GERÇEKLER...

7.9K 384 143
                                    

Keyifli okumalar...

Deniz mektubu aldığı günden beri daha çok içine kapanmıştı. O günden sonra Elif,Mehmet ve Ahmet amca gelmiş dertleşmişlerdi. Mehmet neden orada kaldığını sorduğunda "Savaş bey bi süre kalmamı uygun buldu. Annesini uzun süre ihmal ettiğim için yanında kalmamı istedi"demişti. Her gitme konusunu patronuna açtığında onu geçiştiriyordu. Ama en son konuşmalarında ona uzun bi açıklama yapmış Denizi kısa süreliğine ikna etmişti.  Deniz de burda kalmayı istese de kendini mahcup hissediyordu. Ama her seferinde Alya'yı mutlu gördüğünde tüm duyguları uçup gidiyordu. O mutluydu. Buradakilere alışmıştı. Esma Hanım'a Esma Sultan  diyordu. Savaş Bey'e Savaş diye sesleniyordu. Ve tabiki Selim en sonunda kıza Selim dedirtmeyi başarmıştı. Savaş her ne kadar onunla dalga geçse de o omuz silkiyor Alya ile dalaşıyordu. Ve hepsi bundan keyif alıyordu.

Savaş o günden sonra Denizdeki durgunluğu fark etse de üstüne gitmek istememişti. O gün ona mektubu sorduğunda annesinden kaldığını ve henüz açacak cesareti bulamadığını söylemiş geçiştirmişti. Savaş da üstüne gitmek istememişti. Bu aralar kendisi de durgundu. Annesinin ölümünden sonra Denize karşı daha saygılıydı. Metanetini görünce ona hayran oluyordu. Küçücük haliyle büyük sorunlarla uğraşıyordu. Ve evden gitmesini istemiyor onu kollamak destek olmak istiyordu. Annesi de ona gitmemesini söylemiş ve onu ikna etmesini kendisini daha iyi hissettiğini belirtmişti. Savaş annesini kırmazdı.

O mutluydu.

Savaş mutluydu.

Deniz gitmemeliydi.

O adama güvenmiyordu Savaş. Karısına bunları yapan çocuklarına neler yapmazdı ki zaten yapmıştı da. Ama küçücük bi kızı ve acılı genç bi kadını onun ellerine teslim etmek onun vicdanına sığacak bi hareket değildi. Burda olması annesi için de çok büyük bi değişime yol açmıştı. Annesi gülüyor,konuşuyor,kahkaha atıyor ve artık eskinin yasını tutar gibi davranmıyordu. Alya ona iyi geliyordu. Deniz ona iyi bakıyordu. Aradığı kişiyi bulmanın verdiği mutluluk içine sığmasa da Denize gelen mektubu hala merak ediyordu. Annesi öldükten sonra ortaya çıkan mektup ne anlama geliyordu? Öğrenebileceği tek kişi Denizdi fakat ona mektupta ne yazıyor diyecek hali yoktu. Belki Selim ile konuşurdu. Sonuçta Selim'le aralarında su sızmıyordu(!)
Buna takılmıyordu elbette. Selim ile arkadaş olmayacak insan yoktu bu evrende. Selim herkesle iyi anlaşır ve iyi karakter analizi yapardı. Gerektiği kadar samimi olur karşısındakine güven verir onun içinde ne varsa anlayacak hale gelirdi. Ama karşısındaki onu asla tanıyamazdı. Ya da tanıdığı kişi gerçek Selim olmazdı. Gerçek Selim'i bi elin parmakları kadar tanıyacak insan yoktu bile. Bundan kimse şikayetçi değildi. Bu oyun Savaş için önemliydi. İş hayatında Selim'in bu yeteneği ona çok şey kazandırmıştı. Her ne kadar sinir bozucu hareketleri olsa da onu seviyordu.

Sigarasından bi nefes daha çekti içine. Balkonunda oturmuş sigara içiyor biraz kafa dinliyordu. Olanları sakin kafayla düşünmek istemişti. Ev bu aralar kalabalıktı. Uzun zaman sonra evin içinde gürültü duymak ona tuhaf hissettirse de huzurlu hissediyordu. Yalnız kalabileceği tek yer yatak odası ve çalışma odasıydı.

Kapının tıklatıldığını duyduğunda "gel" dedi. İçeriye dolaşan vanilya kokusu ile geleni anlamıştı. Yavaş adamlarla yanına geliyordu. Başını çevirmemişti. Karşısına oturması için eliyle işaret etti ve oturmasını bekledi. Oturduğunda karşısında gözleri ağlamaktan şişmiş dudakları kızarmış bi adet Deniz görmeyi beklemiyordu. Gözleri öyle bakıyordu ki içindeki savaşı görmemek mümkün değildi.

"Ne oldu Deniz? Bir sorun mu var?"demişti tedirgin ve huzursuz bi sesle. Bi anda ne olmuş olabilirdi bu hale gelebilmişti.

"Savaş Bey..Ben.."demişti ama devamını getirmeden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Savaş ne yapacağını bilememiş sigarasını söndürmüş ona doğru dönmüş ve kendine çekmişti kadını.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 23, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KÜÇÜK HANIMWhere stories live. Discover now