Bölüm:4 "Bas Gaza Komşu"

164 28 0
                                    

BÖLÜM:4 "BAS GAZA KOMŞU"

"Yağmur! Çatalları getir!" diye bağırdım içeri. Terasımız Uralgille birleşikti. Gördüğüm de şaşırmıştım ama tek sonuncu katta olduğunu farkettim. Yağmur elin de çatal ve tabaklarla gelip "Getirdim işte," dedi.

Kendimiz için kahvaltı hazırlıyorduk. Uralgil bizi görürse onlara da tabak ayırırdık ama sabah erken diye uyandırmak istemedik. Saten Yağmur, Yıldırayla yakındı. Olsa olsa Yağmurdan onlara iletirdim.

Masamız hazır olduğun da sandalyemi çekip oturdum. Çayımdan yudum alıp ekmeğime reçel sürdüm. Yağmur kendi alemin de takılıyordu. Beş dakika sonra terasın kapısından sesler geldi. Yağmurla oraya baktığımız da Yağmur sevgilisinin yanına uçtu. Uçmasa şaşardım zaten. Kahkaha atarak boynuna atladı. Yıldıray elini Yağmur'un beline koyup "Sarı Tavşanım beni özlemiş ha?" dedi. Yağmur'un yanakları hemen kızardı.

Bakışlarımı onlardan çekip Ural'a baktım. "Günaydın," dedim.

Elini ensesine atıp esnedi "Günaydın," deyip ağzına salatalık attı.

Tabak getirmek için ayağa kalktım. Mutfaktan iki tabak alıp yanlarına döndüm. Kendilerine sandalye çekmişlerdi. Önlerine koyup oturdum. Yıldıray "Çok güzel görünüyor. İyice acıktım. Elinize sağlık," dedi. Yağmur hemen karşılık vermişti. Uraldan ses seda yoktu. Çokta meraklıydım elinize sağlık demesine.

Kahvaltı boyunca hep Yağmur'la Yıldıray konuştu. Ural'la ve ben sessizdik.

Ural "Bir kaç gün dışarı çıkmayın," dedi.

Tek kaşımı kaldırıp "Neden?" diye sordum.

Çatalını tabağına koyup bakışlarını bana çevirdi. "Mesaj atan her kimse. Bizi öldürmeye çok meraklı," dedi.

"Polise gidelim?" diye soru attım.

"Hayır," sesi gür çıkmıştı.

Bu ani cevabına bir şey demedim. Bakışlarımı Yıldıray'a çevirdiğim de bana yumuşak bakıp göz kırptı. Zorla gülümsedim. "Neyse ben masayı toplayayım," dedikten sonra tabakları ve çatalları alıp mutfağa götürdüm.

Yağmur kahvaltılıkları getirip geri gözden Yıldıray'la kaybolmuştu. Ural terastaydı. Bulaşıkları, makinaya atıp odama geçtim. Şarjda ki telefonuma baktığım da gizli numaradan mesaj yoktu. İçim rahatlamıştı. Giysi dolabımı açıp siyah pantolonumu ve kırmızı kısa kollumu çıkardım. Üstümdekileri çıkardıktan sonra çıkardıklarımı giydim. Kırmızı üstümü pantalonumdan içine koydum. Çekmeceden siyah kemerimi çıkartıp taktım.

Evden de çıkmamak neymiş? O kadar Yağmur'la dükkanımız var. Makyaj masamın oraya geçip oturdum. Saçlarımı taradıktan sonra rimel ve toprak rengi ruj sürüp kalktım. Ayağıma topukları geçirip odadan çıktım. Yağmur'un odasına geldiğim de kapısı çalıp "Yağmur?" diye seslendim. Kapıyı açıp "Efendim?" dedi. Yıldıray da kapıya çıkmıştı. "Dükkana gidiyorum ben. Sonra gelirsin," dedim.

"Tamam gelerim," dediğin de Yıldıray bileğinden tutup kendine çevirdi "Ne gitmesi? Otur oturduğun yer de benimle," diye kızdı. Yağmur kaşlarını çattığın da "Gideceğim Yıldıray!" dedi. Yıldıray kaşlarını kaldırıp "Hayır efendim. Gitmiyorsun," deyip kapıyı üstüme kapatıp kilitledi. Yağmur "Yıldıray!" diye çığlık atmıştı. Kapıyı tıklatıp "Yıldıray bacıma bir şey yap,külahları değişiriz." dedim. Yıldıray olumlu anlam da bir şeyler demişti.

Aynalığın önünden ceketimi giyip ceplerime araba anahtarımı ve telefonumu attım. Pantolonumun arka cebine evin anahtarını attım Kapıyı açtığım da Ural yanımda bitti. Oflayıp Ural'a baktım. "Yıldıray gibi sen de başlama," diye mızmızlandım. "Nereye gidiyorsun?" diye sordu.

Mürekkebin Siyah KelepçesiWhere stories live. Discover now