<27>

5.7K 486 101
                                    

     Jungkook boynumu ısırdığında istemeden inledim. İnlenlemem onu daha fazla sertleştiriyordu.

    Kazağımın eteklerinden tutup kaldırdı. Bende ona uyarak kollarımı kaldırdım. Kazağım bedenimden ayrıldığında Jungkook bir köşeye fırlattı. Ardından belimden sıkıca tutup beni yatağa yönlendirdi. İterek üzerime gelmeye başladığında ona karşı koyamadım. Gerçi koymak istemiyordum.

    Yatağa tamamen uzandığımda dudağıma kısa bir öpücük kondurduğunda boynuma yöneldi tekrar. Orada biraz oyalandıktan sonra küçük öpücükler bırakarak göğsüme geldi.

     Dövmemin üzerinde durdu. İlk önce kafasını kaldırıp gözlerime baktı. Her seferinde fazla derin bakıyordu. İçine düşmekten kendimi alıkoyamıyordum. Ardından dövmemin olduğu yeri öptü. Bu uzun bir öpücüktü...

    Dövmemin üzerine elini koyup hafifçe okşadı.

  "Seni seviyorum... -"

     Sessiz çıkan sesi bana fısıltı gibi gelmişti. Duyduğum en güzel fısıltı gibi...

  "Her şeyden fazla... Hiç bir şeyi sevmediğim kadar... -"

     Derince gözlerime bakmaya devam ediyordu. Bense odaklanmaktan güçlük çekiyordum.

  "Beni bu hâle nasıl getirdin? Nasıl başardın bunu? -"

  "Ben hiç böyle savunmasız kalmamıştım... Sende kaldığım kadar. Şimdi senden çıkamıyorum. Çıkmak da istemiyorum..."

    

             °°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

  "Geç oldu. Hiç gitmek istemiyorum ama zorundayım."

     Oturduğu yerden kalkıp üstünü silkeledi. Saçlarını düzeltip dövmelerinin görünmemesi için ceketini geri giydi.

     Babam dövmeleri sevmezdi. Jungkook'un dövmesi olduğunu bilmesi pek iyi olmazdı.

     Saate bakmak için kafamı kaldırdığımda saatin gerçekten de geç olduğunu farkettim.

  "Bu akşam... çok güzeldi Jungkook."

      Sözlerimden sonra Jungkook üzerime eğildi.

  "Bu akşam... çok güzeldin Jimin."

      Gülümseyip kollarımı boynuna sardım. Beni her şekilde mutlu ediyordu.

  "Daha fazla beklersem hiç gidemeyeceğim. Gitmem gerekiyor Min. Çalışmam gereken gitar notaları var."

     Anladığımı belli etmek adına kafamı sallayıp ellerimi boynundan çektim.

     Kapıdan ilk ben çıktığımda Jihyoon'la çarpışmamız bir oldu. Acı içinde kafamı tutarken Jihyoon'a kaşlarımı çatarak baktım.

  "Senin burda ne işin var Jihyoon!? Kapı mı dinliyorsun sen?"

     Sesimi yükselttiğimde Jihyoon ellerini teslim olurmuş gibi kaldırdı. Jungkook ise arkamda şaşkınca bakınıyordu.

  "Kızma Jihyoon'a. Ona ben kapınızda durmasını söyledim."

     Babam bir anda ortaya çıkıp konuştuğunda bende şaşkınca babama baktım. Babam neden böyle bir şey istemişti ki?

  "Neden?!"

  "Çünkü böyle şeyler ailenin olduğu evde yapılmaz. Şu halinize bakın. Jungkook'un saçları dağılmış, senin kazağın omzundan kaymış bak o morlukları saymıyorum bile. İki dakika boş bırakmaya gelmiyor be. Gidin bizim olmadığımız yerde yapın böyle şeyleri. Hem öyle daha rahat ve uzun olur... "

     Babamın konuşmasından sonra hemen kazağımı boynumu bile kapatacak kadar yukarı kaldırdım. Jungkook da saçlarından elini geçirip düzenlemeye çalıştı. Gerçekten çok fazla dağılmıştık.

     Annemde çıkageldiğinde ellerini kaldırıp muzip bir şekilde güldü.

  "Ya saçları dağınıkken bile mükemmeldi. Tanrım gay olmak istiyorum. Ama Jeon Jungkook gibi biri sevgilim olacaksa."

     Sinirle Jihyoon'a dönüp omzundan ittirdim.

  "Bana bak Jihyoon, seni döverim. Seni gerçekten çok fazla döverim. Dünyada bir tane Jungkook var ve o da benim... -"

     Gözleriyle Jungkook'u süzerken kafasını elimle başka tarafa çevirdim.

  "Ayrıca sevgilimi kesmeyi bırak."

  "Bu kadar yeter. Kesin tartışmayı."

      Jihyoon'a bakıp dil çıkardım. Ardından da Jungkook'un elinden tutup merdivenlerden indim.

     Kapının önüne geldiğimizde Jungkook kapıyı açıp dışarı çıktı. Bana döndüğünde yüzünde bir gülümseme vardı.

     Bana yaklaşıp ilk önce yanağıma ardından da dudağıma öpücük bıraktı.

  "Yarın sabah görüşürüz. Seni seviyorum."

   "Görüşürüz.. Bende seni seviyorum Kookiee"

     Arkasından bağırdığımda kıkırdadığını duymuştum. Kapıyı kapatıp içeri girdiğim anda bütüna aile bana dönmüştü.

  "Vay be, gerçekten çok yakışıklıydı."

     Annem konuştuğunda söylediklerinden sonra elimi alnıma vurup derin bir nefes çektim. Sevgilimi ailemden kıskanacak hale düşmüştüm resmen.

  "Seviştiniz mi?"

     Annemin ve babamın yüzleri Jihyoon'un sorduğu soru karşısında buruşmuştu. Benim yüzümün kıpkırmızı olduğundan emindim.

  "Jihyoon, bu konuşarı bizim yanımızda konuşmayın oğlum. Utanmada yok sizde."

  "Of anne ya."

      Bir şekilde burdan çıkmanın yolunu bulmalıydım.

  "Çok yoruldum. Yatacağım. İyi geceleer."

    Odadan çıkarken tabiki Jihyoon'un sesini duymuştum.

  "Tabi yorulursunuz onu yaparken, sende haklısın yani."

     Bu çocuğu bir gün dövecektim...

              °°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

     Gözlerimi açtığımda ne ara sabahın olduğunu sorgulamaya başladım.

     En sonunda yataktan kalkıp lavobaya girdim. Günlük işlerimden sonra üzerimi giyip mutfağa indim.

  "Günaydın Jimin."

  "Günaydın anne"

      Annemin yanağına öpücük kondurdum. Masaya oturup bir şeyler atıştırmaya başladım.

  "Jungkook iyi bir çocuk Jimin."

      Annemin sözlerinden sonra bende gülümsedim. Jungkook çok iyi biriydi.

  "Ondaki güven hissi hemen anlaşılıyor. Jungkook'u beğendim. Ve böyle biriyle birlikte olduğun için mutluyum. Pek belli etmiyor ama babanda Jungkook'un çok sevdi."

     Sandalyemden kalkıp anneme sarıldım. Her zaman, herkesten çok annem bana destek olmuştu. O olmasaydı mutlu olamazdım...

AGORAFOBİ🍓  |Jikook  &lt;tamamlandı&gt;Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin