IV

8.4K 490 258
                                    

A/n: sınav haftası başlamadan yeni bölüm ekleyeyim dedim ehhehe -biraz doğanın da ısrar payı var tabiii-

Betimleme açısından karman çorman bir şey oldu sanırım, size de öyle gelsiyde bana söyleyin aynı hatayı bir daha yapmayayım c:

- he birde coldplay - violet hill ile dinleyin multide var -

Prens, çocuğu henüz kanlarla buluşmamış beyaz çarşafın üzerine yatırırken çocuk hala acısının bilincinde, sesinin çıktığı kadar çığlık atıyordu. Genç adam hemen gelen doktora yer açtı. Leydi Annabell'i dinlemek yerine odada kaldı ve hekimin acılar içinde bağıran çocuğun sırtında ki oku çıkarmaya çalışmasını izledi. Prens hiçbir zaman kandan iğrenmemişti, fakat bu sefer kendisini kötü hissettiren şey iğrençlik değildi ve bundan emindi.

Çocuğun sırtındaki derin yarası sarılıyorken prens kanlardan temizlenmiş oku aldı ve kime ait olduğunu bulabilmek için incelemeye koyuldu. Bu Harry'nin oklarından biriydi.

Aklının karışmasına izin vermeden prens, çocuğa son kez baktı ve suçluyu bulmak için hızla odadan ayrıldı.

~

Harry uyandığında genç prensin, doğal olarak onu izlediğini sonradan anlamıştı. Ufak bedeninde ki derin yarayı umursamadan doğrulmaya çalıştı. "P-prens hazretleri"

Prens gülümsemesiyle yüzündeki soğukluğu kaybettirmeyi başarmıştı. "İyileştiğini söylediler. Bende görmek istedim"

Çocuk ise ne diyeceğini bilemeden ona defalarca teşekkür etti. İçtenlikle.

Genç prens odadan ayrılırken çocuk muhtemelen diğer herkes gibi onun ne kadar yakışıklı olduğunu düşünmeden edemedi. Hayatını kurtarmıştı. Hemde ikinci kez.

~

Harry kelimenin tam anlamıyla iyileştiğinde, Leydi Annabell'le bahçeye çıkmadan önce, sarayın koridorunda bazı dedikodulara istemeden kulak misafiri olmuştu.

"Prensin evlenmesi çok yakın"

"Oysa ki Annabell Prensten çok büyük"

"Leydi Annabell çok şanslı"

Çocuk, küçük ciğerlerine temiz havayı doldurup neden kıskandığının üstünde durmadan Leydi Annabell'i buldu.

Ağır, süslü taşlarla süslenmiş altın sedirinde oturan Leydi kabarık eteklerinden Harry'ye oturması için yer açtı. Hiç konuşmadılar Harry sinirle etrafı süzerken.

"Ne oldu Harold?"

Çocuk sinirle soludu."Hiçbir şey leydim"

Annabell'se Harry'nin bu tatlı haline gülümseyip onun çenesini tuttu. "Leydine neden somurttuğunu anlat,Harold."

Çocuk düşündüğünde titremesine engel olamadı. "S-siz prensle e-evlenecekmişsiniz"

Leydi sırf bu yüzden somurtmasına anlam verememişti. "Evet, bunda ne var?"

Çocuk sessiz kalmayı tercih etti. Ancak dakikalar sonra olmaz diyebilmişti.

"Neden?" diye tekrar sordu Anna.

"Çünkü sen yaşlısın Annabell. Louis'den çok yaşlısın da ondan!"

Leydi gözlerini büyüttüğünde çocuk çoktan onun yanından kalkmış ve saraya girmişti. Leydi'nin ise arkasından  yaptığı tek şey ona

Şımarık,

demek olmuştu.

~

Gece geç saatlerde Prensin odasından ağlamaklı kadın sesleri geliyordu (?)

Aslında ağlayan kişi Annabell idi.

"Louis benim yaşlı olduğumu ve sana yakışmadığımı söyledi. Neden bunu yapıyor? Ona şuana kadar ne istediysem verdim"

Prens onu umursamadan kitabının yaprağını bir kez daha çevirdi. Şuan kitabının en sevdiği yerindeydi ve eğer Annabell aynı ses tonuyla konuşmaya devam ederse kötü şeyler olacaktı.

"Louis, beni duyuyor musun?!"

Prens kitapta kaldığı sayfayı umursamadan sertçe kapağını kapattığında Leydi'nin korkuyla yerinde sıçramasına neden oldu.

"Birincisi" diye başladı sert bir tondaki sesiyle, ayağa kalkarken. "Karşındakinin kim olduğunu unutuyorsun. Bana sadece ailem Louis diyerek seslenebilir. İkincisi de," prens devam etmeden önce Annabell'in gözyaşlarını fark etti ve bıkkınlıkla iç çekti. "İkincisi de leydim, o henüz küçük bir çocuk. Ne dediğini bilmiyordur bile-" Konuşmasının bölünmesinden dolayı sinirle kapıya döndüğünde muhafızın içeriye girmesine izin vermek için 'gel' dedi.

"P-prensim, babanız, fenalaştı" aldığı haberle önünde ne var ne yok yıkarak babasının odasına gitti ve başında dizilmiş hekimlere baktı. Aldığı nefesi boğazına kadar geldi ama dışarıya veremedi, duvardan destek aldı. Başı dönüyordu. Yanına hangi ara Annabell'in geldiğinden de haberi yoktu. Sonra güçlü olmasını gerektiğini hatırladı ve omuzlarını dikleştirdi. Hekimlere defalarca en iyilerini yapmalarını emretti.

Dakikalar sonra herkes başını eğerek odadan çıktığında Louis babasıyla baş başa kalmıştı. Gözleri, onun solmuş, soğumuş bedenine gitti. İlk defa gözlerinin acıyla dolduğunu hissetti ve yaşlarını serbest bıraktı.

O gece, her şey değişmeden önce,  genç kralın, büyük sarayda acı feryatları yankılanmıştı.

Darling, your looks can kill (daddykink!larry)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin