5.3K 665 181
                                    




yoongi kafeteryadaki her zamanki masalarına oturup kolunu jungkook'un omzuna attı.
"günaydın!"

herkes için sıradan bir sabah oluyor olabilirdi fakat jungkook için hiç de öyle değildi. tüm gece bir bebekle konuşmuştu. daha doğrusu onun ukâlâ cümlelerini dinleyerek kafasını doldurmuş, ona bir şey yapacağı düşüncesi ile gözüne bir damla uyku girmemişti. şimdi ise uykudan düşen kafasını kaldırmaya çalışıyordu.
"ah, günaydın dostum."
"huh, neyin var jungkook? solgun görünüyorsun."

jungkook derin bir iç çekip şakaklarını ovarken mırıldandı.
"bebeğim... dün elime ulaştı."

yoongi heyecanla gözlerini büyütmüş, jimin ile birlikte jungkook'a iyice sokulmuştu. duyacaklarına dikkat kesilmişlerdi.
"hassiktir, ee nasıldı?"

jungkook parmakları ile oynarken onlara sessizce bahsetmişti. söylediği şey, onun sahiden deli bir oyuncak olduğuydu. ya da o deliriyordu. telaşsız şekilde devam etti.

"kanımı emmedi ama hareket ettiği ile ilgili dedikodular doğru. aslında, insana dönüştü."

yoongi sandalyeden fırlayıp jungkook'un yakasına yapıştı ve onu sarsmaya başlarken aklına mukayyet olmaya çalışıyordu. bu nasıl olabilirdi ki?
"sikeyim, nasıl sakince söyleyebiliyorsun bunu dostum, biraz tepki göster! sen sahiden delirmişsin!"

dişlerini sıkarak jimin'in korkulu yüzüne dönüp çemkirmişti şimdi de.
"bunların hepsi senin suçun jimin! benim küçük kardeşime yaptığına bak!"

jimin anlam veremeyen gözlerle kendini savunurken, sesi titriyordu.
"n-ne sikime benim suçum oluyormuş lan?"

jungkook sakinliğini koruyarak arkadaşlarının da biraz soğumasını bekledikten sonra mırıldandı.
"ayrıca konuşup duruyor ve büyüyüp küçülebiliyor da. ah, üzgünüm jimin, seni korkutmak istemedim. eminim, eve döndüğümde eski hâline gelmiş olacak. endişe etmeyin."

rüyâ görmüş olmalıydı belki de. arkadaşlarının okul çıkışına dek söylediği saçmalıklara kendini inandırmaya çalışıyordu. eve döndüğünde ne olacağını da sahiden merak ediyordu.


"nihâyet döndün. beni daha ne kadar bekletmeyi planlıyordun acaba?"

jungkook kapının eşiğinde ona bağıran oyuncağı gördüğünde göz devirip, eski hâline dönmesinin ne denli zor olduğunu anlamıştı. bu gerçekti. o sahiden vardı ve şu an karşısındaydı. kapıyı ayağıyla örtüp içeri yavaş yavaş adımlarken karşısına dikilen oyuncağı süzdü.

"mm, neyse. eğer bana sıkıca sarılırsan ve öpersen seni affederim."

bebeğin söylediklerini öylece dinleyen ve hiçbir şey yapmayan jungkook, derin bir nefes verip şakaklarını ovmaya başladı.
"ah, cidden."

"ne yapıyorsun, dikilme orada. hem... bugün beni sevdiğini hiç söylemedin. sana en az beş defa söylemelisin demiştim. ve..."

oyuncak, suratına yediği yumrukla savrulmuş ve yerde sızlanmaya başlamıştı.
"bu da neyin nesiydi ne?"

jungkook yumruğunu ovarken sakince söyledi.
"eğer bu bir rüyâysa sana vurmam sorun olmaz diye düşünmüştüm."

oyuncak sinirle bağırmaya devam ediyordu. aldığı bu darbe insan formunda olduğundan canını yakmıştı.
"bal gibi de gerçek bu lan. ben gerçeğim. bunu aklına soksan iyi olur."

"öyle görünüyor. şüphelerim tamamen kayboldu."

bebek küçük bir kıkırtı bıraktı.
"hah. kabullenmen bayağı uzun sürdü, sahip."

jungkook yerde git gide küçülen oyuncağın, minik bir çocuğu andırdığında, yanına gidip yapılmış saçlarına parmaklarını daldırdı ve okşadı. az önce yaptığının yanlış olduğunu biliyordu.
"dua et öyle oldu. hem... neden kendini beğenmiş tavırlar sergiliyorsun? özellikle bana bakarken."
gözlerini bebeğin gözlerine kilitlemişti.

bebek, gözlerini başka yana çevirip düşündü. kendi kendine, neden sürekli geri satıldığını anlıyordu şimdi.
"çünkü, en başta hepsi beni kucaklar. sever, değer verirler. ama hareketlenmeye başladığımda, hepsinin tavırları değişir. ve bana... bana, canavar derler."

bebek, şeytani şekilde kıkırdarken üzerindeki gömleğin eteğini yavaşça sıyırmıştı. karnında bulunan çiziğin dikişi hâlâ duruyordu.
"şunu görüyor musun? berbat, değil mi? insana dönüşebilmem, bu kadar mı korkunç? bana fırlatılmış bir bıçağın izi."

başını eğen oyuncağın karnındaki izde geziyordu jungkook'un gözleri. içi acımıştı. sahiden, acıyı hissediyor muydu o da? bembeyaz teninde madalyon gibi duran ize bakarken yutkunmuştu.

"özellikle de, insan oluşum sahibimin sevgisi ile mümkünken, onları yemeye çalışacak falan değilim. ben, yalnızca teşekkür etmek istemiştim."

jungkook, önündeki bebeği dikkatle dinliyordu. tam bu noktada her şeyi yok saymaya karar vermişti.

"sadece, isimlerini söylemek istedim. bunu hiç yapamadım. bir kez bile. söyleyemeden, oyuncak bebeğe geri döndüm. bu da sahibimin beni sevmeyi bırakıp korkmaya başladığının kanıtıydı."

gözlerini jungkook'un gözlerine kenetlemişti şimdi, korkusuzdu, ikisi de.
"ama sen, farklısın. bak, hâlâ hareket edebiliyorum. hâlâ konuşabiliyorum."

jungkook, bebeğin gözlerine o kadar odaklanmıştı ki, onun küçücük bir çocuğa dönüştüğünü görmemişti. boyutları, 1,30 cm kadar görünüyordu şu an. jungkook'un dizlerine geliyordu.

"sahip, sarıl bana!"

küçücük boyu ile mırıldanmıştı, bebek. jungkook bu anda anlıyor gibiydi, neden onunla emreder gibi konuştuğunu. dizlerinin üzerine çöküp küçük bir çocuğu kollarına alır gibi sarmıştı şimdi oyuncak bebeğini. emindi, kesinlikle rüyâ değildi.

lover's doll ん taekookDove le storie prendono vita. Scoprilo ora