Bölüm 24

2.7K 325 24
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... LÜTFEN YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ ESİRGEMEYİN... FİNALE 6 ADIM KALDI... İYİ EĞLENCELER...  


"Ben özgür olmak istemiyorum" diye mırıldandı Galatea sakin bir sesle. Oturduğu salıncakta hafif hafif sallanıyordu. "Efendimi bırakmayacağım. O da beni bırakmayacak. Bu yüzden gerek yok"

Galatriel, kaşlarını çattı ve ona doğru bir adım attı. "Sana neler oluyor?" diye sordu. "Bir ay öncesine kadar bu lanetten kurtulmak için her şeyi yapacak gibiydin. Şimdi Cameron'un yanından ayrılamıyorsun."

Ona neden Cameron'dan ayrılmak istemediğini söylemeyecekti. Galatriel, bahsettiği Nihai Efendi'nin ne demek olduğunu bilmiyordu. Cameron'un onun Nihai Efendisi olduğunu da bilmiyordu. Başını kaldırıp gözlerini ona dikti. "Lord Cameron'un ölüme yakın olduğu zaman beni özgür bırakması gerektiğini söyledin" dedi. "Onun ölüme yaklaşmasına izin veremem. Eğer kurtaramazsak o beni özgür bırakamadan ikimizde ölürüz"

Galatriel, onun endişelerini anlıyordu. "Cameron oldukça zeki ve güçlü bir adamdır" dedi. "Ayrıca Camelot, Dahi Generallerinin ölmesine izin vermez" dedi sakince. "Ben ve Rhys orada olacağız. Sence benim güçlerim onu kurtarmama izin vermez mi?"

Galatea, onun sözlerine karşılık hiçbir şey söylemedi. Başını tekrar öne eğdi ve sallanmaya devam etti. Galatriel, derin bir nefes aldı ve kardeşinin önüne gelip dizlerinin üzerine çöktü. Ellerini onun dizlerine dayadı. "Lucan'ın ölmesine izin vermeme konusunda bana güvenmiştin" dedi sakince. "Cehennem ateşini yakarken de güvenmiştin. Şimdi neden tereddüt ediyorsun?"

Gözlerini ablasının gözlerine dikti ve umutsuz bir sesle fısıldadı. "Bana bir bebek verdi"

Cameron yalnız başınayken çok daha iyi plan yapıyordu. İnsanların düşüncelerini duymadığı sürece sıkıntı yoktu. Gerçi her şeyden çok fazla kaçınmaya çalışması dikkat çekiyordu. Ancak bir süre hiçbir kalabalığın içine giremeyecekti. Galatea dışındaki herkesin varlığı çok ağırdı.

Zihni herkesin sesini duyuyordu. Daha önce böyle bir gücü olmamıştı. Sora'nın zihnine kurduğu baskı ve onun üzerine uyguladığı güç o kadar fazlaydı ki yansıtamıyordu bile.

Asıl sorun onu ne zaman öldürmesi gerektiğini bulmaktı. İyi bir zamanlaması olması gerekiyordu. Sora'yı gerçekten öldürebilmek istiyorsa Torinia'nın işgalinden önce bunu yapması gerekiyordu. Eğer Galatea, Sora'yı öldürmeyi başaramazsa o zaman her şeyini kaybederdi.

Yine de kafasında bir plan kurmayı başarmıştı en sonunda. Gerçi bu planlara göre ön saflarda olup orduları yönetemeyecekti. Muhtemelen Rossmore savaşından çok daha zorlu bir savaş olacaktı. Galatea ve Helen'i de saydığı zaman üç kişi eksik kalıyordu.

Helen hamile olduğu için gelemeyecekti ve Cameron, savaş esnasında hançeri çekecekti. Galatea'da onun yanında olmalıydı. Lucan, Rhys ve Galatriel kendi başlarına komuta etmek zorundaydılar.

Savaş için askerleri dışında elinde iki şeytan ve bir cadı vardı. Sadece insanlarla savaşlar almıştı ama işte bu sefer kolay olmayacaktı. Torinia, onun elinde ne olduğunu biliyordu. Hiçbir şey bilmeyen Rossmore'un eski kralı Henry bile onları neredeyse mağlup edecekti.

Henry, şeytanlara karşı hazırlıklıydı. Cadıların onlarla olacağını bilmiyordu. Şimdi bütün dünya Camelot'u canavarların kontrol ettiğini biliyordu. Cadılar, şeytanlar, ölüm perileri ve insanlar...

CAMELOT SERİSİ 3. KİTAP- CAMELOT CADISIWhere stories live. Discover now