hoşgeldin! başlamadan önce söylemek isterim ki bu kurgu yayınlanmaya uzun yıllar önce başladı. bu faktörü göz önünde bulundurarak devam edersin umarım (c" ತ,_ತ)
keyifli okumalar ♥︎"Ya, oppa!" Son heceyi uzatarak aegyo yapan Min Ji'nin büzdüğü ağzının ortasına yapıştırmamak için kendimi zor tuttum. Sırf bunca yıllık arkadaşlığımızın hatırına ortama ayak uydurarak güldüm.
Yanındaki nişanlısına dua etsin. Sırf evlensin de kurtulalım diye çocuğun önünde rezil etmiyorum. Yoksa, yemişti Gwangju tokadını!
"Ay çok yakışıyorsunuz," diye şakıdı Ae Cha sevgilisinin koluna girmiş bir şekilde.
"Çok geç oldu. Gitmemiz lazım bizim." Min Ji saati gösterince sevgilisi de onu onayladı ve bizimle vedalaşıp uzaklaştılar.
Jimin, sevgilisinin elinden tutup tek tek hepimizle vedalaştı. "Ah Hei, tekrar özür dileriz. Çok mahçup hissediyorum, sana çift buluşması olacağını söylemeyi unuttuğumuz için. Kırılma olur mu? Kendine iyi bak."
Yok canım ne kırılması... Bugüne kadar hep saptım. Sanki bilmiyorsunuz!
Gülümseyerek, "Aman canım, herkes hata yapabilir. Bugün gelecekteki eş adaylarınızla tanıştığıma çok sevindim. Hepsini de gözüm tuttu, içiniz rahat olsun." Sözlerimin ardından hepsinin gülüşüne eşlik ettim.
Jimin ve sevgilisi arabalarına binip gözden kaybolurken onlara el salladık. Günün 'çiftler' buluşmasından geriye Ae Cha, sevgilisi ve 'ben' kalmıştım.
Ae Cha ve sevgilisi gelen arabaları ile beni eve bırakmayı teklif ettiklerinde gülümseyerek kafamı olumsuz anlamda salladım. "Uğramam gereken bir yer var," diye yalan söyledim. "Hem gece havası da çok güzel. Yürüyeceğim," dediğimde topuklarım bana inat biraz daha sızladı.
Onlarda arabalarıyla caddede gözden kaybolduklarında derin bir nefes verdim.
Gerçekten zordu, mutluymuş gibi davranmak.Ayaklarımın zonklamasına aldırmadan restoran sokaklarını ve Seul'un yeni başlamış olan gece hayatını geçip daha sakin olan mahallemin sokaklarına geldim.
Ayağımdaki lanet topuklu ayakkabıları çıkartıp bir elime aldım. Pek kimsenin olmadığı bir mahalle olduğundan sokaklar da epey temizdi, ha çıplak ayakla yürürmüşsün ha ayakkabıyla.
Sokağımın köşesindeki yaşlı amcanın daha dükkanı kapamadığını görünce dükkana daldım. "İyi akşamlar ajussi!" diye bağırdığımda kafasını okuduğu kitaptan kaldırıp kulaklarını temizledi.
"Ne diye bağırıyorsun kız? Aynısından mı?" diyerek ayağa kalktı ve cevabımı beklemeden bir şişe soju ile çikolatayı poşete koydu. Gülümseyerek ücreti ona verirken alaya başladı. "Yine ses seda yok demi senin hayali erkek arkadaşından?"
"Bak yine damardan girdin! Yok tabi yok! Hem sen de yok ki torun, yapalım kendimize."
"Ah be kızım keşke olsa,"dedi kahkahasının arasından. Gülerek dükkandan çıkarken arkadan ona el salladım.
Küçük stüdyo dairemin kapısını açarken kendi kendime mırıldandım: "Ben geldim!"
Üstüme rahat bir şeyler giyip kanepeye oturdum. Sojuyu yudumlayıp çıkolatamı yerken telefonumdaki sesli mesajları dinlemeye başladım.
Tabi ki hepsi annemdendi. Ve yine cümle cümle sesli mesajlar atıp beni çıldırtmayı başarmıştı.
" Ya Kim Hei!"
Ne var anne?
"Otuzuna yaklaştın otuzuna!"
Saol, bir kez daha hatırlattığın için.
"Evde mi kalacaksın başımıza?"
Belki evlilik antisiyim ben?
"Kız kardeşin evlendi, erkek kardeşin nişanlandı!"
Ne mutlu o şanslılara!
"Yok bu böyle olmayacak!"
Hadi bakalım...
" Sana görücü usulü bir görüşme ayarladım."
Yuh ama anne! Satılmayı bekleyen mal mıyım ben?
"Bizim memleketten ama çocuk da Seul de yaşıyor. Tabi senin kat ben kat fazlanda, neyse."
Fiyat da koysaydın bana!
"Bu hafta o görüşmeye gidiyorsun!"
"Anne ya!"