Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Bugün Hee Ran'ın doğum günüydü.
Uzun zamandır birbirimizi tanıdığımız için Minji'lerin evinde toplanıp mütevazı bir doğum günü kutlaması yapacaktık. Neredeyse tüm hazırlıklıklar bitmişken en son Jungwoo gelmişti, artık eksiksizdik.
Minji beyaz bir tulum giymişken Yuri, turkuvaz renginde bir bluz ve pudra renginde bir pantolon giymişti. Genel olarak kendi tarzlarını yansıtıyorlarken ben, eve gider gitmez Hee Ran'ın doğum gününde giyerim diye aldığım inci beyazı trikoyu odamın uğranmamış köşelerine fırlatmıştım. Bu partiye siyah pantolon ve siyah boğazlı kazak ile gelmiştim. Siyahtan başka renkli olan tek şey kesinlikle ten rengimdi.
Ve evet, dediğin şeyler bana dokundu. Anlık olarak bir daha siyah başka renk giymeyeceğime dair söz verdim.
Kutlamanın devamında Hee Ran'a hayal ettiğimiz gibi bir doğum günü yaşatabilmiştik. Sıra hediyelerdeydi. Hee Ran'ın oyuncak koleksiyonu vardı ve ona en sevdiği karakterlerden biri olan Anna'nın peluş bebeğini almıştım. Hee Ran hediyemi beklerken peluşu yüzüme tutarak pek fazla beğenmediğim sesimle kısa bir Let It Go nakaratı söylediğimde, masadaki herkes gülmüştü.
Tek bir kişi hariç.
Hee Ran peluşuna sarılırken ve herkes onun bu hâlini izlerken sen bana döndün.
❝Komik değilsin,❞
Dedin.
❝Üstelik bu ortamı sıkıcılaştıracağını bilseydim, gelmezdim.❞
Gözlerine, dediklerine mantıklı bir açıklama getirmek istercesine baktığımda yüzünde boş bir tebessüm oluştu. Anlamsızdı. Lensli gözlerin üzerimdekilerde gezerek yeniden gözlerime ulaştığında hâla sana bakıyordum, devam ettin.
