•Bölüm/Episode 4•

453 28 16
                                    

..."Deli kız ya"
Uzaktaysa sevdiğin, o ulaşılamaz değildir asla. Kalbinde ki birine ulaşmak, ne kadar zaman alabilir ki zaten?
   Çantamdan çıkardığım telefonumu elime alıp, kabanımın cebine sokuşturdum. Ürkek bir kedi yavrusu,soğukta  nasıl titriyorsa öyle titriyordum sanırım. Önümde ki kaldırıma çıktım ve evin bahçesinin kapısını açıp içeri girdim. Hemen eve gitmek istediğimden dolayı ardıma bakmadan,kapıyı ayağımla ittirdim. Topuklu ayakkabılardan dolayı acımış ayaklarım ve "artık beni sal" deme derecesine gelen topuklarımla, her ne kadar evin kapısına koşmaya çalışsam da.. Kapıya gelince zile bastım,akşam oluyor hava kararıyordu. Annem bu sefer kesin kızacaktı,"işte şimdi yanduk!" diyebilirdim. Annemin ters tarafı mâlumunuz.. Terlikle, tek atışta can alabilen bordo bereli mi desem? Zile bastığım da,kapıyı Melis açtı. Beklemiyordum açıkçası,annem açar diye düşünmüştüm.
- Oo Öykü Hanım,bir an evin yolunu unuttunuz sanmıştım da yanılmışım sanırım. Buyrun buyrun.. yüzüm de ki hafif bir gülümseme ile konuşmaya çalıştım.
-Sus kız,boş boğaz. Gevezelik etme,geç içeri geç.
İçeri girmeye çalışırken bir yandan ayakkabılarımı çıkarıyor,bir yandan da çantamı kolumdan atmaya çalışıyordum. Dışarıdan, içeri girerken ki o sıcaklığı hiç bir şeye değişmem sanırım. Üzerimde ki kabanı da çıkarıp, askıya astıktan sonra hemen kapının yanından panduflarımı elime alıp, ayağıma geçirdim. Oturma odasına geçip baktığım da kimse yoktu. Acaba annem nereye gitmişti ki?
-Annemi soracaksan,Meliha teyzelere gitti o,yeni dantel örneklerimi ne varmışta,anneme gösterecekmiş. Ahh danteller,milli Türk örtüsü.. Ne zaman gitmişti ki ona göre "ya anne ben çoktan geldim, sen yoktun" diyerek küçük ama masum yalanımı atabiliyim.
-Ee ne zaman gelir ki? diyerek mutfağa doğru yürüdüm ve buzdolabının kapağını açıp,yiyebileceğim bir şeyler var mı diye bakındım.
-Gelir bira.. demeye kalmadan,kapı zili çaldı. Buzdolabının kapağını kapatıp,kapıyı açmaya gittim.
- Oo anne sultan,hoş geldin hayatım.
-Geldin mi kızım sen,ne zaman geldin?
Elinde bulunan poşetleri elime tutuşturup içeri girdi. Üzerinden çıkardığı paltosunu alıp, askıya astıktan sonra salona geçtik. Her zaman ki oturduğum tekli koltuğuma oturdum. Biraz laflarımı dolandırıp geveledim. Kızar diye düşünüyorum..
-He ben mi? Ben geldim ya oldu biraz işte. Melis kapının kıyısından sinsi gülüş atıyordu,her an ispitleyecek gibi.. Oturduğum yerden doğrulup,yüzüne güzel ama sinsi gülüş atıp Melis'i bulunduğu yerden geriye ittim.
-Aa Melis,gel ablacığım sen bakıyım böyle.. Arkama baktığım da annem anlamsız gözlerle bakıyordu. Annem anlamasın diye yüzüne güldüm. Melis'in kollarını tutarak,fısıldadım.
-Bana bak küçük evlat kurtlar vadisindeymişcesine.. Eğer anneme eve geç geldiğimi söylersen fena bozuşuruz haberin olsun. Tabii Melis akıllanır mı? Tuttuğum kollarını silkeleyerek,kurtuldu.. Salona ablasından dayak yemiş bir kardeş gibi girdi.
-Anneee!
Arkasından ağzım açık,gözlerim pörtlek bir şekilde bakakaldım. İçimden "eyvaaah" çekip,hızla  içeri girdim. Melis oturduğu yerden bana baktı ve anneme döndü.
-Anne,e hadi çıkarda bakalım şu dantellere. Bunu dedikten sonra bir rahatladım ki.. Poşetleri mutfağa bırakmıştım. Biraz titrek bir ses tonu ile lafa girdim.
-Ha po-poşetler mutfakta,ben getiriyim.
Arkamı dönüp mutfağa koştum,masanın üstünde ki poşetleri elime alıp, içeri getirip annemin yanına bıraktım.
-Anne,sen bunları göster Melis'e. İç çekerek,iki kolumu önümde bağladım. Mâlum,merak etmiş kardeşim dedikten sonra portmanto da ki çantamı alıp,üst kata,odama çıkmak için merdivenleri çıktım. Odama vardığımda kapıyı açtım,pekte hoş bir görüntü yoktu içeride. Sabah evden çıktığım gibi dağınıktı. Çantamı yatağımın yanı başında ki komidinin üzerine bırakıp,kıyafet dolabına yöneldim. Dolabın kapağını açıp, yan rafta bulunan, en sevdiğim unicornlu pijamamı,bisiklet yaka beyaz tişörtümü çıkarıp yatağın üzerine attım. Üzerimde ki kıyafetleri çıkarıp kirli sepetine atmak için kenara ayırdıktan sonra pijamaları giydim. Akşam yemeğine kadar şurayı toplasam yeterdi. Sabah düzleştirdiğim saçımdan eser kalmamış çoktan dalgalanmıştı bile.  Makyaj aynasının önünde bulunan siyah tokamı bileğime geçirip,saçımı at kuyruğu yaptım. Makyaj aynasının önünü toparlayıp, etrafta bulunan ıvır zıvırı da hallettikten sonra yatağımın nevresimlerini düzelttim. Gidip duş alsam iyi olacaktı,hele ki bugün yaşadığım olaydan sonra.. Yağmurlu havaları sevmem,sevdirecek biri olmadıktan sonra.
Gecenin yarısı seninle,o masum yağmur damlalarının altında ıslanmak,gece gökyüzünde ki yıldızları izlemek kadar güzel.
Odadan çıkıp banyoya girdim. Annem Melis'le akşam yemeğini çoktan hazırlamaya başlamıştı bile. Bugün fazla yorulmuştum sanırım,ayak topuklarım çok ağrıyordu. Duştan çıktıktan sonra kapının ardında bulunan bornozumu alıp üzerime geçirdim. Odaya geçip az önce ki pijamalarımı tekrar giydim. Saçımı kurutmak için makyaj aynasının önüne geçip ilk önce havlu ile duruladıktan sonra, kurutma makinesini çekmeceden çıkarıp prize taktım. Hızlıca saçlarımı kurutup,taradıktan sonra saçımı tekrar topladım. Annem yemek yemem için bana sesleniyordu. Tam vaktinde!
-Öykü! Hadi güzelim in aşağıda yemek ye. Sonra uyursun,yorulmuşsundur.
Oturduğum sandalyeden kalkıp topuklulardan sızlamış ayağıma,meşhur panduflarımı geçirerek aşağı indim. Annem yine döktürmüştü,masanın yanında ki sandalyeyi kendime çekip oturdum. Melis içerden gelip otururken aynı zaman da bana laf çarpıyordu..
-Hanım ablamız bugün neler yapmış bakalım? Bugün yaşadığım olayı anlatmak basit olsada benim için zordu sanki, daha  doğrusu üşeniyordum. Elimde ki kaşığı yerine bırakıp,ellerimi çenemin altında birleştirdim. Melis'e doğru kafamı uzatarak alaylı bir tavırla;
-Napsın bu ablan,manitasıyla o çarşı senin, bu pazar benim dolanıp durdu.
Dedikten sonra üçümüz birden kahkaha attık. Bugün yorulmama rağmen hâlâ enerjik olmam en sevdiğim yanımdı. Önümde ki tabağı bitirip masayı toplamak için Melis'le anneme yardım ettik. Ocakta ki çay demliğini alıp, masada ki çay bardaklarını doldurmaya başladım. Ben bardakları doldururken,annem lafa tutuyordu.
-Cidden kızım naptınız bugün? Buluştunmu arkadaşlarınla?
Gözümün önüne gelen saçımı kulağımın ardına attım.
-Evet anne buluştuk. Kafamı yana eğip,hafif kısık bir sesle kendi kendime söylendim. Ah bir de aksilik yaşamadan gidebilseydim.
-Ne dedin kızım? Ne aksiliği?
-Aksilik mi? Yoo.. Bir anda Sinan Bey'e geri cevap vermem gerektiği aklıma geldi. "Haahh!" Elimde ki demliği bırakıp hızla merdivenleri çıktım. Odanın kapısını açıp direk yatağa oturdum. Biraz fazla stresli ve heyecanlıydım. Heyecanımın nedenini bilmiyordum.. Telefonum,telefonum nerde? Komidinin üzerinde bıraktığım çantayı alıp,içinden telefonu aldım. Sinan Bey'in telefon numarasının bulunduğu kartı çantanın küçük gözünden alıp önüme koydum. Arasam mı,aramasam mı diye düşünürken,aval aval karta bakıyordum. Saat geç olmuştu,ayıp olur muydu acaba? Aramasam daha iyiydi sanki.. Fakat mutlaka geri dönün dedi,aramasam daha ayıp olurdu. Bir cesaretle telefonu elime alıp, kartta ki numarayı çevirdim. Telefonu kulağıma doğru uzatırken,stresten bağ kurmuş bacaklarımı çözüp ayağa kalktım. Telefon çalıyordu,umarım açmazdı yoksa kelimelerim birbirine dolanırdı. Pencerenin önüne geçtim,tam kapatacakken onun sesini duydum.
-Alo?
                      | Bölüm Sonu |🕊
•Hikaye fikir ve yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar.🤗

Ağla Karadeniz Where stories live. Discover now