5.5K 699 263
                                    




sana bir paket var, jungkook.

postacının derin sesi ve kapının eşiğinde eline tutuşturulan siyah kutunun bıraktığı his jungkook'un ellerini titretmişti. yüreği yerine sığmıyor, kafesini kırıp özgürlüğe kavuşmak isteyen bir kuş misâli çırpınıyordu. mırıldandı.

"bebek olmalı. güzel... güvenli şekilde elime ulaştı."

postacıya imzayı attıktan sonra derin bir nefes alarak evin kapısını kapatmıştı. uzun bir süredir bu ülkede, dolayısı ile bu evde, yalnız başına kalıyordu. üniversite sayesinde, buraya sürüklenmiş ve yalnızlığın soğukluğunu az da olsa tatmıştı. bu bebek belki ona bir arkadaş olacaktı. kesinlikle deli değildi, sadece bu tür yapay şeylere normal insanlardan daha çok güveniyordu. buna sebebiyet veren de geçmişindeki insanlardı elbette.

düşünceler içinde, kutu ile birlikte yatağa oturmuştu nihâyetinde. siyah yüzey ile bakışırken aklından tek geçen, onun güzel yüzüne dokunabilecek olması, onun beyaz teninde parmaklarını gezdirebilecek olmasıydı. ürkütücülüğü, bebeğin kötü nâmı, arkadaşlarının cümleleri zerre umurunda değildi. titreyen ellerini kutunun kapağını açarken bulmuştu şimdi. sonunda, o görmek için can attığı porselen ten, kırmızı gözler, karşısındaydı. oyuncak bebeğe kırılacak gibi dokunmuş ve avuçlarının arasına alarak kaldırmıştı. hipnotize olmuş göz bebekleri, kırmızı gözlerine kilitlenmişti bebeğin. dudaklarından çıkan kelimelere hâkim olamamıştı ardından.

"çok güzel... resimdekinden daha güzelsin."

parmağını, bebeğin küçük yanağında gezdirirken onun simsiyah kıyafetini incelemişti.
"ah, bu siyah kıyafet sana çok yakışmış. ama eminim beyaz da yakışırdı."

yüzünden gülümseme eksik olmuyordu jungkook'un. avucundaki bebeğin saçlarını da usulca okşadıktan sonra onu yatağının üzerine dikkatlice bıraktı. bebek ile bir arkadaşıymış gibi, hatta çocuğuymuş gibi münasebet kuruyordu.

"şimdi, yeni giysiler yaratma vakti."

arkasına dönüp dikiş masasına ilerlerken mırıldanarak geri dönmüştü.
"ah, belki de önce vücut ölçülerini alm-"

yastığının yanına bıraktığı bebeğin, yatağın ucunda oturduğunu gördüğünde, derin bir nefes vermişti jungkook. tamam, işte başlıyordu. arkadaşlarının bahsettikleri şeylerden biri de buydu. gözlerinin önünde oturan bebeğin git gide büyüyüşünü izliyordu jungkook. dili tutulmuştu. bebek öyle büyümüştü ki, ayakları yatağından yere değiyordu. aslına bakarsanız şimdi, jungkook'tan dahi uzundu. bebeğin yere paralel  duran yüzü yavaşça kalkıp kırmızı gözlerini jungkook'un gözlerine kenetlemesi ise işin başka bir boyutuydu. jungkook bu hissi daha önce hiç hissetmediğine yemin edebilirdi. sanki gözlerinden içine doğru akan bir şeyler vardı ve ruhuna karışıyordu o sırada.

"demek yeni sahibim sensin, öyle mi?"

bebeğin derinden de derin sesi, jungkook'un yutkunmasını sağlamıştı. bu hayatında gördüğü en havalı şeydi.

"ilk kez bu kadar kısa sürede insana döndüm."
şeytani bir tebessüm yüzünde yer ederken, jungkook hemen arkasındaki sandalyeye oturabilmişti sonunda.
bebek ayağa kalkıp uzun boyu ve asil elbiseleri ile bir podyumda yürüyormuşçasına jungkook'un yakınına geldi.

"bir süredir sahipten sahibe geçiyorum. ama bu sefer, yerleşebilirim diye düşünüyorum. ismin ne?"

jungkook aralık dudaklarından bir nefes verirken, bebek de onun yüzüne iyice yaklaştırmıştı yüzünü. inceler gibi başını sağ tarafa yatırmış, gözlerini onun suretine sürüyordu.

"ne o? güzelliğim karşısında dilin mi tutuldu? doğru. şu andan itibâren, 'çok güzelsin, seni seviyorum ve senden başkasını gözüm görmüyor' demek zorundasın. günde en az beş kez. duydun mu?"

bebeğin parmakları jungkook'un dudaklarına merakla sürtündüğünde, jungkook ayağa fırlayıp onu itmişti. korkudan olmasa da bu olanlara bir nebze inanamıyordu. poposunun üzerine düşen bebek birkaç cm küçülürken sinirle dişlerini sıktı.

"bana elini sürmeye nasıl cüret edersin? ya izin kalırsa?"
jungkook gördüklerine, duyduklarına inancını yitirmişti. pekâlâ bebeğin hareket edişini kabullenebilirdi fakat, konuşmasını? üstelik ukâlâ şekilde konuşmasını...
"ha?"

"ah, anladım. şaşırdın değil mi? seni suçlamıyorum. sahibim beni sevdiğinde bir ruha sahip oluyorum. ve ilk günden bir insana dönüşebildiğime göre, beni sahiden sevmiş olmalısın."

bebeğin derin kıkırtısı odaya yayılırken, jungkook bakışlarını onun dudaklarında gezdiriyordu. bunlar, gerçek miydi? bir rüyânın içinde olamayacak kadar gerçek hissettiriyordu sesi.

"senden hoşlandım, sahip. ne kadar istersen, sev beni."

lover's doll ん taekookWhere stories live. Discover now