Bölüm/Episode 10 | Final |

692 42 9
                                    

Veda, ömre kazanan en kötü tozlu sayfadır. Hiç açmak istemediğin... Hep içine gömdüğün. Defterdeki son sayfa gibi.. Bakılmak istenmez. Kim ister? Veda, sonu olmayan uçurumdur. Sonunda kalan kara sevdalılar. Bazılarının kavuşması olur veda. Bazılarına sonsuz ayrımdır. Veda solmuş bir güldür, hiç koklanmak istenmeyen..

*
- 5 yıl sonra -

"Zaman su gibi akıp geçiyor" dedikleri şuan için de bulunduğum hayatın ta kendisi aslında. Hayalimde ki gibi bir hayatı yaşıyorum. Kendi düzenimi kurduğum,kendi ayaklarımın üzerinde durabildiğim ve sıcacık bir yuva da çocuklarımı büyütebileceğim hayat. Yuva ya,yuva tabii. Evlenmiştim. O ilk gün karşıma çıkan,aklımı başımdan alıp gözlerin de kaybolduğum adamla. Ailemizin meyvesi bir kızımız olmuştu,ismi Derin. Kocaman masmavi gözleri,ipek gibi kumral saçları onu ayrı kılıyordu. 3.5 yaşındaydı prensesim. Dünyalar tatlısı bir evlattı gözümde. Diğer kerata da yolda tabii. 5 aylık hamileyim. Derin onu beklerken sabırsızlanıyordu.
*
Yeni evimizdeydik,dubleks ve kendimize ait bir evdi. Son zamanlar da taşınma telaşımız vardı,çok şükür bitti.
*
Pencereye karşı bakan yatağımıza, Güneş'in sıcacık ışınları günümüzü aydınlatmak için çoktan düşmüştü. Gözlerimi ovalayıp, yavaşça araladım. Elimi karnıma götürerek destek aldım ve doğruldum. Sinan ve Derin mışıl mışıl uyuyordu. Gülümsedim. Derin uyurken çok dağınıktır. Gece topladığım saçları dağılmış,saçından tokası çıkmıştı. Gözünün önüne gelen saçlarını elimle kulağının ardına attım. Hissetti ona dokunduğumu,eliyle yüzünü okşayıp uykulu gözlerini araladı. Aynı anası :) Yatakta yan dönerek bana baktı. Elini karnıma koydu,benden destek alıp doğruldu. Bana yaklaşarak hızla boynuma sarıldı.
-Günaydınnn anneciğimm!
Kulağını göbeğime yaklaştırdı,biraz dinledi "Sana da günaydın kardeşimm!" Usulca  göbeğimi öptü,öpücük kardeşineymiş. Bu halleri beni delirtiyordu,alıp kalbime sokasım geliyordu. Ellerimle,bana sarılmış vaziyette bulunan bedenini tuttum ve kucağıma oturttum.
-Günaydın annemmm.
Alnından öptüm,yanaklarıma kocaman öpücükler kondurdu.
-Acıktın mı prensesim?
Kafasını evet dercesine öne doğru salladı.
-O zaman babanı uyandıralım da kahvaltı edelim.
Derin kucağımdan inip aramıza oturdu. Sinan arkasını dönük bir şekilde uyuyordu. Elimi Sinan'ın omzuna doğru uzatıp sıvazladım.
-Sinan,Sinan.. Sinan hadi uyan hayatım.
Küçük mız mız çocuklar gibi mırıldanarak cevap verdi.
-5 dakika dahaa..
Derin, bulunduğu yerden zıplayıp babasının boynuna doğru atladı. Yarım yamalak birbirine bağladığı kelimelerle konuştu.
-Babacığım, uyansana hadi yemek yiyelim.
Yanağından öptü. Sinan'da bizim gibi yüzünü okşayıp doğruldu. Derin bir "oyyhh" çekti. Kollarını aralayarak Derin'e sarılıp kokusunu içine çekerek öptü.
-Uyandım tabii ya uyanmaz mıyım hiç?
Onları izlerken huzur doluyordum.
- Hadi hadi kalkın bakalım şuradan.
Bana döndü.
-Günaydın canım.
-Günaydın hayatım. Yüzünü okşadım. Derin yataktan indi. Babasının elini tutup onu yataktan çekti.
- Hadi gel baba.
-Tamam kızım,sen in yavaş yavaş ben üstümü değiştirip geliyorum. Sinan bana baktı ve göz kırptı. Başımı öne eğerek gülümsedim. Derin oyuncak sepetinden oyuncak bebeğini alıp yavaşça merdivenleri indi. Üstümü değiştirmek için dolabın önüne doğru ilerledim. Sinan arkamdan bana doğru yanaştı. Elleriyle belimi kavradı ve omzumdan öptü.
-Nasılmış bakalım bizim kerata? Başını omuzumun üzerine koymuş bir şekilde bana bakıyordu.
-Napsın çocuğum sabah sabah babam yine n'apıyor diyordur. Güldüm.
-N'apacakmış babası ya? Annesini seviyor daha n'apsın?
-Hadi bakalım öyle olsun. Dolaptan Sinan'ın gömleğini aldım. Uzatmaya kalmadan hızlıca dudağımdan öpüp kapıya doğru ilerledi. Hoşuma gitmişti aslında.
-Haa! Çok pisliksin Sinan!
Arkasından gömleği fırlattım.
-Sabah sabah buna da şükür hatun,daha fazlasını yapmadığıma şükret. Dua et hamilesin. Göz kırptı.
Arkasından " çok pisliksin demiştim değil mi?" diye bağırdım. Dolaptan üzerime ince sabahlığı geçirip kendi kendime konuşuyordum. "Deli! Sabah sabah,hayret bir şey ya" sabahlığımın önünü düzeltip,başımı yana çevirerek gülümsedim. Merdivenlerden aşağıya indim. Sinan her sabah olduğu gibi salon da televizyonu açmış,Derin'in emri altın da çizgi film iziyordu.
-Kızım hani sabah haberlerini seyredecektik?
-Ya ama baba!
Sinan pes etmiş bir şekilde "ahh tamam tamam" diyerek yerinden kalktı. Merdivenlerin yani başında onları seyrediyordum. Çok güzellerdi. Alaylı bir tavırla "üzmesene ya kızımı" diyerek mutfağa geçtim. Sinan ben gelene kadar çay suyunu koymuş bile. Buzdolabından tek tek kahvaltılıkları çıkarıyordum. Sinan peşimden gelip masa da çoktan yerini almıştı. Masaya koyduğum zeytinden bir tanesini ağzına attı. "Ee hatun hava da günlük güneşlik, çıkalım bugün bir yerlere ne dersin?"
Ocağın üstünde ki çaydanlığa çayı koyup demlenmeye bırakırken bir yandan da konuşuyordum. "Olur aslında ya,hem Derin'de ne zamandır lunaparka gidelim diye tutturmuştu." Derin lunapark lafını duyar duymaz oturduğu yerden zıplayıp elinde ki oyuncağı ile mutfağa koştu. Masmavi gözleri ile alttan alttan heybetle bana baktı. "Lunapark mı?Lunaparka mı gideceğiz anne?" Sinan sandalyeden kalkıp Derin'i kucaklayıp,havaya atıp tuttu. "Lunapark tabii ya,ne dersin prenses gidelim mi?"
Kollarını açarak "Yaşasın! Gidelim evet evet" Sinan yanağından öperek sandalyeye oturttu. Çay demlenmişti,çaydanlığı alıp masaya koydum. Derin kahvaltılarda taze sıkılmış  meyve suyu içmeyi daha çok seviyor. Tezgâhtan, içi portakal suyu dolu olan sürahiyi alıp bardağı doldurduktan sonra Derin'in önüne koydum ve masaya oturdum.

*
Hızlıca kahvaltımızı etmiştik. Üçümüz birden yatak odasına çıktık. Dışarı çıkmak için hazırlanacaktık. Ben Derin'i hazırlarken Sinan ayna karşısın da her zaman ki gibi ellerini saçlarına götürmüş,arada bir sakallarını sıvazlayarak kendini övüyordu. "Bu yakışıklılık,bu karizma kimde var ya?" Derin'i hazırlamıştım,saçını düzelttikten sonra yerden doğruldum ve Sinanın yanına geçtim. "Kimse de yok elbet ama şu koca göbüşünü görmez misin be adam?" diyip göbeğini okşadım. "Sanki sen benden farklısın" Kaşlarımı çatıp,yüzümü astım. "Hamilelikten o bir kere!" omzumu silkerek arkamı döndüm.  Kolumdan tuttu ve kendine çevirdi. "Şaka yapmıştım ya" dedikten sonra hafif tebessüm ettim.
Ben de hemen üzerime spor bir şeyler geçirip,saçlarımı salık bıraktım. Derin'i elinden tuttum ve aşağı doğru indik. Ayakkabılarımızı giydikten sonra arabaya binmek için bahçeye çıktık. Derin bahçeden koşarak, dışarıya doğru çıktı. Arabanın yanında bizi bekledi. Sinan kolunu omuzuma attı,öyle bahçeden çıktık.
Derin'i arka koltuğa oturttuktan sonra ön koltuğa oturdum. Sinan'da bindikten sonra yola koyulduk. Ortam sessizliğini  korurken söze daldım "Hangi lunaparka gideceğiz Sinan?" "Sahildekine gitsek güzel olur,az gezmedik oralar da biraz da ailecek gezelim değil mi ama?" Bana döndü ve göz kırptı. Ufak bir tebessümle "Delisin" :) Evimiz sahile yakın olduğu için tez vakitte gelmiştik. Arabayı lunaparka doğru sürdük ve en müsait alana park ettik. Çantamı elime alarak kapıyı açtım ve indim. Arka kapıyı açtım, Derin'i elinden tutup indirdim. Sinan yanımıza doğru gelip Derin'i elinden tuttu. Lunapark'a doğru ilerledik. Lunapark kapısından girer girmez Derin'in gözüne çarpan ilk oyuncak her çocuk gibi atlı karınca oldu. Elimi sallayarak kafasını yukarı kaldırdı. Güneş'ten gözlerini kısıyordu. "Anne! Ona binelim mi?" Başımı aşağı eğdim önce Derin'e sonra Sinan'a baktım. Sinan olumlu gözlerle bakıyor başını evet dercesine öne sallıyordu. "Binelim kızım,gel hadi" Elimi bıraktı ve oyuncağa koştu. Diğer çocuklar inene kadar usulca sırasını bekledi. Sıra ona geldiğin de babasından onu bindirmesini istedi. Sinan Derin'i kollarından kavrayıp bindirdi. Tekrar yanıma gelip,Derin'in eğlencesini birlikte seyrettik.

*
Böyle bir kaç oyuncağa daha bindik. Lunapark maceramız oldukça keyifli geçmişti. Bu keyfin üzerine soğuk bir dondurma güzel giderdi. Sahil kenarında ki dondurmacıdan üç tane külahta dondurma aldık ve banklara doğru yürüdük. Derin'i aramıza alıp kendimizi sahile karşı verdik. Sinan'la her anımız bu sahilde yaşanmıştı. Hepsi teker teker gözüm de canlandı. Hâlâ dün gibi aklımda. Tebessüm ederek Sinan'a baktım. Gözleri dolmuş bir şekilde bana bakıyordu. Elimle yüzüne dokundum ve sıvazladım. Bu sessizliğin yerini Derin'in narin sesi aldı. Yine o kocaman, Güneş'ten kısılmış mavi gözleri ile kafasını kaldırıp bana baktı.
"Bitti mi anne?" Usulca alnından öpüp,kokusunu içime çektim. Tebessümle yanaklarını okşadım.
"Bitti kızım,bitti."
Sinan'la birlikte Derin'in yanağına kocaman bir öpücük bıraktık ve sahili seyre daldık.
*
Biz bu sahil de kâh ağladık,kâh güldük. Umutlarımız hiç solmasın,bundan sonra bize gülmek düşer. Şimdi sen Ağla Karadeniz.

-Hatun,bizim bu kerata kime benzeyecek acaba?
- Kime benzerse benzesin,sağlıklı olsun o yeter.
-Her şeyi sana benzesin. İşte o zaman dünyanın en mutlu adamı olurum ben.
*
*
Bu hikaye sürecin de yanımda olan tüm okurlarıma ve canım takipçilerime sonsuz teşekkürler! İyi ki varsınız,hep vârolun. Burada bana ayrılan kısım bu kadardı. Kendinize çok iyi bakın,ulaşmak isteyenler için fan hesabımı alta bırakıyorum. Kocaman sevgilerimle. ♡♡ -Özlem
Instagram; @oykugurman3

Ağla Karadeniz Donde viven las historias. Descúbrelo ahora