"Bak, yarın beklenen gün Hei! O görüşmeye gi-di-yor-sun!"
İş çıkışı şirketin merdivenlerini başımın etini yiyen Kihyun ile iniyordum. Ayakkabılarım kaldırımdaki su birikintisine basınca, "Ay, yeter! Dırdırdır! Bir sen, bir annem! Gideceğiz dedik ya!" diye çığırdım.
Kihyun kollarını kavuşturup tek kaşını kaldırdı. "Sakın ha, kaçmaya çalışma." Kelimeleri vurgulaya vurgulaya söylemesi tüylerimi ürpertsede bunu ona belli etmedim.
"Göz hapsine aldın zaten nasıl kaçayım?" Sinirle yüzümü buruşturdum. Bu ahmak benim neyim oluyordu da doğduğumdan beri bana emir veriyordu?
"Neyse, bırakayım mı seni atölyeye?" Elindeki anahtara basınca kırmızı arabasının ışıkları yandı. Ve bu ahmak ne zaman yardıma ihtiyacım olsa nasıl hemen yanımda oluyordu?
"Eh, bir zahmet," diyerek arabaya ilerledim.
Arabaya binmeden önce karşıya baktım. Gözlerim karşıdaki tanıdık arabaya takıldığında Kihyun'un "adam ol bak bırakmam" tehditlerini dinlemiyordum."Şey, Kihyun saol ama sen git. Benim yapacak bir işim var," dedim hala karşıdaki arabaya ve içindeki tanıdık kahverengi saçlara bakarken.
Kihyun bu hallerimi umursamadan kafasını salladı ve arabayı çalıştırdı, onunda işine geliyordu zaten. Psikopat arabasına kim binse daha sonra bir saat arabayı temizliyordu.
Kihyun gittikten sonra karşıdan karşıya geçtim. Arabanın şoför camına yaklaşıp baktığımda onun o olduğundan emin oldum.
Yüzü bana dönük olmadığından camı tıklattığımda irkildi. Dönüp bana baktığında hatırlayacağını umarak ona el salladım. Bana "salak mısın" der gibi baktığında elimi indirip kendime küfür ettim. Camı indirdi ve sorgulayan bakışlarla bana bakmaya başladı.
"Merhaba, beni hatırladın mı?"dedim en kibar ses tonumla. Kendi kendime sohbet başlatma şeklime güldüm.
"Evet hatırladım."
E, getirdiğin her çiçeği ben Se Ra sunbae'ye verince hatırlarsın.
Elimle şirket binasını gösterdim. "Se Ra Sunbae bugün izinliydi. Yani bir süre de izinli olacağını duydum. "
Sakin görünen o yüz ifadesine rağmen dudaklarını ısırıp direksiyona vurduğunda şok oldum. Acaba Se Ra Sunbae'nin psikopatı falan mıydı?
"Hey sakin ol! Alt tarafı birkaç gün izne çıktı. Gelecek hafta yine burada olacak."
"Sen ne bilirsin ki," dedi beni süzerken.
Beni küçük mü görüyordu bu Kalın Dudaklı Deve?
"Bilirim, senin gibi o aptal aşıkların sonunu," dedim kollarımı kavuşturarak.
Tek kaşını kaldırdı. "Aptal aşık mı?"
"Evet aptal aşıksın. Se Ra Sunbae gibilerin peşinden koşup hem onları hem kendinizi yıpratırsınız. Bir de şu egonuz yok mu..." Aklıma ne geldiyse adama söylediğimde duraksadım. Bu sinir nerden çıkmıştı böyle?
Dişlerini sıkarak konuştu. "Bilip bilmeden konuşma, yoksa..."
"Yoksa, ne yoksa? Tanrım! Konuşursam ne olur?" diyerek ona kafa tuttum. Bu çocuk kendini ne sanıyordu böyle?
"Aish!"
"Sen bana az önce 'Aish' mi dedin?! Hem de tükürürcesine? Sen kendini ne sanıyorsun be adam? Bütün gün asabım bozuktu tüm sinirimi senden çıkarırım." Şu evlilik programlarında çirkefleleşen kadınlara benzemeye başlamıştım ama buna rağmen durmadım. "İn şu arabadan da gör gününü!"
Kaşlarını çattı. Camı kapayıp önüne döndü ve arabayı çalıştırdı. Pes etmiş olmalıydı.
"Kafa tutuşun bu kadar mıydı?" diye bağırdığımda arabayı geriye çekti. Bana bir bakış attıktan sonra son sürat ileriye doğru gaza bastı. Arabanın koca tekerlikleri yoldaki büyük su birikintisine çarpınca tüm su bana sıçramıştı.
Şaşkınlık ve öfke arasında gidip gelirken baştan aşağı ıslanmış bir şekilde kaldım. Yoldan geçen insanları umursamadan çığlık attım.
"Lanet olsun sana Kalın Dudak!"
___
Genelde yazar notları bırakmadan bitirmem bölümü ama bu kitapta ne yazacağımı bilemedim.Neysem yaklaşık 30 bölümlük bir kitap olmasını planlıyorum. Her bölümde görüşlerinizi yorumlarda görmem zaten aylardır taslakta hazır olan bölümleri daha erken yayınlamamı sağlar :)
Kendinize iyi bakın!
{ 🖌❤️ }