56-Bir Kitaptaki Bir Cümle

459 76 19
                                    

     Gün bitmiş, saat gece yarısını çoktan geçmişti. Yazevi batan güneşin ve uykunun getirdiği bir ıssızlıkla doluydu; suskun, durgun.

     Gece omuzlarında günün yorgunluğunu hissederek basamakları çıktı. Odasına girmek için kapıyı açtığında karşısında Miray'ın kaldığı odayı buldu. Kapıda bir iki saniye durakladı. Sonra içeri girdi.

     Oda sessizdi. Eşyalar yerli yerindeydi, ama bir şekilde bomboştu da. Bir ceset gibi; beden vardı, ruh gitmişti. Alışık olmadığı bu yabancı his garip geldi ona. Fakat dilin üstünde eriyen bir kar tanesi gibi o his de Gece'nin içinde hızlıca eriyip kayboldu.

     Yatağın yanındaki küçük abajur odayı bal rengi bir loşlukla aydınlatıyordu. Yerde, yatağın ayak ucunda pembe goril yan devrilmişti. Kız bu oyuncağı hiç sevmemişti. Belki renginden hoşlanmamıştı. Ya da gorilleri sevmiyordu. Pencerenin önündeki kelebek kavanozuna ilişti gözü. Parlak kelebekler içinde çırpınıp duruyorlardı. Kanatları sabırsızca ardı ardına katlanıp açılıyor, bazen birbirlerine bazen kavanozun çatlak camına çarpa çarpa uçmaya çalışıyorlardı.

     Gece usulca kavanozu eline alıp kelebeklerin çırpınışlarını bir şey düşünmeden, duygusuz mavi bakışlarla izledi.

     "Onları bırakmalısın."

     Gece başını çevirdi. Hemen yanında Miray duruyordu. Kız kara gözlerini kelebeklerden çekip Gece'ye baktı.

     "Uçmak için yaratılmış bir yaratığı cam kutuya hapsetmek fazla zalimce." Pencereyi açtı. "Özgür olmalılar."

     "Sadece kısa bir süre için özgür olurlar," dedi Gece. "Sonra ölürler." Miray'ın birden bire yanında belirmesinden hiç rahatsız olmamıştı. Sanki zaten başından beri hep buradaydı. Bahçenin ışıkları gerisinde, gecenin kara gölgelere çevirdiği ağaçları süzdü. "Pusuya yatmış kaç avcı vardır ağaçların dalları arasında?"

     Onu onaylamak istercesine bir baykuşun sesi duyuldu. Ses inceldi, bir iblisin çıkarabileceği tiz bir yankıyla alçalıp kayboldu.

     Miray somurttu. "Neden özgürlük hevesimi hep kursağımda bırakıyorsun? Ha, neden? Gıcıklık olsun diye yapıyorsun de mi?"

     "İsteğin buysa..." Gece kavanozun kapağını çevirdi. Kapağı kaldırıp tam açacakken Miray aceleyle atıldı. Elini Gece'nin elinin üstüne koyup onu durdurdu.

     "Tamam. Sen haklısın. Dışarısı onlar için güvenli değil." Bir an susup düşündü. "Belki de daha büyük bir kavanoz bulmalıyız. Rahatça uçabilecekleri kocaman bir tane. Sonra kavanozun içine çiçekler de koyarız. Tıpkı seradaki gibi olur. Ne dersin?"

     Bu pek mantıklı bir düşünce değildi. Üstelik mantıksız görünen sadece bu da değildi.

     Gece Miray'ı dikkatle, baştan aşağı süzdü.

     "Biz dedin."

     "Ha?"

     "Biz... Ben ve sen?"

     Miray, Gece'ye 'benle kafa mı buluyorsun' gibilerinden bir bakış attı. "Burada benle senden başka biri mi var?"

     Gece bakışlarını yavaşça kaydırarak odayı inceledi. Pencereden giren rüzgarın hafif toprak kokusunu alabiliyordu. Elindeki kavanozun pürüzsüz sertliğini hissedebiliyordu. Odadaki eşyaların süslemelerine varıncaya kadar her detayı görebiliyordu. Ama bir şey vardı ki... Miray'a döndü.

     "Sen burada değilsin."

     "He canım," dedi Miray alayla gülerek. "Burada değilim! Yarım saattir duvarla konuşuyorsun zaten. Gerçi bu huysuz evin duvarları da konuşabiliyor, ama sen ne demek istediğimi anladın..."

AY IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin