σαράντα

2.6K 268 181
                                    

Bölüm kırk:

Yazmam gerekiyor.
Zira bunu bıraktığım an her şey birikecek ve zihnim patlayacak.
O kadar şiddetli patlayacak ki bulunduğum yerdekileri, düşüncelerim boğacak.
Durmam gerekiyor.
Evin her yerinde buruşturup fırlattığım kağıtlar var.
Yarım bıraktıklarım beni boğacak.

20 yıllık yaşamımda pek çok şey öğrenmediğim bir gerçekti. Çocuklarıma verebilecek hayat dersleri almamıştım. Hata yapmaktan kaçınmamış, tehlikeye koşmaktan geri kalmamıştım. Ancak tek bir şeyi aklıma kazımış, kulağıma küpe edinmiştim.

Cevapsız kalan sorular hayatta tüm dengeleri değiştirebilecek sorulardı.

Ve Loki, dün cevapsız sorular haneme bir soru daha ekleyerek zihnimde yeni yeni sorular türetmeme neden olmuştu. "Neden?" Kendi kendime sorup yine cevap alamadığım bu sorunun ardından yatakta yan dönüp elimi başımın altına koydum. Beni Sif'ten korumak mı istiyordu? Yoksa Sif'i mi koruyordu? O bakışların altından hoşuma gitmeyecek bir şeylerin çıkacağını biliyordum ancak Loki'nin bu durumdan haberdar olduğunu bilmiyordum.

Sif ile arasında bir şeyler olmuş olabilir miydi? Hâlâ devam eden bir şeyler... Gözlerimi yumdum. Kalbim hızlanıyordu. Loki böyle biri değildi.

Hayır Renesmee, Loki tam olarak böyle biri.

İçimdeki rahatsızlık hissiyle yatakta diğer tarafa dönerken terastan esen rüzgarın bedenimi ve ruhumh rahatlatmasını umdum. Tabii, sonuç olarak amacıma ulaşamadığımda gözlerimi kapatıp biraz daha kestirebilmeyi diledim. Uyanalı epey bir vakit geçmişti ancak yataktan çıkmak bir türlü içimden gelmiyordu. Açıkçası zaten günlerdir katılmadığım kahvaltıyı kaçırmak pekte umrumda değildi.

Kapının açılmasıyla refleks olarak gözlerimi kapattım. Kim gelmiş olabilirdi? Kapıya dönük olmadığımdan bunu görmem mümkün değildi. Adım sesleri giderek yaklaşırken yatağın bir kısmının çöktüğünü hissettim. Tam yanımda duruyordu ancak gözlerimi açmaya korktuğum bir gerçekti. Gerçi, çok fazla kişinin odaya bu rahatlıkla giremeyeceğinin farkındaydım.

Saçlarımda hissettiğim el gelenin kim olduğunu anlamama yardımcı oldu. Elleri en az bir ceset kadar soğuk tek bir kişi vardı. Kansızlık vakalarında dahi vücut ısısının bu kadar soğuk olmasına rastlanmazdı. Bu derece yalnızca morgda uzun süre tutulmuş cesetler için normâl karşılanabilirdi.

Annemin ve babamın elini son kez tuttuğm an aklıma geldi. Pek fazla tutmadığım elleri o denli soğuktu ki... Onlara hiç o kadar yabancı hissedeceğimi düşünmemiştim. Yumuşak plastikten yapılma gibi hissettiren elleri ve o buz gibi ten... Tony olmasaydı o an orada olmayı kaldıramayacağımı biliyordum.

"Uyumadığını biliyorum." Gözlerimi yavaşça açarak güne başlarken güzel yüzünü görmenin mutluluğuyla tüm kötü düşünceleri zihnimden def ettim. "Uyuma taklidinde ustayım oysa." Saçlarımdan çektiği elini yanağıma götürürken fısıldadı. "Uykusunda ağlayabilen pek az insan vardır." Aynı anda yaşlarımı silerken devam etti. "Ne düşünüyordun?" Zihnimde beliren Sif'in yüzü ile beraber sorusuna karşılık soru sorma gereği duydum. "Kaç kişiyi uyurken izleme fırsatın olduğunu. Cevaplamak ister misin?"

Ağzından hoş ve ufak bir kıkırtı çıkarken neşeli ses tonuyla yanıtladı. "Pek fazla değil." Yerimde oturur pozisyona gelip yüzümü yüzüne yaklaştırdım. "Pek fazla değil, ne kadar fazla?" Bir süre yanıt alamadığım sorumu içimde kendime defalarca kez yinelerken o ise yüzümü inceliyordu. "Sen, Renesmee. Sadece sen." Aldığım cevapla arkama yaslanıp memnuniyetle yüzüne bakarken Loki'nin de benden farklı olmadığını gördüm. 

"Ne?" İlk yanıtımı omuz silkerek verdi. Geçen birkaç saniyeden sonra ise konuşmaya başladı. "Senin tarafından kıskanılmak diğerlerinden farklı hissettirdi." Diğerlerinden kastının kimler olduğunu az çok aklıma getirebiliyordum. "Nasıl bir fark?" Beni yatağın yan tarafına iterek yanıma uzandı ve cevapladı. "Değerli hissettiriyor." Yüzünü bana dönerek devam etti. "Ve bu pek alışım olduğum bir his değildir."

LOKI: GOD OF MISCHIEF Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin