10-DELİLİĞİN KIYISINDA

45.2K 2K 116
                                    

DELİLİĞİN KIYISINDA

Sigaranın dumanı görünen varlıklarını sararken adam kararlı, kadınsa yorgundu.

Sesleri yankılandı, yankılandı, yankılandı...

Zaman, mekândan ayrışmak yerine onu eciş bücüş bir kıvama hapsedip, ikisini oldukları yerde bıraktı. Işık eskisi gibi parlak değil, cızırtılar eşliğinde bir yanıp bir sönmekte beyaz odayı bulanıklaştırmaktaydı. Duvarlar, eşyalar ve kapı olması gerekenden daha asimetrik, zemin ise bombeliydi. Genç adam ayağa kalkıp üzerini silkelerken Özne'nin hâlâ bilinçsiz halde oturduğunu gördüğünde uzanıp ona yardım etti. Daha sonra kolunu kolundan geçirip destek olarak yürümesini sağladı. Kapıya doğru kaplumbağa hızında ilerlemeye başladıkları esnada, başını sağa sola çevirip etrafını incelemeye çalıştı.

"Bu pek normal görünmüyor."

Hareket ettiği her saniye sızılarının arttığını yüzüne yansıtan Özne, kesik nefes alıp verişlerinin arasından "Kontrolün bende olduğunu sanmıyorum." diye bir itirafta bulundu.

"Ne? Yani neler yapabileceğini sen de mi bilmiyorsun?" diye kısık sesle sorarken kapının ardından bağrışmalar duyuldu. İkisi birden korkuyla yerinden sıçrayıp oldukları yerde donakalarak kapıyı izledi. Nefes dahi almayı kesmişlerdi. Birkaç saniye anlamsız bağrışmalar devam etti ve geldiği gibi aniden kayboldu.

Genç adam nefesini bıraktığı sırada "Bu da neydi?" diye sordu.

"Sanırım, bilinçaltım varlığından haberdar ve sana karşı koyuyor." diye fısıldadı Özne. Ardından başını kaldırıp gözlerinin önüne düşen saçlarını umursamadan, adama bakmaya çalıştı. Avukatı korkmuyordu, başından beri hiç korkmamıştı. O sadece endişe duyuyordu, üstelik karşılaştıkları ilk günden beri. "Söylesene neden döndün? O günden sonra, deli olduğuma inandığını sanıyordum." Aslında söylemek istediği "Teşekkür ederim." di ama her nedense dudaklarından bunlar süzülmüştü.

Derin bir nefes alırken düşündü avukatı ama süslü kelimeler yerine gerçeği açıkça dile getirmeyi kendisine daha uygun gördü. "Başta öyleydi, yani fikrim. Ama dışarıya çıktığımda derin bir nefes almak istedim, sakinleşmek falan... Başımı kaldırdığımda gökyüzüm karaydı. O kadar basıktı ki, havanın ciğerlerimde patladığını zannettim. Ardından başımı geriye, yeryüzüne çevirdim ve görmemem gereken bir şeyi gördüm..." sesini tazelemek istercesine yutkunurken diliyle dudaklarını ıslattı ve tüm bu işlemler sırasında özenle gözlerini kadından kaçırdı.

Özne "Ne gördün?" diye ısrar etse bile sesi oldukça kısıktı.

"Ben, ah... Eğitime giden çiftlik çocuklarını gördüm. Tek tip, gri formaları içerisinde ve hepsinin gözleri korkulu, yüzleriyse hissizdi. O an, her biri önümden geçerken ardına düştüğüm davanın ne kadar haklı olup olmadığını düşünmeye başladım. Savunduğum şeyi ne için savunuyordum ya da içeriğinde neleri barındırıyordu? Hiç bilmiyordum. Körü körüne bağlıydım. Çünkü bir çiftlik çocuğu olarak yetiştirilmiştim, sorgulamak veya karşı koymak için değil..." Konuşamıyormuş gibi duraklayınca, Özne destek mahiyetinde tutmuş olduğu elini sıktı. Onun bu nazik davranışına genç adam başını sallayarak cevap verdi. Avukatının yüzleşme öyküsünü dinlerken fark ettiği şeyin buruk mutluluğunu yaşıyordu Özne. Hafifçe ona gülümsedi ve fısıltıyla teşekkürünü bildirdi.

"Ne için?" diye sorarken sesi pütürlüydü adamın.

"Bunu benimle paylaştığın için."

"Sana ne verdiler?"

Konunun bu kadar çabuk değiştiğine adapte olamayan Özne somurtarak "Bilmiyorum." dese de ekledi "Çok gıcıksın!"

"Ama... Ama zaman tükeniyor." diye uyarmak isteyince "Kapa çeneni de yürü!" diye çıkıştı ona Özne ve yürümeye devam ettiklerinde ekledi. "Siyah bir şeydi. Çok akışkan bir sıvı olmasa da gözümden içeriye dağılırken tüm o soğukluğunu hissettim. Hücrelerime saldırıp düşüncelerimi katlediyordu ve ben, ben engel olamayacak kadar uyarılmıştım. Aklımı kaçırmak üzereydim. Ne hareket edebiliyor ne de konuşabiliyordum. Sonrasında, neler olduğunu hatırlayamıyorum." Konuşurken o anı yeniden yaşıyormuş gibi irkildi.

3.2.1...TIP! / DÜZENLENİYORWhere stories live. Discover now