Özel Bölüm| Orkideler yavaş yavaş kalbini açar.

119 9 21
                                    

Not: Biliyorum çoğumuz Hyungwon'un, özellikle katıldığı programlar yüzünden, erkek çocuğu olsa ne kadar harika bir baba olurdu diye düşündük. Ama bu özel bölümü yazarken mini minnacık bir kızı olsa nasıl olurdu diye düşündüm.
(・̑・̑)

Keyifli okumalar { 🖌❤️ }


" 'Heran' nasıl?" Dekorasyon kolilerinden birini daha boşalttıktan sonra yere oturup dolapları düzenleyen Hei'ye baktı Hyungwon.

Hei yaptığı işi bırakmadan düşünceli bir şekilde dudaklarını büzdü. "Orkideler narindir, sence Heran da öyle mi olacak?" İri karnını okşarken  gülümseyerek Hyungwon'a baktığında kızlarının ismine karar verilmişti.

Arkadaşlarından bir sürü anlamlı anlamsız isim önerileri gelirken ve ailelerinin ısrarlı istekleri kesilmezken bu kaotik çevreden uzakta sessiz sakin bir şekilde isme kafa yormaya karar vermişlerdi. İşlerin yoğunluğundan sürekli erteledikleri isim bulma görevi yeni taşındıkları apartmanda çocuk odasını düzenlerken hallolmuştu. Orkide çiçeğinin ikisi için de özel bir anlamı olmasa da o an biricik kızları için en uygun ismi bulduklarını hissetmişlerdi.

Heran, orkideler gibi güzel ve narindi. Nitekim orkideler gibi yavaş yavaş kalbini açıyordu.

"Baba, baba!" Hyungwon, Heran'ın kısık  sesiyle ve koluna değen minik ellerinin soğukluğuyla uyandı. Gözlerini ovuştururken saçları birbirine karışmış küçük kızının merakla onu izleyen yüzüne baktı. Heran onun uyandığını görünce ellerini çekip yataktan ineceği sırada babası ellerini sıkıca tutup onu durdurdu.

"Ellerin neden bu kadar soğuk?" Minik elleri avuçlarının arasına alıp üfleyerek ısıtmaya çalıştı. Heran ellerini çekmeye çalışmadı ama bu durumdan memnun olmadığı yüz ifadesinden belliydi. Kaşlarını çatmış, tombul yanaklarını şişirmişti. Hyungwon gülümsedi istemsizce. Oysaki birkaç aydır Heran'ın kendisine dokunulmasını istememesi onu üzüyordu.

"Annem babanı uyandıy dedi." Heran yorgun ve yavaş yavaş konuşuyordu ama kelimeleri telaffuz etmekte çok zorlanmıyordu. Sadece birkaç harf ile arası iyi değildi. Hyungwon kızının yüz ifadesini izledi o konuşurken. Bu donuk ve son zamanlarda mutsuz gözüken çehreye uzun uzun baktı. Küçük bir umutla neşeyle gülümsediği hatta kaşlarını çatıp bağırıp çağırdığı zamanki yüz ifadelerini aradı ama her zamanki gibi bulamadı.

Hyungwon, derin bir nefes alıp gülümsedi. "Baban uyandı." Doğrulup Heran'ı kucağına alarak yataktan indi. Genelde böyle yapınca hemen onu bırakması için sızlanırdı ama bu yorgun olduğu nadir sabahlardandı. Minik elleriyle babasının kıyafetlerine tutundu. Başını göğsüne yasladı, gözleri yarı kapalı yarı açıktı. Hyungwon merdivenlerden inerken Heran'ın sıcaklığı ve uykulu sevimliliğine sessizce gülümsedi.

Hei, mutfakta cumartesi günü olmasına rağmen işe gitmeye hazır bir şekilde kahvaltıya başlamıştı. Göz altı torbalarına karşıt oldukça enerjik bir şekilde bağırdı. "Günaydın tembeller!"

"Günaydın." Hyungwon fısıltı gibi çıkan boğuk sesiyle Heran'ı sandalyesine oturtmadan önce Hei'nin dudaklarına bir öpücük bıraktı.

"Saat kaçta döneceksin?"

Üç ay önce başka semte taşınıp burada yeni bir atölye açmışlardı. Atölyeye öğrenci olarak yazılan kişi sayısı beklediklerinden fazla olunca bazı cumartesilere de ders eklemek zorunda kalmışlardı. Cumartesi günleri genelde giden Hyungwon olurdu ama haftalardır Heran'ın durumu kötüleştiği için atölyeye gidemeyen Hei, rahat bir nefes aldıkları hafta bu sefer kendisinin gideceğini söylemişti. Ayrıca baba ve kızın daha fazla beraber zaman geçirmesini istiyordu.

serendipity⋆Where stories live. Discover now