XXI/ateşten eli yanan çocuk

3.6K 377 283
                                    

"Bu gece günceme yazacağım."
"Neyi?"
"Ateşten eli yanan çocuğun ateşi sevdiğini."

*

zack hemsey - the way (instrumental)

5 seconds of summer - broken home

james arthur - train wreck

*

-JUNGKOOK-

Haziran 2008 / Seul - Güney Kore

Haziran 2008 / Seul - Güney Kore

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

*

Bazı hisleri anlamak için küçük, bazı yükleri de omuzlamak için oldukça çocuktum. 

Fakat ne yazık ki, çevrenizdeki kimse sizin kadar çocuk değilse ne demek istediğinizi anlamaz. Hiç kimse anlamak için çaba bile sarf etmez. Beş yaşında bir çocuk, on ya da on beş yaşında, yirmi beş, otuz yaşında bir çocuk... Ne fark eder? Kaç yaşında hissediyorsa o zaman çocuktur insan. Ne zaman büyümesi gerektiğine kendi karar vermelidir, hayat değil. Nasıl yaşayacağını kendi seçmelidir, etrafındakiler değil. Bir çocuk gülmelidir, kahkaha atmalıdır, korkmadan yürümelidir. Ağlamayı hak etmez, hele kan tükürmeyi hiç değil. Yazın güzel sıcağında koşmak ister, hoşlanmak, konuşmak ister. Küçük düşürülmek, bir köşeye sıkıştırılmak değil. Bir çocuk ateşten kaçmak ister, ateşle oynamayı değil. 

Varsa ateşten eli yanan bir çocuk, çocuk değildir artık. Olmak istemediğinden değil de, acılarla yüzleşmeyi bildiğinden. Ateşi kabullendiğinden, ateşi sevdiğinden.

Hangi ateş, bir çocuğun elini yakacak kadar acımasızdır?

Ve hangi çocuk kendini yakan ateşi sever?

Bugün ayın on üçüydü, okulların kapandığı ve liseden mezun olduğum gündü. Havanın son derece sıcak olduğu günlere geçiş yapmıştık ve ben elimde kepim, bu sıcak havaya rağmen üzerime giymiş olduğum koyu renk kenarları sarı işlemeli cübbem ile fotoğraf çekimlerinden yeni çıkmıştım. Üzerimdeki o çirkin formayı atıp adam akıllı bir gömlek giydiğim için mutluydum elbette. Yine de sıcaktı ve ben sıcaktan nefret ederdim.

"Jungkook, şöyle bir dur da fotoğrafını çekeyim." Annem kolunun altına sıkıştırdığı kırmızı çantası ve yüksek topuklu ayakkabılarıyla arkamdan koşuşturup duruyordu. Elinde koca mercekli dönemin en pahalı şipşak fotoğraf makinelerinden vardı. Oflayarak ona döndüm ve babamın ikimizden uzakta yavaş yavaş yürürken ikimizi sırıtarak izlediğini gördüm.

"Anne, çekimden daha yeni çıktım. Daha fazla fotoğraf çekilmek istemiyorum."

"Ama-"

"Varma çocuğun üstüne, Bonhwa. Zaten törene geç kaldı." Annemin homurdanmaları ve babamın kolunu annemin omzuna atıp da saçını bozduğu için söylenmeleri biz okulun geniş bahçesine varana kadar devam etti.

elysian ¦ jeon jungkookWhere stories live. Discover now