☽ KEHRİBAR RENGİ BAKIŞLAR

66.2K 5.3K 1.3K
                                    

Multimedia: Feridun DÜZAĞAÇ - Kül

Bana ulaşmak için;

İnstagram hesabım = endless_q.r

Twitter hesabım = Endless_QR

❤️

▏₰ Mana

Maar; uçsuz bucaksız bir okyanusun üzerine dikilmişti.

İnşa edilen dört iskeleden başka şehre giriş yolu yoktu. Kurulan köprüler uzaktan kocaman bir 'X' işaretini andırıyordu. Sarayda bu işaretin merkezinde yer alıyordu. Kuzey ve batı yönüne bakan iskeleler kıyıyla bağlantılıydı. Güney ve doğudakiler ise okyanus boyunca uzanıyordu. Biz batı tarafından geliyorduk. Sıradan bir şehirde maddi sıkıntılardan dolayı köprüler ahşaptan yapılırdı. Altın içinde yüzen Tanrı şehirlerinden birinde olduğumuz için iskeleler gri tuğlalardan örülmüştü.

Barınmak amaçlı yapılan evler, işletilmek için açılan dükkanlar, ihtiyaca göre kurulan mekânların hepsi birbirinden güzeldi. Bu sokak benim köyümden birinin alışveriş yapabileceği bir yer değildi.

Sabahın erken saatlerinde olmamıza rağmen insanlar işbaşı için hazırlığa koyulmuşlardı.

Yaşlı teyze tezgahlardan birine yaklaştı. Elindeki kağıt torbaya seçtiği elmalardan koyuyordu. Parlak kırmızı rengindeki elmaların daldan yeni koparıldığı taze görünüşlerinden anlaşılıyordu. Midemden yükselen gurultuyla ellerimi karnıma bastırdım. Acele ettiğimizden bir şeyler yemek için durmamıştık. Birilerinin aksine Caster sesi duymamış gibi davranacak kadar görgülüydü. Towa'nın beni rezil edeceğini bildiğimden ağzını açmasına fırsat vermeden ters ters baktım. Otuz iki diş sırıtsa da bir şey demedi.

Pelerinli büyücü yanımızdan ayrılarak elma satılan tezgaha gitti. Tombul, kel ve gür bıyıklı bir amcayla konuşuyordu.

"Bana üç elma ver."

Pazarcının gözleri bir süre Caster'in üzerinde oyalandı. Kim olduğunu idrak etmiş olmalı ki irkildi. Anında eline aldığı torbaya istediği kadar elma koyup uzattı.

"Üç pari." İç cebinden bakır olduğunu tahmin ettiğim bozuk parayı çıkarıp satıcının avucuna bıraktı. Başka bir şey söylemeden geri geldi. Torbayı ikram ettiğinde şapşal şapsal bakmayı bırakıp elinden alarak teşekkür ettim. Caster sessizliğini korudu. Konuşmayı pek sevmiyordu.

Elmalardan birini alıp keyifle ısırdım. Sulu elmanın tatlı tadı ağzıma yayıldı. Kütür kütür ve çok lezzetliydi.

Hınzır bir el torbamın içine sinsice sızmaya çalışınca yediğim elmayı dişlerimin arasında sabitleyip bir tane yapıştırdım. Towa üstü kızaran elini hızlıca geri çekerek sallamaya başladı.

"Ne vuruyorsun ya!"

"Elmalarıma göz koymak senin hatandı."

"Cimri! Bir tanecik versen ne olur? İki tane daha var orada!"

"Banane! Caster bunları bana aldı bir kere."

Towa bana tuhaf tuhaf bakışlar atıp tek kaşını kaldırdı.

"Çocuk musun sen?"

"Elma almak için küçücük bir şansın olsa dahi bu sözlerden sonra onu da kaybettin." Towayı umursamadan kaldığım yerden elmamı yemeye devam ettim. Hangimizin çocuk olduğu barizdi. Ettiği onca alaydan sonra kolayca elma vereceğimi sanıyorsa yanılıyor.

SU TANRISININ GELİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin