Bölüm 11

388 14 3
                                    

Bölüm 11

Hayatımın geri kalanının bağlı olduğu gün sonunda gelmişti. Çocukluğumdan beri müziğin hayatım boyunca parçası olmak istediğim bir şey olduğunu biliyordum. Bugün Melbourne'daki Viktorya Güzel Sanatlar ve Müzik Okulu için seçmelere gidiyordum, annemin başvurmama izin verdiği tek güzel sanatlar okulu. Babam ben çok küçükken bizi terk etti ve bana sert davransa da annem o gittiğinden beri üniversite fonumun olabilmesi için çok çalıştı. Bu okulun varolduğunu öğrendiğimden beri bunun için hazırlanıyordum ve şimdi o gün sonunda geldi.

Okul eleme sürecini iki güne ayırdı. Soyadının ilk harfi A'dan H'ye kadar olanlar cumartesi ve I'dan Z'ye kadar olanlar da bugün katılacaktı. Alfabenin en sonlarında yani W harfindeydim, bu da demek oluyor ki benim sıram 18.30'a kadar gelmeyecekti. İlk eleme 9'da başlıyordu, annem erkenden gidip prova yapabileceğim bir oda bulmam konusunda ısrar etti. 9 buçuk saat provanın çok olduğunu biliyordum ama annem eğer bu okula gerçekten girmek istiyorsam her fırsatta çalışmam gerektiğini söyledi.

Annem beni tam olarak 8.45'te bıraktı. Başımı kaldırıp okulun etrafında yürüdüm, gelecek yıl buralarda yürümeyi umut ediyordum.Kampüs eski ama klasik bir dekora sahipti, tam olarak umduğum gibiydi. Gitmek zorunda olduğum liseyi kesinlikle ezer geçerdi. Bütün odalar kilitliydi, ben açık bir tane bulana kadar. Duvardaki saate baktım ve 9 olmasına 5 dakika kaldığını gördüm. Kapı koluna döndüm ve odaya girdim. Büyüklüğünün ve şu ana kadar gördüğüm en güzel sınıf olmasına hayran kalmıştım. Koro için olduğunu tahmin ettiğim sıralanmış sandalyeler vardı ve odanın köşesinde abanoz ağacından yapılmış siyah bir piyano duruyordu. Piyano harika durumdaydı. Neredeyse hiç dokunulmamış gibiydi ve şu ana kadar gördüğüm en güzel enstrümanlardan biriydi. Gitar kutumu devasa enstrümanın yanına bıraktım ve sıraya oturdum. Bir anda ellerim tuşlara basmaya başlamıştı. Ben henüz ne olduğunu anlamadan ince ve kalın tonlarda balatlar çalıyordum ve hiç de fena değildi. Ellerimi çekip oda sessizlikle dolduğunda dışarıdan kapının açılmasını takip eden sesler duymaya başladım. Panikledim ve eski bir Casio AP-620'nin arkasına saklandım. Duyduğum ayak sesleri her saniye biraz daha artıyordu.

"Hazır mısın?" Bir kadının soruşunu duydum.

"Kesinlikle." Bir çocuk cevap verdi. Kendinden gayet emin duruyordu ki bu büyük ihtimalle giriş sınavına başlangıç için çok iyiydi. Sanırım ben o kadar gergin olacağım ki konuşamayacağım bile. Piyanonun arkasında otururken bile yeterince gerginim.

"Pekala, hazır olduğunda başla." dedi kadın ve çok geçmeden sabit bir davul ritmi duydum. İyi görebilmek için piyanonun arkasından kafamı kaldırdım. Kadının arkası bana dönüktü ama giyinişinden ve saçının sıkı bir topuz olmasından işinde çok ciddi olduğunu anlayabiliyordum. Kadının biraz ilerisindeki oğlana baktım. O bana dönüktü böylece yaptığı şeye ne kadar odaklandığını görebiliyordum. Kafasını ritme göre hareket ettiriyor ve sürekli üst dudağını yalıyordu. Alnında kumral saçlarının kıvırcık tanelerinden bir tutam duruyordu ve kafasını aşağı yukarı oynattıkça o da havaya kalkıyordu. Yaşı benimle aynı gibiydi, belki bir veya iki yaş daha büyük. İlk başta çekici görünüşüne o kadar kapılmıştım ki son derece yetenekli olduğunu fark edememişim. Bu yetenekle okula gireceğine şüphe yok. Şarkı sona erdiğinde büyük bir gülümseme yüzünü doldurdu, performansından memnun olduğu belliydi. Ben de böyle bir performans sergilemiş olsaydım ben de gülümsüyor olurdum. 

"Bir dahaki parçanda seni şarkı söylerken de dinlemek isterim." dedi kadın performansı sona erdiğinde. Birkaç şey not aldı ama bulunduğum yerden o kadarını göremiyordum.

"Çok fazla şarkı söylemiyorum ama birkaç kez John Legend'tan Ordinary People'ı söylemiştim. Sizin için de onu söyleyebilirim." Gülümsemesi biraz silinerek öneride bulundu. Buraya gelirken şarkı söylemeyi beklemediği ortadaydı. Şarkıya giriş yapabilmek için hafifçe davula vurmaya başladı. Şarkıya başlamadan önce üst dudağı kıvrılarak ağzını açtı. 

"Kızım sana aşığım ben

Balayı değil bu

Delice aşık olma safhasını da geç

Tam aşkın yoğunluğundayım

Aşktan sıkıldığımız zamanlarda

Her gun kavga ediyoruz gibi görünüyor..."

Kelimeler ağzından çıkmaya başladığı andan itibaren kendimden geçmiştim. Sesi çok güzeldi. Onun gibi bir rakip karşısında hiç şansım olmazdı. Yine de bu sefer ilkine göre tavrının farklı olduğunu fark ettim. İlk başta bakterinin canına okuyordu. Sanki bunun için doğmuş gibiydi. Kendine çok daha fazla güvendiğini anlayabilirdiniz. Şimdi hepsi yok olmuştu. Omuzları düşüktü, davula o kadar sessiz vuruyordu ki duyulmuyordu bile. Şarkı söylerken pek rahat görünmüyordu ama buna hiç gerek yoktu çünkü feci bir şekilde yetenekliydi.

"Biz sadece sıradan insanlarız

Hangi yöne gidileceğini bilmiyoruz

Çünkü sıradan insanlarız

Belki de ağırdan almalıyız 

Biz sadece sıradan insanlarız

Hangi yöne gidileceğini bilmiyoruz

Çünkü sıradan insanlarız

Belki de ağırdan almalıyız

Ağırdan almalı oh oh ohh

Bu sefer ağırdan alacağız

Ağırdan almalı oh oh ohh

Bu sefer ağırdan alacağız" Zayıf bir gülümsemeyle şakıyı bitirdi. 

"Bütün duymam gereken buydu." Kadın yerinden kalktı. Görünmemek için tekrar piyanonun arkasına geçtim. Dizlerimi göğsüme çektim, nefesimi tuttum ve buradan çıkabilmek için odanın boşalmasını beklemeye başladım. "Kabul mektupları gelecek haftasonuna gönderilmeye başlanacak, iyi şanslar." Biraz sonra ayak sesleri ve kapının açılıp kapanmasını duydum. Onu göremesem de kucağa biraz katı bir kadın gibi geliyordu, umarım elemelerim onunla geçmez. Piyanonun arkasından çıkmadan önce birkaç saniye daha bekledim ve odanın tamamen boş olduğuna emin oldum.

"İyi iş çıkardı, değil mi?" Bir ses beni ürküttü. Sıçradım ve geçirdiğim mini kalp krizinden elimi hemen göğsüme götürdüm. Az önce seçmelere katılan çocuğu görmek için yana baktım. Yakından daha da çekiciydi. Gözleri yeşilin en güzel tonuydu ve gülümsemesi bir harikaydı. Savunmama karşılık kıkırdaki ki bu onu daha da çekici kıldı çünkü gülüşü çok tatlıydı. 

"Ne?" Neyden bahsettiğinden haberim yokmuş gibi davranmaya çalıştım. 

"Biliyorsundur, saklanmakta pek de iyi değilsin. Seni piyanonun arkasında gördüm." Tekrar güldü, ne kadar şirin olduğunu düşünmeden edemiyordum.

"Hahaha," Ağırlığımı diğer ayağıma yüklerken hafifçe güldüm. "Bu arada gerçekten yeteneklisin."

"Teşekkür ederim." Dirseğini piyanoya yasladı ve dişlerini görebileceğim bir gülümseme gösterdi. "Seçemelere mi katılıyorsun?"

"Ah, evet. Buraya biraz prova yapabilmek için geldim, başkasını bölmek istememiştim." Gitar kutumu alırken özür diledim.

"Lütfen, bölmedin. Diğer insanların karşısında gösteri yapmaya alışmam gerek, o yüzden iyi bir alıştırma oldu." dedi gözlerine düşen saç tutamını iterken. "Her neyse hayatım, adın nedir?" 

"Valerie." Tokalaşmak için elimi uzatırken gülümsedim.

"Seninle tanışmak bir zevk," Elimi sıkarken o da gülümsedi. "Ben Ashton."

aşkın peşinden koşmak ;; cth {Türkçe Çeviri}Where stories live. Discover now