twenty seven

1.9K 125 56
                                    

Jimin boynuna sarılan kumaş parçasını sıkıntıyla çekiştirdi. Kendi sahnesi çoktan bitmiş ve davetliler arasına neredeyse görünmez bir şekilde katılmıştı. Böylesine kalabalık ortamlardan çekinmeden edemiyordu, alışık değildi. Fakat sıkıntısının asıl sebebi, bu kalabalığın içinde pek olağanüstü olmayan bir şekilde yalnız olmasıydı. Büyük bahçede merkeze en uzak olan masaya yaslanarak çerezlerden atıştırıyor, olacaklardan bağımsız bir şekilde uyukluyordu.

"Hey," Duyduğu ses pek bir tanıdık gelmişti kulaklarına, kafasını uykunun verdiği ağırlıkla yavaşça kaldırmanın ardından gözleri buluştu içine endişe tohumları serpen bedenle. "Burada sahne almanı beklemiyordum."

"Oh," dedi afallamışlığın verdiği titrek ses tonuyla. Bu sırada siyah bir takım elbisenin içinde gayet çekici görünen beden daire şeklindeki masada, yanına geçmişti. "Selam, Namjoon."

Jimin masadaki ellerini iki yanına düşürerek, rahatsızca kıpırdandı dikildiği yerde. Tedirginliğinin kaynağı kesinlikle yanındaki adam değildi, çünkü tanıdığı Namjoon, bütün olanlardan sonra gelip bilerek onu rahatsız edecek birisi değildi. Belki de hayatına girmiş en nazik insan olabilirdi özünde.

Asıl endişelendiği Taehyung ile ikisinin aynı ortamda bulunmasıydı. Namjoon'un ona olan hislerinin farkındaydı ve en son istediği şeydi onu üzmek. Bu sebeple Taehyung ile verdikleri tek açık, bittiğinin resmiydi.

Yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirip sağ tarafında masaya yaslanmış bedende gezdirdi gözlerini. Gayet rahat görünüyordu.

"Ben de senin burada olmanı beklemiyordum."

Namjoon, geniş gülümsemesi eşliğinde devam etti, "Jung Hoseok, yakın bir arkadaşım. Parti organizatörü." Küçük olanın yüzündeki tebessümü donuklaşarak kaşları şaşkınlıkla havalandı. Hoseok'a güveniyordu fakat bunun olma ihtimali de öldürüyordu onu içten içe.

Yıllar içinde, ilk defa gerçekten arkadaşı olarak gördüğü kişi, yalnızca Namjoon ile kendisini bir araya getirmek amacıyla davranışlarını yönlendirmiş olamazdı, öyle değil mi?

Tekrar afalladığından ellerini özensizce masaya yerleştirmişti, "Demek Hoseok hyung senin de arkadaşın." Aldatılmışlık hissi başının dönmesine neden oluyor, gözleri hiçbir şey görmüyordu. Özellikle Hoseok kadar iyi görünen birisinin bunu yapma ihtimali dünyaya çok daha farklı bakmasına sebep olabilirdi.

O an burnuna dolan tanıdık kokuyla gözlerini daldığı yerden çekip yanında biten bedene çevirdi. Taehyung'un kokusu anında olduğu yere yayılırdı, bunu yaptıkları yalnızca iki buluşmada gayet iyi anlamıştı. Hafif bir kokuydu, insanı onun bedenine cinsel anlamda çekse de, bir yandan boynuna gömülüp uyuma isteği de verirdi sanki. Jimin hislerini bu şekilde somutlaştırarak ulaşmıştı isteklerine ve bu sonuçlar pek hayra alamet değillerdi.

Taehyung küçük masada, ikisinin de karşısına doğru yürümüş ve düz bir ifadeyle selamlaşmak amacıyla kafasını hafifçe eğmişti, "Görüşmeyeli uzun zaman oldu, hyung."

Bu ifadesizliği üşütmüştü Jimin'i. Tüylerinin diken diken olduğunu hissetti, onu ilk defa böyle görmesiydi sebebi.

"Evet, Taehyung." derken Jimin'e yaklaştı istemsizce. Bu hareketi kendinden bağımsız bir sahiplenme içgüdüsüyle gerçekleşmişti. "Son görüşmemizden beri epey bir değişmişsin."

Namjoon yüzünden düşürmediği sırıtışıyla elini hafifçe beline koydu Jimin'in. Bu öylesine tereddüt dolu bir dokunuştu ki küçük olanın hissetmesi bile zaman almıştı fakat tam karşılarındaki Kim Taehyung'un gözünden, asla kaçmazdı.

No Feelings|VMin Texting ✓  Where stories live. Discover now