| maldito maestro

427 34 37
                                    

#Jaemin

Yazılıdan yüksek almaz isem sınıfı tekrarlardım ve babam tarafından şiddetle baskıya maruz kalırdım.

Korkunç bir şeydi, elini benden çekerse kesinlikle bittiğimin işaretiydi.

"Yazılı kağıtlarını geçirsene. Hoca dolabında tutuyor sınavdan önce kağıtları."

Bu öneri hayatımın kurtuluşuydu.

Gizlice hocanın odasına girip saate baktım.

"Bire sekiz var."

Hafta sonu olmasının avantajı şuydu; hocalar okulda önemli bir  işleri bulunmadıkça okula giriş yapmazlardı.

Ne olur ne olmaz,  her an gelebilir diye hızla dolapları karıştırdım ve sonunda üstüne "Yazılı" diye yapıştırılmış ve kenarında küçük stickerlara sahip dosyayı çıkarttım.

Bay Dongyoung, matematik alanında tek dolambaçlı sorular soran hocamızdı.  Sınavları kazıktı bu yüzden yüksek almak imkânsızdı. Bunu herkes biliyordu, hocalarımız bu seneki sınavda bizi zorlamak istedikleri için soru işlerini Bay Dongyoung'a bırakmıştı.

Kimsenin odaya girmeyeceğini ümit ederek kağıdı çıkarttım ki kapı sesli bir şekilde açıldı.

"Hey, sen ne yapıyorsun?"

Saate baktığımda sadece 4 dakika geçmişti içeride durmamdan. Buraya neden gelmişti ki?

"Sınav soru kağıtlarını mı çalmaya çalışıyorsun?"

Ağır ağır yanıma geldi.

"Seni pislik!"

Elimden kağıtları çekti.

"Özür dilerim ama gerçekten mecburdum..."

"Sen böyle bir şey nasıl yapmaya cüret edersin?"

"Üzgünüm Bay Dong, büyük bir hata yaptım "

Gerilerken üstüme yürümeye devam etti.

"Gerçekten mi?"

Kafamı salladığımda kağıtları fırlattı.

"Neye kalkıştığının farkında mısın, sınav kâğıtlarını çalmaya çalışıyordun bu bir hata değil, bir suç. Ve biliyor musun, küçük bir hata insanın hayatını karartabilir."

Boşta kalan eliyle bir parmağını üstüme bastırdı.

"Fakat suç tamamiyle hayatını bitirir. Eğer bir sorunun varsa bana gelebilirdin."

Kağıtları gösterdi.

"Ama sen kolay yolu seçtin."

Biraz durdu. Ne diyeceğini tam anlamıyla bulunca devam etti.

Ben ise söylediklerini ağlayarak dinledim.

"Aileni hiç mi düşünmedin söylesene... Sınav kâğıtlarını çaldığını duyduklarında ne hissedecekler? Böyle bir şey yaptın ama onları hiç düşünmedin fakat ben ne yapacağımı çok iyi biliyorum."

Üstüme yürümeyi bırakıp masanın önündeki telefona geçti ve ajandayı çıkarttı.

Babamı arayacaktı. Tek yapabileceğim yalvarmaktı. Babam öğrenirse olabilecekleri düşünemiyordum.

"Bay Dong, lütfen yapmayın lütfen."

"Aa' korkuyor musun Jung Jaemin? Uzak dur, yoksa elimden kaza çıkacak."

Daha da şiddetlendi ağlamam.

Babam, ünlü bir iş adamı. Eğer söylenirse, itibarını yerle bir etmemle alakalı konuşacaktı. Disiplin manyağı olduğundan dolayı olacakları düşünemiyordum gerçekten.

"Açıklamama izin verin...'

"Bana değil, ailene kendin söylemelisin Jaemin. Açıklamanı ailene yaparsın, eminim ki sana ayıracakları çok zamanları olacak."

Aceleyle sayfaları karıştırırken yapabilecek bir şey düşündüm. O sırada şiddetle esen rüzgarın uğuldaması sayesinde dikkatim cama gitti.

Aşağı atlarsam, belki söylemekten vazgeçerdi. Büyük bir zarar almazdım ölecek kadar. Atladığımda hastanede muhtemelen benim derdime düşecekleri için unuturlardı.

Ölürsem de hepsinden kurtulmuş olurdum. Bu daha mantıklı bir diğer seçenekti. Koşarak fazla düşünmeden camdan aşağı atladım. Zeminle bir olurken, kemiklerimin kırıldığını hissettim. Kafamdaki sıcaklık, boynumdan süzülüyordu bir ter gibi.

Hiçbir şey düşünemiyordum, göz kapaklarım ağır ağır kapandı.

in the fourth minute | dojaeWhere stories live. Discover now