<13>

6.4K 507 54
                                    

    Bedenimin havalanmasıyla gözlerimi araladım. Jungkook beni kucağına almıştı.

    On her şeye rağmen gülümsedim. Gözümden akan yaşlara rağmen gülümsedim. Gözü gülümseyen yüzümde takılı kaldı. Ardından sol gözünden bir yaş damladı. Ağlıyordu. Canı yanıyordu. Yanmaması garip olurdu zaten. Heryeri kan içindeydi. Sol göğsünden elime kan damlıyordu. Ama yüzünde acı hissettiğine dair tek bir iz yoktu.

    Yaralanmıştı ama buna rağmen beni kucağında taşıyordu.

    Elimi yavaşça siyah hoodiesinin üzerinden kesilmiş olan göğsüne götürdüm. Küçük ellerimle geniş yaranın üstünü kapattım. Elim hemen kan olmuştu ama elimi çekmedim. Yaranın kanını biraz olsun yavaşlatmak için hafifçe bastırdım.

    Bastırmamla hafifçe inleyip dişlerini acıyla birbirine bastırdı.

    Bense yüzüne baktım. Kanlanmış olmasına rağmen yüzünün çekiciliği seçiliyordu hâlâ.

    Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı ve ardından Jungkook'un da gözünden yaşları aktı. Yavaş yavaş ağlıyordu. Canı çok yanıyor olmalıydı.

  "J-jungkook....*hıck* c-canın çok mu y-yanıyor? T-titriyorsun..."

    Sessizliği bozduğumda yüzüme baktı. Ardından hafifçe gülümsedi. O çok güçlü biriydi. Acısana rağmen gülümsüyordu. Ve bu benim vazgeçmemem için yüzlerce sebeplerden biriydi.

  Jungkook'un ağzından:

    Saf ve masumdu. En çok da masum ve temiz olan kalbini sevmiştim.

    Şuana ladar bir çok kez itmiştim onu. Hemde kendi ellerimle. Ama zarar gelecekti ona hatta gelmişti bile. En yakınlarıma zararları en çok ben verirdim hep. Sonrada hepsi beni bırakıp giderdi.

    Jimin'in beni bırakmasını istemiyordum. Ne olursa olsun beni bırakmasın yanımda kalsın istiyordum. Bu çok bencilceydi. Ben ne hissettiğimi bilmiyorum. Ama ne hissediyorsam onu gördüğümde ya da ne hissediyorsam sesini işittiğimde, değişnesin hep aynı hissedeyim istiyordum.

    Kendimi tutamamıştım. Bıkmışlıkla ve kalbimin acısıyla gözyaşlarım akmıştı. Canım yandığı için ağlıyorum sanıyordu ama o yüzden değildi ki. Ona zarar vermişlerdi hemde benim yüzümden kalbim ağrıyordu.

    Vücudum herkese karşı mesafeliydi. Benim elimde olan bir şey değildi. Ama herkesi iten ruhum, Jimin'i kendine tüm gücüyle çekiyordu.

Jimin'in ağzından:

    Aramızdaki sessizlik sürerken kendi evimin bulunduğu sokağa gelmiştik. O hiç konuşmamıştı. Kanıda durmuştu artık ama elimi yarasına rağmen sıvak olan teninden çekmedim. Kalbinin sesini duyuyordum. İyi hissettiriyordu.

    Jungkook kendi evinin bahçe kapısını ayağıyla ittirerek açtı.

    Beni kendi evine götürüyordu. Aslında beni ailemin içinde olduğu bir eve akşam saatinde yara ve kan içindeyken getirmesini beklememiştim. Bu sanırım çok mantıksız olurdu.

  "Jimin. Kotumun ön cebinde evin anahtarı var. Onu alıp bana verebilir misin?"

    Jungkook'un isteğiyle boşta olan elimi Jungkook'un kotuna doğru uzattım. Beni biraz daha yukarı kaldırarak kotuna ulaşmamı kolaylaştırmıştı. Kaslı bacaklarını saran siyah pantolonunun cebinden anahtarı çıkarıp Jungkook'a verdim....

    Bir yandan beni tutarken diğer yandan da kapıyı açıp salon olduğunu düşündüğüm geniş bir odaya girdi. Koltuk olduğunu düşündüğüm bir yere yavaşça yatırdı beni. Daha sonra ışıkları açtı ve merdivenlerden çıktı..


   

   

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.
AGORAFOBİ🍓  |Jikook  &lt;tamamlandı&gt;Donde viven las historias. Descúbrelo ahora