XiuRis.
-Minseok-
Kararımı verdim. Çine taşınıp, hayatımın geri kalanını orada yaşayacaktım. Yaşamaktan kastım nefes alıp, sahte gülücükler atmaktan ibaret. Sevdiğim adamın yokluğuna alışmamı bekleme evren. Onu çok özleyeceğim. Özledikçe daha fazla aşık olacağım. Belki Çinde birini sevebilirim. Ama sadece sevebilirim, aşık olamam. Çünkü boşluk dolduran birini severken, boşluk yaratana aşık olur insan. Kararını verdi ve bebeğinin annesinin kollarına gitti. Olması gerekende buydu aslında. Ben ise yaptığım bencillik ve sürtükçe davranışım yüzünden ablamın yüzüne bakamıyordum. Belkide gerçekten mutlu son diye birşey yoktur? Masallar tarafından kandırıldık bunca zaman.
Bir kaç gündür fazla sessizim. Kalbimde fazla sessiz, sakin. Şu an ne hissettiğimi bile bilmiyorum. Hissediyor muydum ki? Tüm hücrelerim suskun o günden beri. Ne kalbim derimi parçalayacak kadar hızlı atıyor, nede garip ama muhteşem hissettiren iç sesim sevgi çığlıkları atıyor. Annemle konuştum ve biletimi düğün gününe aldırdım. Evet belki çok erken olacak ama sevdiğim adam 1 hafta sonra evleniyor. Düğününe gideceğim. Onlar biribirine 'evet' derken, ben gülümseyeceğim. Evet bunu kesinllikle yapacağım ve sonrada alıp başımı gideceğim. Annem mutlu, ablam mutlu peki ya ben? Bilmiyorum. İsyan mı etmeliyim bu durumda? Ağlamalı mıyım? Nefret mi etmeliyim? Lanet olsun ki bilmiyorum. İçim ölmüş gibi..
Ablamla beni elde etmek için çıktığını söyledi. Fakat beni sevmesine rağmen gidip onunla yattı. Bu yüzden Wu Yi Fan zaman geçtikçe senden nefret edeceğim. Sevgim kadar nefretim olacak sana karşı. Seni unutamasamda, hala sana aşık olsamda başkasını bulup, ona sığınacağım. Şu andan itibaren seni silmiş bulunmaktayım.
--
[Düğün günü.]
Sonunda herkesin beklediği gün geldi. Herşeyin son bulacağı gün. Çoğu kişiye mutluluk getirecek biliyorum. Peki ya benim minik yüreğime ne getirecekti bugün? Belki bir tutam acı, belkide nefret.
Dün geceden beri hiç uyumadım. Zamanın durmasını bile dilemiştim yıldız kayarken. Çocukça biliyorum ama yaptım işte. Her ne kadar olmayacağını bilsemde engel olamadım kendime.
Ben aynada kendime son kez bakarken ablam girdi içeriye.
"Minnie sence nasıl olmuşum?" Mutlulukla gülümsedi bana. Neden onun gülümseyişi kalbimi acıtıyordu?
"Harika olmuşsun." Buruk gülümsememi sundum. O her zaman mutlu bir kişiliğe sahipti ama bugün hiç olmadığı kadar içten gülümsüyordu.
"Sende çok yakışıklısın Minnie~" Kollarını açıp bana sarıldı. Bana sıkı sıkı sarıldığından karnı karnıma değiyordu ve çok rahatsız hissetmiştim kendimi. Garip bir şekilde ablamın kollarında ağlamak istedim. Bu ilk defa oluyordu.
"Wufan geldi Jia. Bizi bekliyor gidelim. Ayrıca böyle biribirinize sarılmaya devam ederseniz anneciğiniz ağlayacak." Yarı dolu gözleriyle kapıda dikiliyordu annem. Wufan gelmişti. Neden onun adını duyunca bu kadar heyecanlanıyorsun kalbim?
Ablam odamdan çıkarken gözlerimi kapayıp, derince soluklandım. 'Sen bunu yapabilirsin Minseok.' Kendime güvence verdim.
Nihayet adımımı dışarıya kondurmuştum. Karşımda siyah ve düğün için süslenmiş bir araba duruyordu. Çok geçmeden tanıdık beden indi arabadan. Kalbimin teklemesini engelleyemedim. Tek kelimeyle mükemmeldi. Siyah, dar takım elbisesi, içine giyidiği beyaz gömleği ve yana doğru yatırılmış saçlarıyla tamamen harikaydı. Hafifçe gülümsemesi başımı döndürmeye yetmişti. Yanımıza yaklaştı. Annem ve bana karşı hafifçe eğilip, selam verdi. Hemen ardından ise ablamın elini tutarak, ön koltuğa oturmasına yardım etti.