III

10.8K 494 725
                                    

A/n: vaftiz töreni nasıl olur diye bilerek gidip araştırdım aslında biliyorum ama sadece ayrıntılarını merak ettim, sonuçta hıristiyan olmadığım için yanlışlarım olabilir. Yanlışlarım olursa hoşgörün ve lütfen nazik bir dille belirtin

Bölümü özür dilemek amacıyla Bilge'ye ithaf ediyorum #

Bölüm şarkısı: lorde - everybody wants to rule the world

~

Christ, the resurrection and the Rapture before receiving said: ' in the sky and on Earth all authority has been given to me. Go therefore, and make disciples of all Nations; them father, son, and Holy Spirit baptism with the name of ' ; you teach them to obey everything that I command. That's me, I'm with you all the time until the end of the world.'

~

Tören hazırlıklarında genç prens hem babasını hem de henüz vaftiz yapılmamış bebeği ziyaret ediyordu. Tanrıya şükür ikisinin de durumu oldukça iyiydi.

Törenin yapılacağı sabahın biraz öncesinde, şafakta Louis babasının yanına gitti. Her ne kadar Kral'ın gözleri kapalı olsa da onu dinlediğini biliyordu. Prens yavaşça yatağının uç kısmına oturduğunda konuşmadan önce boğazını temizledi. "Biraz sonra bir vaftiz törenine katılacağım, eminim ki bundan gurur duyacaksın" Louis göz ucuyla babasına bakıp konuşmaya devam etti. "Sarayda uzun bir süreden sonra tekrar bir erkek çocuğu doğdu. 18 sene sonra"

Prens kralın elini öptükten sonra selam vererek odadan çıktı.

Çanların sesi tüm sarayı inletirken Louis odasında hazırlanıyor idi. Hizmetkârların gösterdiği çoğu kiyafeti abartı bulduğu için burun kıvırıyordu. Doğrusu zor beğenen bir kral olacak gibi gözüküyordu.

Gözüne en sade gelen kıyafetleri seçip uzun zamandır takmadığı tacını dalgalanmış saçlarına yerleştirdi. Odada yabancı olan aynaya baktı fakat umursadığı tek şey görüntüsü oldu. Babası kendisinden gurur duyacaktı. Her ne kadar törene katılamayacak kadar hasta olsa bile.

Kilise ağzına kadar dolu olması Louis'yi sevindirmişti. Kurallara göre davranması gerekiyordu. Bu yüzden en son birlikte olduğu Leydi Annabell'i eşlik etmesi için yanına çağırmıştı.

Louis kiliseye adımını atar atmaz herkes ayaklanmıştı. Soğuk bir gülümsemeyle bebeğin yanına ilerledi. Kutsal suyun yanında ki beşikte sessizce uslu duran güzel çocuğa baktı. Bir şeyden habersiz, muhtemelen onunla oynayan meleklere gülücükler atıyor diye geçirdi içinden Louis.

Annabell'in yardımıyla bebeğin üstündeki beyaz örtüyü çıkarttı ve kutsal suyla yıkamadan önce üşümemesi için onu kollarıyla sardı. Dışarıdan biri bebeğin ne kadar şanslı olduğunu düşünebilirdi, gerçekten de öyleydi. Aslında her şey yeni başlıyordu.

Bebeği kutsal suyla yıkadıktan sonra prens onu aynı tedbirlikle havluya sardı ve ona günlerdir üzerinde durduğu ismi koymaya karar verdi.

"Ben İngiltere veliaht prensi Louis ve vaftiz babası olarak ona kral anlamına gelen Harold ve koruyucu anlamına gelen Edward ismini veriyorum!"

Louis bebeğin ismini üç kez söyledikten sonra dua etti ve bebeğin alnına masum bir öpücük kondurdu.

XX

Harold'ın annesi doğumdan kısa süre sonra iyileşip Louis'nin emriyle Kral'ın en yakın hizmetkarı oldu. Uzun süredir devlet işleriyle Louis ilgilendiği için başını kaldıracak vakit bulamıyordu. Odasında çalışırken kapısı çalındı. Uzun bir soluk aldığında "gir" yanıtı vermişti. Gelen kişinin Anne olduğunu görünce Louis telaşlanmıştı. "Anne? Babama bir şey mi oldu??"

Anne bir şey demeden prensin karşısında selam verdi ve gözlerini kaçırdı. "H-hayır fakat sizi görmek istiyor"

Louis hızla ayaklandı ve soluğu babasının odasında buldu. Onu uyanık gördüğü için tanrıya çok kez şükredip selam verdi.

Her zamanki gibi aynı yerine oturup babasının çökmüş yüzüne odaklandı. "Burada olduğunuz için çok mutluyum"

Kral soğukkanlılıkla konuştu. "Ben öldüğümde,"

"Hayır, hayır" Sözünü böldüğü için kendisini üzgün hissetse de Louis bunu düşünmek bile istemiyordu.

"Sen kral olacaksın, fakat hala evlenmedin"

Louis iç çekti. "Bunları düşünme baba, ben gayet mutluyum, eğer düşündüğün buysa tabi ki evlenirim ama benim mutluluğumu istersin sanıyordum" ayağa kalkıp odadan çıkmak için yeltendiğinde babasının dedikleri duraksamasına neden olmuştu.

"Her ülkenin yönetilmesi için bir kralı, her kralın yönetilmesi için de bir kadını vardır"

Louis sinirle soludu ve odadan çıktı. Her zamanki gibi kendisine sinirlenmişti çünkü kadınlar ona göre değildi. Şuana kadar herhangi bir kadına da aşık olmamıştı zaten. Bu yüzden kendisini suçluyordu, her zamanki gibi.

Yıllar Sonra

Odadaki koltuğa oturmuş pencereden yağmuru izliyordu. Günlerdir yağmur yağıyor ve bu onun dışarı çıkamamasına neden oluyordu. Sessizce iç çekerken odaya giren Leydi Annabell'i fark etti ve koşarak ona sarıldı. "Leydi Anna!"

"Harold," Leydi gülümsedi,  "duyduğuma göre odandan uzun süredir çıkmıyormuşsun"

"Evet, yağmur yağıyor. İçeride de ok atmama izin vermiyorlar"

Annebell gülümsedi ve onunla koltuklara geçti. "Sarayda neden biraz gezinmiyorsun?"

Harry omuz silkti. "Annemi uzun süredir göremiyorum, Kral hastaymış. Onu ziyaret edemez miyim?"

"Maalesef tatlım, bu yasak" dedi Annabell onun dalgalı yumuşak saçlarını okşarken. "Yağmurlu olmadığı bir gün seni izlemek isterim, saray senin yeteneğinden bahsediyor. Bakalım dedikleri kadar var mıymış?" deyip güldüğünde Harry ona eşlik ederken aynı zamanda da sarılmıştı. Leydi Annabell'in vaftiz annesi olduğunu biliyordu, aynı zamanda prensin vaftiz babası olduğunu da. Fakat buna rağmen hiçbir zaman şımarık bir çocuk olmamıştı.

"Peki ya prens? Onu da uzun süredir görmüyorum. O da gelir mi?"

Annabell yutkundu ve düşündü. "Bilmem, belki gelir"

XX

Akşam yemeğinden dönerken yönünü değiştirip Prens'in odasına ilerledi. Muhtemelen meşguldu fakat onu gerçekten görmek istiyordu.

Kapının önüne geldiğinde oradaki muhafızların onu geri çevireceğini biliyordu. "Harold lütfen odana dön"

"Onu görmek istiyorum, Prens benim vaftiz babam! Geri çekilin" vücudu ne kadar ufak olsa da göğsünü kabartarak konuşması muhafızları güldürmüştü. "Odana dön ufaklık"

Harry'nin gözleri dolarken koridordan koşarak ayrılmıştı. Odasına giderken beklemediği bir anda birine çarpınca yutkunup başını karşısındaki kişiye kaldırdı. "Harold?" Karşısındaki kişinin prens olduğunu görünce Harry hemen başını utaçla eğdi ve özür dileyip kızarmadan önce odasına sakince yürüdü.

Sabah yağmurun durduğunu görünce kahvaltıdan önce oklarını alıp dışarı çıkmıştı. Çantasını sırtından aşşağıya indirip ilk önce ellerinin zarar görmemesi için eldivenleri giydi. Daha sonra okunu ve yayını çıkarttı. Biraz uzağında duran hedef tahtasına hedef almadan önce elinde tuttuğu yayı gerdi ve oku hedefe doğru gönderdi.

Ok tahtaya saplandığında gülümsedi ve bir yenisini alıp yaya yerleştirdi.

Annabell'in sesini duyduğunda gülümsedi ve duraksayıp selam verdi.

Tekrar hedef tahtasına odaklandı. Harry oku atmadan önce sırtında keskin bir acı hissetti ve sonra Annabell'in çığlıkları duyuldu.

Saraydakiler bunu beklemiyordu. Prens'in kucağında ki Harry sırtından ok ile yaralanmış olmasını kesinlikle beklemiyorlardı.

Darling, your looks can kill (daddykink!larry)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin