Giriş

6K 264 189
                                    

TARİHİ FANTASTİK

FARAZİ

"Sevenler en sonunda bir yerlerde buluşmazlar. Onlar en başından beri birbirlerinin içindedir."
-Mevlâna

(İstanbul, Topkapı Sarayı, 1500)

"Ertuğrul Paşa, bu hatuna ne oldu?" dedi Şehzade Balamir Han, isminin Ertuğrul olduğunu bildiğim harem görevlisine hırpalanmış, kanlı yaraların içinde kalmış bedenimi gösterirken.

Sessiz koridoru, kadınların oldukça kıskanç bakışları sayesinde anlamsız kargaşa alıp götürdüğünde, gözlerimi açtığımdan beridir anlamlandırmaya çalıştığım zaman, bulunduğum zamandan bağımsız ilerliyordu. Şehzade hakkımda konuşurken yaşadıklarımın rüya olmasını diliyordum, yalnızca bir rüya. Şehzadenin gür sesi kulaklarımda, sıcak nefesi yüzümde yankılanırken düşündüm. Bir müddet, tarihte süregelen padişahları düşündüm.

Öğrendiğim, avucumun içi gibi ezbere bildiğim Osmanlı İmparatorluğu'nun hükümdarlarını düşündüm ancak Sultan Balamir Han isimli bir padişah olmadığına emindim. Şehzade olduğu söyleniyordu ancak, gün içinde kutsal padişahlığını sağlayacaktı.

Ve sorun şuydu ki, hiçbir Osmanlı padişahı Sultan Balamir Han ismiyle anılmamıştı.

Devam eden sessizliği bozan şehzadenin öfkeli sesi oldu. "Ertuğrul, buna ne oldu dedim? Sarayımıza böyle mi, getiriyorsunuz bunları?"

Bu... Layık gördüğü isim yalnızca, buydu. Has odabaşı çekinerek yanıt verecekti ancak aniden, "Benim adım bu değil." diyerek, şehzadenin huzuruna çıkmadan evvel ezberletilen kaideleri zihnimden uzaklaştırdım.

Kaideler umurumda bile değildi. Zümrüt yüzüğün sırrı umurumda bile değildi, ben bu değildim. Esarete boyun eğmeyecektim. Şehzadenin gözlerine bakmıştım, masmavi okyanusu anımsatan korkutucu gözlerinin içine. Karşısında kafamı kaldırmıştım ve tek ümidim, karşısında kaldırdığımın kafamın yerinde kalmaya devam etmesiydi. Buradan, musalla taşına götürülme ihtimalimin olduğunu biliyordum ancak yine de, korkunun duygularımı ele geçirmesine izin vermedim, korkunun esiri olmayacaktım.

Eğer korkunun önünde diz çökersem, sırtımı bir daha dikleştiremezdim.

"Benim adım Mehir. Bu değil, Mehir..." dediğim an, şehzadenin okyanus mavisi gözlerinden yangının alevleri sıçramaya başlamıştı, gözlerinin hissettirdikleri saraydan soyutlanmamı sağlıyordu. Saraydan, ait olmadığım ve nasıl geldiğimi bilmediğim bu eski çağdan soyutlanıyordum.

Ziyadesiyle sert yüzünü bana çevirdi, dudaklarından kalbime zehirli oklar yollayan sözler çıktı.

"Ne dedin sen?"

*

"Uğruna savaşacağım tek şeyin, feth edeceğim topraklar olduğunu zannediyordum.
Ne büyük yanılgı.
Artık, fetih uğruna savaşacağım tek bölge senin kalbin.
Kalbini kalbime düşürmeden, bu gaza arzusundan vazgeçmeyeceğim."

*

Başlangıç tarihi: 14 ŞUBAT 2021

FARAZİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin