Yorumlardan ithaf seçiyorum arkadaşlar, keyifli okumalar. :)
Mirza'nın beni çok acil mesajıyla yerimden edişi kalbimin göğüs kafesimi gümbür gümbür dövmesine sebep oluyor. Aklımdan bin bir türlü ihtimal geçerken kardeşime gereğinden fazla ve asla cevap alamadığım mesajlar atıyorum. Büyük ihtimalle araba kullandığı için hiçbirine cevap veremiyor.
Sonunda yolun kenarından dönen tanıdık arabamızı gördüğümde rahat bir nefes alabiliyorum. Mirza tam önümde durup binmemi bekliyor, içeri girer girmez göz göze geliyoruz. Hiçbir şey söylemiyor ama ben ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. İkiz hissiyatı.
"İyiymiş," diyor araba harekete geçtikten birkaç saniye sonra. Gözlerindeki paramparça ifadeye rağmen yüzünde tek bir mimik dahi oynamıyor, hiçbir duygu belirtisi bile göstermiyor sanabilirdi. En az benim kadar korkmuş olduğunu, en az benim kadar canının yandığını biliyorum oysa. Söylemese de biliyorum, yüzünü hiç görmeseydim de bilirdim. "Annem yanındaymış." diyor aramızdaki kurşunlarca ağır sessizlik kafatasıma inanılmaz bir baskı yaparken.
"Tamam." derken parmaklarımı kucağımdaki çantama geçiriyorum, tırnaklarım acıyor. Aldırış etmiyorum, bir yerlere tutunmazsam içimdeki acının beni savurmasına olanak sağlayacağımı biliyorum. Bu yüzden parmaklarım bembeyaz kesilene kadar çantama eziyet ediyorum.
Hastaneye nasıl vardığımızı hatırlamıyorum bile. Mirza arabayı korkusuzca ve son sürat kullanıyor, itiraz etmeyi aklımdan dahi geçiremiyorum. Tanıdık ve mide bulandırıcı kokuyu aldığımda bütün ömrüm omuzlarıma yüklenip beni yerden yere çalıyor. Ayaklarımın üstünde duruyorum ve bu hissin beni bir tüy ağırlığındaymışım gibi savurmasını şaşkınlıkla izliyorum.
Benim aksime aklı oldukça başında olan Mirza odanın yerini öğreniyor ve beni kolumdan çeke çeke oraya kadar götürüyor. Zihnimin içinden geçenleri birebir bilmesine imkân olmadığı gerçeğiyle, kalbimden geçen her şeyi hissettiğini bildiğim gerçeği birbirlerine dik dik bakıyorlar bu sırada.
Odaya girer girmez annemin üzüntüden ve stresten yorulmuş yüzünü görüyorum. Babamın yatağının yanında bir sandalyede oturup elini sıkıca tutuyor, söylediği şey her neyse bir hastanede değilmişiz gibi genişçe gülümsüyor. Ben sabırsızlanan ayaklarıma daha fazla karşı koyamayarak kendimi babamın yanına atıyorum. Anneminkinden daha yorgun ama daha sıcak bir gülüşle bana sarılıyor. Gözyaşlarım kafamın içini dolduruyormuş gibi hissederken bana söylediği teselli edici cümleleri duyamıyorum ama hala bunu yapabildiği için minnetle sokuluyorum sıcaklığına.
Babamın fenalaşıp hastaneye kaldırılmasının üzerinden günler geçiyor. Kendisi ev istirahatine geçerken ben de onunla beraber dış dünyayla alakamı koparıyorum sanki. Emel bir ara geçmiş olsun demek için uğruyor ama hiçbir şey konuşacak vaktimiz olmuyor. Asım'ın gidip gitmediğini soramıyorum. O gün onu son görüşüm olduğunu biliyor muydum? Yoksa tamamen bilinçsizce oradan kalkıp giderken ardımda neyi bıraktığımın farkında mıydım, bu soruların cevabını hala veremiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Şarkı
RomanceASIM KARASOY Arabanın diğer ucunda oturan kız, yağmurun altında benimle o garip bakışmayı paylaşan kızla aynı kişi. Aynı keskin yüz hatları, neredeyse huysuzluk olarak tanımlanabilecek bir ifadeyi süsleyen hafifçe pembeye boyalı kalın dudaklar, bu m...