0.2

7 1 0
                                    

Jax Jones - You Don't Know Me

-------

Çiğdem'le birlikte okuldan çıkarken tanımadığım bir oğlanla dün bir anlık hırs sonucu yaptığım saçma anlaşmayı düşünüyordum.

Şimdi ne olacaktı?

Çiğdem yanımda sevinçle konuşurken bu konuyu sonra düşünmeye karar verdim. Olan olsundu artık uğraşmayacaktım. Zaten büyük ihtimalle birkaç güne unutulup tozlu raflara kaldırılacaktı konu.

"Mısra bir görsen o kadar anlayışlı ki! Ah, hele o gülümsemesi, gözleri, dudakları..." derken Çiğdem uzaklara dalmış, iç çeke çeke yürüyordu yanımda.

"Çiğdem dur daha yeni tanıştın. Hemen aşık oldum deme bana."

Küçük bir çığlık atarak küçük çocuklar gibi yerinde tepindi ve "Galiba aşık oldum ya da olmak üzereyim. Of, çok tatlıydı." diyerek hülyalı bakışlar atmaya devam etti. Gözlerimi devirerek koluna girdim ve hafifçe çekiştirdim.

"Aman hemen aşık olma gözünü seveyim. Anında sazan gibi atlama. Sonra üzülen yine sen oluyorsun."

Kıkırdadı ve başını omzuma yasladı. Bu sırada da önümüzdeki insanları geçerek yürüyorduk.

"Beni de düşünürmüş canım arkadaşım benim. Sen olmasan ne yapardım ben."

Gözlerimi devirerek görmediğini bildiğimden çaktırmadan gülümsedim.

"Ondan değil bir kere. Sonra olan benim omzuma oluyor ondan dedim."

Başını omzumdan kaldırmadan beni onaylarcasına mırıldandı. Elbette biliyordu ki omzumu değil, onu düşündüğümden demiştim.

Bu kadar şıpsevdi olması bazen beni korkutuyordu. Elin serseri birine kalbini kaptıracak, sonra da üzüntüden kahrolacak diye ödüm kopuyordu.

"Saçlarını nasıl kestireceksin?" diye sordu başını omzumdan kaldırıp. Dün ona bunu söylediğimden beri aynı soruyu soruyordu.

"Bilmiyorum. Benden daha heyecanlısın, sen bul bir şeyler."

Düşünceli şekilde etrafa bakıp yürürken düşmemesi için koluna girdim. Bulvardan aşağıya doğru iniyorduk. Geniş kaldırım tümsekli, etraf kalabalıktı. Arabalardan gelen gürültü insanlarınki ile karışıyordu.

Burası yoğun bir semtti ve hafta içi dahi kalabalık olabiliyordu. Bir tek sabahları iş saatinden sonra sakinleşiyordu, o da uzun sürmüyordu. İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşamak kolay değildi.

Neyse ki Çiğdem'in aksine ben burada doğup büyümüştüm. İnsanların yapısına, hava koşullarına alışıktım. Gerektiği zaman kibar olmayı, gerektiği zaman da hakkımı korumayı öğretmişti bu şehir bana. İstanbul ve ben geçinip gidiyorduk bir şekilde.

"Bence çok kısaltma. Saçların uzun ve sağlıklı. Alıştıra alıştıra kısalt gerçekten kısa istiyorsan. Birden bu kadar kısaltırsan saçların sana küser. Travma yaşıyorlar sonuçta."

Çiğdem'e gülüp başımı salladım. Saçlarım travma yaşar mıydı bilmiyorum ama birden kısaltırsam sonradan pişman olacağımın farkındaydım. Saçların anı biriktirdiğine inanıyordum ve onlara ne zaman dokunsam, baksam o anılar aklıma geliyordu. Bu yüzden de bütün eski anılarımdan kurtulmak, yepyeni bir ben olmak istiyordum. Şimdilik üstünü kapatmakla yetinecektim sadece.

"Haklısın. Hem o kadar uğraşmışken birden kestirmek vicdanımı sızlatır. Belki de boyatırım."

Çiğdem dediğimle gözlerini büyüterek yürümeyi kesti ve bana bakarak kocaman gülümsemesini yüzüne yerleştirdi.

Beni TanımakKde žijí příběhy. Začni objevovat