12

1.2K 77 2
                                    

KaiSoo.

Kyungsoo o gittiğinden beri her gece başka barlarda takılıyordu. Sızana kadar içiyor ve içiyordu. Özgür olmasına rağmen evden gidemedi. Onun kokusu hala buradayken, nasıl gidebilirdi ki? Miğdesine yemeğin tadını unutturmaya çalışır gibi inadına yemek yemiyordu. 
İçtiği içkilerden başka birşey boğazından geçmiyordu. Bütün gece kusmasına neden olsa bile içiyordu. Genelde insanlar alkol denen zehiri içtiğinde birşeyleri unuttuklarını söylerler.
Ama neden Kyungsoo unutamıyordu? Neden kör kütük sarhoşken onu düşünüyordu? 
Evine iki saatlik uzakta olan bir bar buldu ve içeriye girdi. Koskoca bir haftadır yaptığı gibi bayılana, kusana belkide ölene kadar o zehiri tatmaya devam edecekti.
Barmenden en hızlı ve acı olanlarından birtane içki vermesini emretti. 
Önüne sarımsı sıvı hazır olarak konulduğunda, kendine oturacak biryer aradı. Bulmuştuda. 
Burası en kuytu köşelerden biriydi. Müzik pek fazla burada duyulmuyordu. 
Tek başına içerek kafa dağıtmaya çalışıyordu ama yan odadaki iniltiler onu sertleştirmişti.
Duymazdan gelemk istiyordu. Yapamadı.
İçkininde etkisine dayanarak, cesurca oturduğu yerin yan tarafındaki odayı tekmesiyle açtı. Belkide bu hayatında yaptığı en büyük hatalardan biriydi. Belkide herşeye burnunu sokan biri olarak doğmamalıydı. Belkide Jongin'i hiç sevmemeliydi. Belkide bu lanet olasıca hayatta yaşamayı haketmiyordu. 
Bir insan düşünün arkadaşı için kendini feda eden. Bir insan düşünün kendine acı çektiren kişiye aşık olan. Bir insan düşünün sevdiği kişiyi başkasıyla yatakta basan. Ve bir insan düşünün yaşamak için sebebi kalmayan. 
Bu doğruydu. Kyungsoo'nun sertleşmesine neden olan Jongin'in inlemeleriydi. 
Jongin'in başka biriyle seviştiğini gördüğünde, dona kalmıştı.
Ne demeliydi? Nasıl davranmalıydı? 
Zaten şu an bedeni içkinin verdiği komutlara uyuyordu. Yani bunu sorun etmesine gerek yoktu. Onu hala farketmeyen çocuğa yaklaşarak, yüzüne birtane geçirdi. 
Jongin afalladığında birkez daha setçe yumruğunu ona geçirdi. 
Onları izleyen çıplak kadın korkmuştu ama kıpırdamadı. Kyungsoo son bir kez daha Jongin'e vurduğunda, gözyaşı akmaya başlamıştı. 

"SENDEN NEFRET EDİYORUM KİM JONGİN." Arkasına bile bakmadan koşar adım bardan çıktı. 

"Defol!" demişti Jongin altındaki kıza. 

"Ama-"

"Sana defolmanı söyledim sürtük, daha ne bekliyorsun? Lanet olasıca paranı al ve kaybol."

Genç kız elbiselerini üzerine geçirdi ve parayı cebine sokup, odadan çıktı.
Jongin ise yavaş yavaş şişen yanağına ve patlak dudağına dokundu. Aynanın karşısına geçip, ilk gözyaşına sol gözünden çıkmasına izin vermeden önce,

"Hakettim." diyebilmişti.

..................

HunHan.

"Sehun, uyan. Bu şey susmuyor."

"Hmfp."

"Uyansana!
Uyan! Uyan! Uyan! Uyan! Uyan! Oh lanet olasıca Sehun. UYAN!"

"Rahat bırak beni Luhan. Uyumak istiyorum."

Luhan, Sehun'un üzerindeki battaniyeyi bir kenara fırlattı ve bacaklarından tutarak onu yatağın dışına sürüklemeye başladı. 

"Cidden bir ayısın. Tanrım! Bu kadar ağır olman için sana ne yedirdiler?"

Sehun tepkisizdi. Bulunduğu durumdan rahatsız gibide durmuyordu. Küçüğünün onunla uğraşması hoşuna gidiyordu. Sehun açısından herşey o yere tökezleyene kadar normaldi. 
Luhan sonunda başarıp, onu yataktan düşürmüştü. Sehun poposunu vurmuştu.

"Ah kıymetlim, sanırım kırıldı." diyerek kalkmaya uğraşıyordu. Bir yandanda popsunu ovuyordu. 

"Çeneni kapar mısın? Yapmamız gereken birşey vardı hatırladın?"

"N-ne yapacaktık?"

"Ne diye sesin titriyor? Aklından neler geçiyor senin?"
Luhan, Sehun'un kafasına bir şaplak attı ve konuşmasına devam etti.

"Aareum susmuyor. Sanırım acıktı ama ona ne yedirmeliyiz?"

"Dolapta ramen olacaktı."

"Ciddi misin sen? Şaka gibisin bu gün. Hani kendini komik sanıp soğuk espiri yapan insan türleri var ya? Onlara benzemişsin. Olmamışsın sen Sehun. Bu gün beğenmedim seni. Geri dönüşüme göndereceğim."

"Sanki başka zamanlarda beğeniyorsunda.." Sehun tısladı.

"Saçmalamayı bırakta hazırlan. Alışverişe gitmeliyiz."

İkili pardon üçlü evlerine en yakın markete girdiler, mamalar ve bebeğe gerekli herbirşeyi aldılar. Bu sırada Aareum'da uyuyordu. Kasaya vardıklarında, kasiyer onlara indirim yapmıştı.

"Wow.. İndirim zamanında mı gelmişik?" dedi Luhan.

"Hayır efendim. Ben size indirim yaptım." Kasiyer gülümseyerek cevap verdi.

"Neden?" Sehun olaya atladı.

"Doğrusunu söylemek gerekirse erkek+erkek ilişkisine bayılıyorum. Gençliğim yaoi fanfictionlarla geçti. Üstelik birde bebek evlat esinmişsiniz. Gençliğimden beri sizin gibi çiftler görmek benim hayalim." Kadın bildiğin sırıtıyordu. (O kasiyerin ben olduğumu herkes bilmeli bence sdfghhj)

"Üzgünüm bayan ama biz çift değiliz." çıkıştı Luhan.

"İşte bütün fanfictionlar böyle başlar ve gerisini tahmin edin bakalım. Ben söyleyeyim. 
'Biz çift değiliz' diyen herkes aslında çift olmak için yaratılmıştır. Bunu anlamanız uzun sürmeyecek." Kadın hala sırıtırken, Sehun kendini gülmemek için zor tutuyordu. Luhan ise kaşları çatık ona bakmayı sürdürüyordu. Gerekli parayı kadına ödediklerinde, üçlü dışarıya çıktılar.

"Bu kadın bir deli."
____________

"Luhaaaannnn. Bu çocuk koltuğa işedi ve bunun pipisi yok." Mutfakta olan Luhan'a seslendi Sehun.
Luhan elinde bir biberon-içi sütle doluydu-ve bebek beziyle geri döndü.

"Sencede pipisinin olmaması normal birşey değil mi? Pipisi yok çünkü o bir kız. Adı Aareum. Cidden bugün neyin var?"

"Kız mı? Sencede erkeğe benzemiyor mu?"

"Saçmalama. Şunun kirpiklerine baksana tam bir kızı andırıyor."

"Bende neden senin bir kızı andırdığını hep düşünmüşümdür. Olay kirpikte bitiyormuş demek."

"SEHUN!"

"Tamam, tamam. Hemen sinirlenmede şunun altını değiştir."
Luhan ağlayan bebeğin yanına gelip bezini değiştirdi ve kucağına aldı. Biberonuda eline alarak ona sütünü içirmeye başladı. Sehun ise onları izliyordu. Bu manzara belkide görebileceği en mükemmellerinden birisiydi. Hafifçe gülümsedi. Luhan'da Aareum'u doyururken gülümsüyordu. Karnı doyurulan Aareum, biberonu ağzından çekilince gülümsedi. Sağ yanağında derin bir gamzesi bulunuyordu. 

"Tanrım! Sehun sencede bu bebek çok tatlı değil mi?"

"Bu..bu şey nasıl yaşayan bir bebek olabilir? Resmen oyuncak bebek. Ağğ çok tatlı." kıkırdayarak Aareum'un yanaklarını sıktı. 
Böylece ikili Aareum'la bütün gün oynamışlardı. Küçük kızı güldürmek için herşey yapmışlardı. Luhan bugün son birkaç yıldır gülmediği kadar gülmüştü. Yanlız geçen yılların acısını çıkartırcasına. Aareum az bir mesafede olsa emekliyebiliyordu. 
Sehun bir battaniyeyi salona Aareum düştüğünde veya ters dönemeye çalıştığında zarar görmemesi için serdi. Ve uzaktan biri gördüğünde 'Mutlu aile tablosu' diyebilecekleri bir görüntü oluşturdular. 
Sonunda Aareum yorgunluktan uyuya kalmıştı ve Luhan onu Tao'nun yumuşak yatağına yatırdı. Sehun hala salonda oturmuş, televizyona bakıyordu. Luhan ise çok yorgun hisediyordu. Bu yüzden odasına çekilmeden önce,

"Sehun ben yatıyorum." diye seslendi.

'Bunu bana neden söylüyor ki?'

'Bunu ona neden söylüyorum ki?' 
_________________

Gecenin bir vaktiydi ve Aareum ağlıyordu. Sehun tatlı uykusunu bölerek, Tao'nun odasına gitti. Aareum'un yanına ulaştığında, gece lambasını açtı. Bebek onu görünce susmuş ve gülümsemişti.

"Neden uyumuyorsun Aareum-ah?
Korktun mu? Babacık geldi şimdi uyuyacağız."

'Babacık mı? Ne saçmalıyorum ben?' Aareum'u pışpışlarken ikiside uyuyakalmışlardı. 
_________

Luhan pijamalarını değiştirmeden, sabah uyandığında ilk işi Aareum'u kontrol etmek olmuştu. Karşısına çıkan şey içini pır pır etmişti. Tatlı bebek Aareum ve Sehun'u birlikte uyurken görünce, kalbinin hızlanmasına engel olamadı. İkisinin ayak ucuna oturdu. Gülümsediğinin farkında bile değildi. 

"Ama siz neden bu kadar gözüme tatlı geliyorsunuz?"

-Fiona-

I Choose To Love YouDove le storie prendono vita. Scoprilo ora