☽ YABANCI

136K 6.3K 4.2K
                                    

Multimedia : Fleurie - Breathe

Bana ulaşmak için;

İnstagram hesabım = endless_q.r

Twitter hesabım = Endless_QR

❤️

▏₰ Mana

Yüzüme vuran meltemin tenimdeki yumuşak dokunuşlarının saçlarımı geriye doğru dalgalandırdığını hissedebiliyordum. Genzimi yakan tuz kokusuna dalgaların kıyaya çarparken çıkardığı alçak ses eşlik ediyordu. Ortada garip olan hiçbir şey yokmuşçasına elimi ileri geri hareket ettirerek suyla oynuyordum. Giydiğim elbisenin belden aşağısı ıslandığından ağırlaşmış ve bacaklarıma yapışmıştı.

Ortamın verdiği huzurla birlikte serin esintinin ferahlığına bırakmıştım kendimi.

Canımı yakan her şey, dünya'nın telaşı, gözyaşlarım burada bana dokunamazdı.

Rüya gördüğümü biliyordum.

Sık sık görürdüm.

Doğuştan elde ettiğim bu kabiliyet bir lütuf, aynı zamanda peşimi bırakmayan lanetimdi. Günün yorgunluğuyla yatağıma geçtiğimde uykuya dalmam saniyeler alırdı. Rüya görmeye başladığımdaysa aradan ne kadar zaman geçtiğini anlamazdım bile. Gözlerimi kapattığım anda rüya aleminde gözlerim açılırdı. Dinlendirici bir rüya mı göreceğim yoksa kabus görüp dayak yemiş gibi mi uyanacağım şansımın yaver gidip gitmemesine bağlıydı.

Dedim ya aynı zamanda bir lanetti.

Rüya'nın başlaması için gözlerimi açmam gerektiğini bildiğimden oyalanıyordum. Senelerin deneyimleri düş aleminde türlü türlü alıştırma yapma fırsatı tanımıştı bana. Bazı şeyler benim için hala sırrını korusa da çözdüğüm ufak tefek gizemlerden biri de buydu.

Hazırlanmak için başımı geriye yatırarak derin bir nefes alıp verdim. Ciğerlerime tuz basmışım hissiyatı veren yoğun koku kötü hissettirmek yerine zihnimi teskin edince birbirine geçmiş kirpiklerim usulca açıldı.

Uçsuz bucaksız gözüken gecenin göğünü binlerce yıldız doldurmuştu. Ummanın koynunda asılı duran dolunay tüm asaletiyle yerini almıştı. Gözlerim gördüğüm manzarayla kocaman oldu. Kalbim dolunayın büyüsüne kapılarak göğsümün altında küt küt atıyordu. Bakışlarımı ondan başka bir yere çevirmek güç olsa da nerede olduğumu anlayabilmem için etrafıma göz atmam gerekiyordu.

Çarşaf gibi bir denizin ortasındaydım.

Issızdı. Ne dikili bir ağaç ne de kıyı görüyordum.

Ay, deniz ve ben başbaşaydık.

Dakikalar geçmesine rağmen her şey olması gerekenden fazla sakindi. Bu yüzdendir ki tarifi imkansız bir sıkıntı oturdu içime. Rahat atlatacağımı sandığım rüyaların bazen kabusa dönme eğilimleri vardı. Tıpkı şimdi de olduğu gibi yanıldığım pek çok zaman, gerçeğe en yakın olanlardı.

"Vakit geldi." Birdenbire zihnimde beliren yabancı ses beynime yıldırım gibi indiğinde peşi sıra başıma korkunç bir ağrı saplandı. İnleyerek iki büklüm olup ellerimi şakaklarıma bastırdım. Gök yarılacakmışçasına kükrediğinde korkuyla yerimden sıçradım. Dört bir yandan geceyi kuşatan kara bulutlar toplanarak arşı sardı. Yıldızlar, siyah dumanlara benzeyen bulutlar tarafından teker teker söndürülüyorlardı.

Beyaz renkli şimşekler örümcek ağları gibi bulutların içerisine dağılarak durmadan hareket ediyorlardı. Bir fırtınanın kopacağını anlasamda hareket edemiyordum. Suyun içinde yetişen bitkiler olağan üstü bir hızla büyüyerek bacaklarıma dolanmış, beni yerime sabitlemişlerdi. Ne kadar kurtulmaya çalışırsam o kadar çok etimi sıkıyorlardı. Beş dakika öncesine kadar durgun olan deniz kabarmaya başlamıştı. Buradan hemen kaçmam gerekiyordu! Kaçmazsam boğulacaktım! Dolunayın gümüşi şavkı fırtına bulutları tarafından kesildiği için yeryüzüne büyük bir gölge düşmüştü.

SU TANRISININ GELİNİWhere stories live. Discover now