Tony Stark, yemekte bile tam olarak gizlemeyi beceremediği öfkesiyle tam karşımda, beni öldürecek gibi bakıyordu. "Konuşsak mı?" Dedim ürke ürke. Hoş, beni dövecek hali yoktu zaten. Yalnızca çok azarlamamasını diledim.
"Bunun için buradayım." Kapıdan çekilip geçmesini bekledim. Kapıyı kapatırken ona diklenmemem gerektiğini kendime hatırlatıyordum. Ne söylerse söylesin haklıydı.
"İyi olmadığının farkındayım." Ağzımı ona bunun aksini iddia etmek için açtığımda benden hızlı davrandı ve beni susturdu. "Psikolojik anlamda iyi olmamandan bahsediyorum Nessie."
Nessie... Çocukken de öyle derdin Tony, hatırlıyor musun? Ailem katledilmeden, dünya bu boktan hale gelmeden önce, güzel zamanlardı.
"Bunun şu an ne anlamı var ki?" Ses tonumdan rahatsızlığımı açıkça belli ediyordum, ancak anlamasını ve konuyu ruh sağlığımdan olabildiğince uzaklaştırmasını ummak dışında bir seçeneğim olduğunu düşünmüyordum.
"İlaçlarını alıyor musun?"
"Alıyorum. Normâlde, buraya getirmeyi unuttum sanırım."
İstemsizce ellerimle oynamaya başlamıştım. Ben bugün yaşananlardan ötürü azar yemeye hazırlanmışken ortadaki konu hazırlanmadığım ve zerre istemediğim bir durumdu.
"Sana güvenmek isterdim." Yüzündeki tebessüm yalanlarımı yemediğinin bir kanıtıydı.
Neden titriyordum? Bu pişmanlık mıydı?
Oh hayır, Freya pencereyi açık unutmuştu.
Cebinden ilaç kutumu çıkardı. Teker teker parmaklarını ilaçların açık kısımlarının üzerinde gezdirdi.
"Her gün içmen gereken bir ilaçtı oysa, 1 ay önce aldığım ilaçtan nasıl üç tane eksilmiş olabilir?""Tony-"
"Bahane istemiyorum! Artık bahane yok!"
Derin nefesler almaya çalıştım. Bu meseleden kaçışım olmayacak gibi duruyordu.
"İçmedim, içmeyi de düşünmüyorum. Çünkü her ne kadar inanmayacak olsan da ben iyiyim."
Bir kere iyi olmadığınızı düşündürdükten sonra o kişiyi gerçekten iyileştiğinize inandırmak imkansıza yakın bir olasılıktı. Gözünde asla iyileşmeyecek bir hastaydım. Sarf ettiğim sözlerin hepsi boşaydı.
"Yeter. Gerçekten. Yeter. Delirmedim ben, delirmedim ben delirecek bir şey yaşamadım ki ben... Ailemi gözümün önünde parçaladılar diye benim delirmem mi gerekiyor ki? Hem sen de oradaydın, sende mi delirdin? Neden ben ilaçlara mahkumum?"
Art arda sıraladığım mantıksız cümleler onu biraz olsun sakinleştirmiş gibiydi. İlaçları rafa bıraktı ve bana yaklaştı.
"Benim amacım sana o günü hatırlatmak değildi. Delirdiğini düşünmüyorum, hiçbir zaman düşünmedim. Sadece..."
Lafını kesti ve beni kollarının arasına aldı, güvende olduğum tek yerin onun yanı olduğunu hissettim yine.
"Biz beraberdik. Her zaman, senin doğumundan itibaren. Sen her zaman diğerlerinden yakın oldun. Kardeşim olan sadece sendin. Sadece sana güvendim sadece seni korumak istedim. Ve sen... Nessie ben iyi olmadığını görünce yapabileceğim her şeyi yapmaya çalışıyorum."
"Bunları iyiliğim için yaparken beni kırıyorsun."
"Burası... Burası farklı bir diyar. Ve gücüm onlarınkinden çok aşağıda. Zarar görmenden endişeleniyorum. İstemeden seni incitiyorum. Ama bunlar sadece iyiliğin için kardeşim, seni düşündüğüm için."
Bir süre konuşmadan öylece bekledik. Dediklerinde haklıydı. Buraya geldiğimizden beri daha da katıydı. Onu anlayabiliyordum, tanrılar diyarında beni korumaya çalışıyordu. Buraya gelmeyi başından beri neden istemediğini yeni yeni fark ediyordum.
İçten içe ona haksızlık etmiştim. Böyleydi işte, ona ne kadar kızsam da her zaman günün sonunda içi ezilen ben oluyordum.
YOU ARE READING
LOKI: GOD OF MISCHIEF
Teen FictionSen yağmura binlerce şiir yazdın. Ama yağmur, yağmur olduğunun bile farkında değil. Gerçeği bu. Bu şekilde oluştu. Sen öyle olma. Senin gerçeğin, hayatın boyunca bir dram filmiydi. Bir dramın bir dramla çarpışmasıydı. Parçaların sana saplanmasıydı. ...