•Episode/Bölüm 8•

446 34 16
                                    

"Her şey seninle güzel,yolda yürümek bile. Olmayacak düşlerin peşinden koşmak bile.."

-Ödeştik.
Ödeştik dedi,neden böyle dedi? Kollarının arasın da kalan bedenim mi ödeşmek? Kafamı hafif sağa eğerek,omuzlarından güç alarak dikildim. O bakışmadan sonra ne kadar sakin kalabilirdim bilmiyorum. Çarpan kadın özür dileyip,bir şeyimin olup olmadığını sordu. Onu tedirgin görünce,bir şeyimin olmadığını söyledim. Tekrar kusura bakmayın,hayırlı geceler dedikten sonra gitti. Sinan Bey biraz afallamıştı sanki. Bana yaklaştı.
-İyisin değil mi?
Durmasını hareket eder gibi elimi kaldırarak onu durdurdum.
-Evet,evet iyiyim.
-Herkes iyi olduğuna göre yolumuza devam edelim,az ileriden sahil çıkışından çıkarız.
Tekrar sahil kenarında yürüyorduk. Geçimini sağlamak için sahilde bir şeyler satan kişi sayısı oldukça fazlaydı. El emeği,göz nuru hediyelik eşyalardan,yiyeceklere kadar. Biz yolumuza devam ederken, elinde çiçek dolu sepetle bir abla yanımıza yanaştı. Sakın o klasik Türk dizilerinde ki gibi bir sahne olmasın. Hayır,hayır.. Kadın Sinan Bey'e yaklaştı ve kulağına bir şey söylemek istediğini belirtti. Sinan eğildi. Ne diyecekti ki acaba ya? Meraktan ölüyordum.. Sinan Bey sırıtarak dikildi ve eli ile burnuna dokundu. Bana bakarak "Tabii" dedi ve kadına döndü. Kadın sepetin de ki beyaz gülü Sinan Bey'e uzattı. Kadının elinde ki beyaz gülü aldıktan sonra yolumuza devam ettik. Kadın ne dedi de öyle bir tepki verdi bilmiyorum. Gül elinde yürüyorduk. Saat artık geç olmuştu. Arabaya gitmek için sahil çıkışına doğru ilerledik. Sessizdik ikimiz de konuşacak pek bir şey yoktu. Hava serindi,soğuk iyice bastırmıştı. Üzerimde ki ince şal fayda etmiyordu. Şalı sıktırıp,kollarımı ovaladım. "Uhh!"
-Üşüdün mü sen?
-Kim,be-ben mi? Hayır dedim bir anda.
-Hayır üşümüyorum da esti biraz.
Yan tarafımızda ki palmiye ağacının altında beklememi söyledi.
Sırtıma değen saçlarımdan,sırtıma dokundu.
-Sen burda bekle hemen geliyorum.
Hızlı adımlarla yolun karşısına geçti. Ara sokağa girdi. Ne yaptığını anlamamıştım. Kollarımı göğsümde kavuşturdum ve beklemeye başladım. O sıra da telefonum çaldı. Annemdi,çantamdan telefonumu çıkardım. Açıp kulağıma tuttum.
-Efendim anne?
-Neredesin kızım sen?
-İşlerim vardı onları hallettim,birazdan geleceğim.
-Tamam canım,geç kalma sakın.
-Tamam anne,görüşürüz.
Telefonu kapadım. Arkama bakıp etrafa göz gezdirdim. Hâlâ yoktu. İç çekerek sahile karşı verdim yüzümü. Arkamdan üzerime bir şey örtüldüğünü hissettim. Yumuşak,pamuklu ve kahverengi tonlu bir şaldı bu. Omuzlarıma sardığı şalın altında kalan saçlarımı çıkarıp önüme attı. Karşıma geçti ve şalı iki yandan tutarak önümde birleştirdi.
-Şimdi üşümezsin dedi ve güldü.
-Ne gerek vardı ki buna ya hem..
Elini kaldırarak beni susturdu. Lafım yarıda kaldı. Gülerek başımı öne eğdim ve saçımı kulağımın ardına attım.
-Teşekkür ederim.
-Rica ederim ne demek.
Yolumuza devam ederken sahil çıkınıza çoktan gelmiştik. Araba yolun karşısındaydı. Karşıya geçecektik. Arabaların geçmesini bekledik. Arabalar geçtikten sonra karşıya geçmek için önce ben adım attım. Yan şeritten gelen arabayı fark etmedim. Araba korna çalıyordu. Sinan bileğimden tutup kendine doğru çekti. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Kaşlarını çatmıştı,anlaşılan sinirlendirmiştim onu. Yeşil gözlerinin yerini siyah bir korku bağlamıştı. Usulca gözlerine bakıyordum.
-Bir daha sakın kendini tehlikeye atma. Sakın!
Soluklarımız birbirine karışmıştı. Yutkundum. Sıkıca tuttuğu bileğimi bırakıp geri çekildi. Başını ve gözlerini okşadı. Sanki derin bir yarası var gibiydi. Kafamı yan tarafa çevirmeye kalmadan,elimden tuttu. Hızlıca karşıya geçip,arabanın yanında durduk.
"Huhh!" Saçlarım dağılmıştı,topuklular canımı okuyordu. Kendimi toparladıktan sonra elime baktım. Hâlâ el eleydik. Hemen elini çekti.
-Daha dikkatli olmalısın.
-Şey,şey Sinan Bey. Ben özür dilerim ya,endişelendirdim..
-Sıkıntı yok,olur böyle şeyler.
Güldü. Arabanın kilidini açtıktan sonra binmem için ön kapıyı açtı. Beyaz gül hâlâ elindeydi. Ne diye almıştı mâdem vermeyecekse? Hödük! Kendine gel Öykü neden kendinle bağdaştırıyorsun ki,sana alsaydı verirdi herhalde. E o zaman neden bana bakarak aldı gülü? Delireceğim. Arabaya oturduktan sonra Sinan Bey'in aldığı şalın altında kalan kendi şalımı çekip çantama koydum. Şala daha sıkı sarıldım. Çantamı bacaklarımın üzerine koydum. Sinan Bey'de bindi. İçerisi ısınsın diye adını henüz tam olarak bilmediğim klimaları açtı. Park alanından çıkmak için etrafı kontrol ettikten sonra yola koyulduk. Uzunca bir ana caddedeydik bu sefer. Karanlık geceyi ışıltılı binalar,yol kenarında bulunan ışıklar aydınlatıyordu. Her şey taşlaşmış bir şehirden ibaretti. Arabayı kullanırken arada bir bana bakıp sırıtıyordu.
-Merak ediyorsun değil mi?
Ne demeye çalıştığını anlamamıştım. Anlamsızca kafamı çevirdim.
-Neyi?
-Sahilde ki kadının kulağıma ne dediğini. Merak etmiyor musun?
Deli gibi merak ediyordum tabii ki ama bunu söyleyecek kadar da keriz olamam herhalde. Kahkaha attım.
-Hahahaha,hayır hayır. Ama çok şirin bir ablaydı. Merak etmedim doğrusu..
Kahkaha atınca bakakalmıştı. Ne yani kahkaha alt tarafı. Pek yutmamıştı bu yalanımı.. Gülüyordu,eliyle sakallarını sıvazladı.
- Peki mâdem,öyle olsun.
Vakit hızlı geçmişti. Evin bulunduğu sokağa girdik. Bugün için teşekkür ettim.
-Yemek için çok teşekkür ederim Sinan Bey. Yalnız hâlâ ödeşmiş değiliz haberiniz olsun.
Güldüm,güldü. Gelmiştik,arabayı kaldırımın kıyısına yanaştırdı. Bu sefer kapımı açıp kendim indim. Kaldırıma çıktım. Yan kısıma koyduğu gülü alıp oda indi. Kabanının önünü ilikledi. Yaklaştı,dip dibeydik. Biraz tedirgin gözlerle bakıyordum.
-Sahilde ki kadın.. Beyazın naifliğinden bahsetti. Beyaz özgürlüğü simgelermiş. Bizi şey sanmış işte,klasik. Özgürlük demek kadın demekmiş."Almaz mısın bu özgür,güzel kadına bir gül?" dedi bana. Güzel konuşmuştu abla ben de kıramadım.
Elinde tuttuğu gülü kaldırarak,ikimizin arasına doğru getirdi. Gözlerimi güle çevirdim. Tekrar Sinan Bey'e baktım. Gülü hafiften bana uzatıp,gülümseyerek devam etti.
-Bu gül senin.
Ne desem bilemedim. Saçımı kulağımın ardına attım yine. Elimi kaldırıp, nazikçe gülü aldım.
-Güzel konuşmuş çiçekçi abla. Teşekkür ederim bu özgür gül için.
Tebessüm ederek kafamı öne eğdim.
-O zaman iyi geceler Sinan Bey.
-Bu "Bey,Hanım" klişelerini kaldırsak mı ya? Fazla resmi sanki..
-Yani bencede,olur. Tebessümle Görüşürüz.
Arkamı döndüğüm de, bir kaç adımdan sonra bahçe kapısını açmak için elimi uzattım. Bir anda elimin tutulduğunu fark ettim. Sinan'dı,yaklaştı. Gözleri oldukça yumuşak bakıyordu.
-Hâlâ ödeşmiş değiliz dedin. Bunun başka bir zamanı olmalı ve bu tekrar görüşeceğimiz anlamına geliyor.
Elimi kapının üzerinden indirerek, aşağıda tokalaşmak için tekrar elimi sıktı. Elimi sıkıp,kulağıma doğru yanaştı. Saçlarımın kokusunu içine çekiyordu,bunu hissediyordum. Fısıltıyla devam etti.
-Tekrar seni görebilmek? Güldü Buna sevindim.
                        |Bölüm Sonu|🍁

Ağla Karadeniz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin