3. Bölüm| Chae Hyungwon

387 36 10
                                    

"Kihyun, kaçmadım diyorum sana. Şu an restoranın önündeyim!" Dişlerimi sıka sıka telefona bağırdım. Kaç dakikadır dil dökmeme rağmen Kihyun dinlemiyordu.

"Bak, o kadar emek verip hazırladım seni. Emeklerimi boşa harcadım dedirtmem!"

"Kapa gözünü seveyim, ne diyorsun?" Telefonu Kihyun'un yüzüne kapatıp derin bir nefes verdim.

Arkamı dönüp kafamı kaldırdığımda restoran camında tam anlamıyla bir afet vardı. Camdaki yansımamı beğeniyle süzdüm. Siyah kadife elbise kısa da olsa üzerime tam oturmuştu. Siyah saçlarımı Kihyun kendi seçimiyle uçlarını dalgalandırıp ince kahküllerimi düzeltmişti. Topuklu ayakkabı ve omzundaki çantada Kihyun'un seçimiydi. Yüzümdeki hafif makyajdan gurur duyuyordum. Tabiki ben yapamamıştım Kihyun yapmıştı. Ama olsun, çok hoş görünüyordum.

Aslında aynadan kendine bakarak saatlerce kendini öven biri değilim. Ama şu an gördüğüm kişiyi saatlerce övebilirdim.

Derin bir nefes alıp zaman kaybettiğimi hatırlayıp restoranın kapısına baktım. Buluşmaya Kihyun'un işimi, annemin de oturduğum daireyi elimden alması tehditleriyle gelmişti. Hadi Kihyun'u geçtim - bunu bana sürekli yapıyor- bir anne kızını buluşmaya gitsin diye tehdit eder miydi hiç?

Neyse Hei şuanki halinin değerini bilip işini ve evini kaybetmemek için şu yemeği ye.

Girişteki görevliye annemin söylediği adı yani buluşacağım kişinin adını verdim. "Chae Hyungwon adına yapılan rezervasyon için geldim."

Görevli elindeki dosyadan birkaç kağıda baktıktan sonra, "Bu taraftan hanımefendi," diyerek yolu gösterdi.

Görevli önde ben arkada restoranın üst katında  diğer masalardan uzak fakat manzaraya bakan bir masaya vardık. Çalışana teşekkür edip diğer kişi de gelince sipariş vereceğimi söyledim. Çantamı sandalyenin kenarına asıp camdaki manzaraya döndüm. Şuradan Chae Hyungwon'a bir artı atalım. Manzaralı ve herkesten uzak bir masa.

Aman gerçi annemin seçtiği çocuk ya mühendis ya doktor çıkar, tüm attığım artıların bir anlamı olmaz. Manzaraya bakarak düşündüklerime kıkırdarken annemin beğendiği tipleri anımsadım. Tam anlamıyla felakettiler.

"Beni beklerken keyfinizin yerinde olması ne güzel." Sandalyenin çekilme sesini de duyduğumda yüzüme yerleştirdiğim gülümsemeyle önüme döndüm. Ama karşımdakinin de benim de aynı anda gülüşümüz soldu.

Kaşlarımı çatarak, "Sen?! Senin burada ne işin var?" dedim geçenki Kalın Dudak'a. Evet, şu arabasıyla su sıçratan ve  Se Ra'nın aşığı olan Kalın Dudak'a.

"Asıl senin bura-" Duraksayıp elini alnına vurdu. "Neden görücü usulü yemeğe seninle çıkmak zorundayım?" diye sızlandı.

Çatık kaşlarım gevşerken, "Sen Chae Hyungwon musun?" diye sordum.

"Evet. Sen de annemin bana uygun gördüğü kişi olmalısın?" dediğinde memnuniyetsiz suratına bir tane indirmek istedim.

"Annem nasıl beni sana uygun görebilir? Tanrım, şansıma tüküreyim. Su sıçratan ahmağa mı denk geldim yani?" Sinirle ayağa kalkıp çantama uzandığımda hızlıca kolumdan tutup beni durdurdu.

"Lütfen yerinize oturur musunuz?" Tek kaşımı kaldırdım ve açıklama yapmasını bekledim. "Geçen sefer ki kabalığım yani şu su sıçratma olayım için özür dilerim. Ama buraya annem ve arkadaşım hatırına geldim. Onlara yemek bitene kadar kalacağıma söz verdim." Kolumdaki elini çekti ve sandalyeyi gösterdi. "Sizden rica ediyorum, bugün benimle yemek yiyip düzgünce tanışır mısınız?"

Durup düşündüm. Ne kaybedebilirdim ki? Yemek sonuna kadar kalırsam evim ve işim güvende olurdu. Ayrıca yemeği de ben ödemeyeceğim için sıkıntı yoktu. Çantamı sandalyeye asıp yerime oturdum. O da karşıma geçti.

Kafamı cama çevirdim, "Pekala. Bu manzarayı bırakmak istemiyorum," dedim.

Garsonu çağırdı, ikimize de aynı menüden sipariş ettikten sonra bana döndü. Yüzüne bakarak bir şey söylemesini bekledim ama boş boş bana bakmaya devam etti. Derin bir nefes verip bulunduğumuz saçma durumu düşündüm. Yemek sonuna kadar böyle devam etmesine izin veremezdim.

Dirseklerim masaya koyup birleştirdiğim ellerimi çenemin altına yerleştirdim.
"Sanırım insanlarla konuşmakta iyi değilsin Hyungwon Bey?"

"Pek sayılmaz," diyerek omuz silkti. Konuşmaya çekiniyor muydu, konuşmak istemiyor muydu anlayamamıştım.

"Zaten ismimi de sormamandan bunu anlayabiliyorum. Neyse Chae Hyungwon, ben Kim Hei. Benimle resmi konuşmana gerek yok. Tanıştığımıza memnun oldum," diyerek elimi uzattım. Gülümseyerek elimi tuttuğunda ben de nezaketen ona gülümsedim.

Ellerimizi ayırdığımızda, "Ne işle uğraşıyorsun Hyungwon?"diye sordum.

"Sanat atölyesi işletiyorum,"dediğinde irileşen gözlerimle heyecandan ne diyeceğimi bilemedim. Ona karşı olan tüm sinirim ve gıcıklığım aniden yok oldu.

"Gerçekten mi?! Bildiğimiz sanat atölyesi mi? Hani çizim yapmak falan?" dedim aceleyle. Annemin sanat atölyesi işleten birini bulması mucizeydi.

Gülümsemesinin arasından, "Evet öyle bir yer," dedi.

"Aman Tanrım! Ben de güzel sanatlar bölümü okudum. Arada bir küçük bir atölyeye gidip çizimler yapıyorum. Tabi bir de heykeltıraşlık yaptığımda oldu. Ha bu arada mesleğim-"

"Biliyorum reklam şirketinde çalışıyorsun. Biraz sakin ol,"dedi tekrar gülümseyerek. Heyacanımı fark edip sakinleştim.

Utanarak gülümsedim. "Evet tasarım bölümündeyim ama genelde işler böyle yürümüyor. Yeteneğin görmezden gelinince getir-götürcü oluyorsun."

"Öyle mi? Senin adına üzüldüm çünkü çok yetenekli gözüküyorsun,"dediğinde teselli mi etmişti yoksa altında başka bir anlam aramalı mıyım diye düşündüm. "Şirketinde çalışan bir arkadaşım var. Bana hiç işlerin böyle yürüdüğünü söylememişti. Bu arada kendisi bu buluşmaya gelmem de ısrar eden kişilerden."

Elimle oflayarak saçlarımı karıştırdım. Hyungwon'un şaşkın bakışlarına, "Arkadaşının ismi Yoo Kihyun olmalı değil mi?" diye sordum.

Gözlerini kocaman açıp, "Nasıl bildin?" dediğinde çok sevimliydi gülmemek için dudaklarımı ısırdım.

"Çünkü o çocukluk arkadaşım ve annemle bu buluşmayı o ayarladı. Hele bir elime geçsin var ya..." Kihyun'a bunun hesabını soracağımı aklıma not edip ona söverken kulaklarımı dolduran kahkahayla kafamı kaldırdım. Hyungwon gülüyordu. Hem de çok güzel gülüyordu. Daha önce görmediğim kadar güzel gülüyordu.

Kalp şekli alan gülüşü...
O kalın dudaklarının yukarı kıvrılışı...
Bembeyaz dişlerinin ortaya çıkışı...
Gözlerinin kısılışı...
Nostaljik bir melodi gibi kulaklarımı dolduran kahkaha sesi...

____
Yorumları göremedim ama zaten okul açılacağı için son bölümünüzü attım. Geri döndüğümde daha iyi karşılanırım umarım :/

Görüşmek üzere!

{🖌❤️}

serendipity⋆Where stories live. Discover now