❝ IV

125 14 0
                                    

☼180519 ─ 04.05

Jongin, çoğu yönden şerefsiz biri olsa da fena birisi değildi. Bugüne kadar en çok dayağı benden hak etmişti ve onu ben bile pataklama şerefine nail olmamıştım.

Onu odama binbir zorlukla aldıktan sonra güç bela arakladığım ilk yardım çantasıyla yaralarını temizlemiştim. Bir gözü aldığı darbeden dolayı yarım açılıyordu. İyi yönden bakacak olursak hala nefes alıyordu.

Ne olduğunu sorduğumda patlak üst dudağı yukarı kıvrıldı ve acıyla inledi. Tuhaftır ki bu haline rağmen o an onu öpmek istedim. Eğer beni bu derece mahvetmeseydi yaralarını tek tek öpüp iyileştirebilirdim. Gece boyunca o aptal Chorong yüzünden nasıl dayak yediğini dinledim.

Ağlamak istedim, aptallığıma.

Gözleri doldu Jongin'in. İlk defa bir bir kız için bu denli dağılışına şahit oldum o gece. Seviyordu, tıpkı beni sevdiği gibi hatta daha da çok.

Benden sonra hiçbir kızda böyle parıldamamıştı gözleri. Acıyla midem kasıldı, uyumasını beklerken akan gözyaşlarımı belli etmeden silmek daha da yaktı canımı.

Ertesi sabah yine yoktu yanımda. Beraber uyuduğumuz bir gece daha sona ermişti sadece. Hiçbir şey olmamış gibi daha da özenle hazırlandım. Dün geceden sonra dağılan yanımı görürse zayıf düşerdim karşısında.

Jongin'in okulda olmayışı işimi gerçekten kolaylaştırıyordu. Seulgi ve Sehun sayesindeyse gün boyunca gülmekten çenem ağrıyordu. Çoğu gülücüğümün aksine onların yanında attığım kahkahalar gerçekti.

Okul çıkışı bu defa onları ekemedim. Gideceğimiz yer Seulgi'lerin evi oldu. Ailesi şehir dışındaydı, bu da bizim için efsane bir fırsattı.

Seul'lara gidene kadar keyfim gerçekten yerindeydi. Jongin'i bir şekilde düşünmemeyi başarıyordum. Gün boyu düşüncelerimde dahi kaçtığım insan kapının önünde sırıtarak karşıma çıkınca ister istemez tüm keyfimi kaçırmayı başardı.

Seul'a kaş göz yapsam da bakışlarını kaçırıp Taeyongla öpüşmeye devam etti. Sehunsa sadece öldürücü bakışlarımın hedefi olmadan yaşamaya çalışıyordu, çok belliydi.
Jongin'i kimin çağırdığının hesabını daha sonra soracaktım.

Daha aldığımız içkileri düzgün içemeden Sehun acil bir işi çıktığını söyleyip evden ayrıldı. Geriye Taeyong-Seul çifti ve Jonginle ben kaldık. Kesinlikle tuhaf bir atmosfer oluştu. Onlar da böyle düşünmüş olacak ki içkiyi arttırıp muhabbetin dozunu arttırmaya çalıştılar. Zaman ilerledikçe Seul ve Tae çifti yanımızdan uzaklaştı. Tanrı şahidim olsun, Seul'dan bunun acısını ağır çıkartacaktım.

Kafamın bulutların arasına ulaşmaya başladığını Jonginle kahkalar atmaya başladığımda anlamıştım. Odada yalnızdık, üstelik o iki şeytan yanımızdan ne ara ışınlanmıştı anlamamıştım bile.

Jonginle en son bu kadar içtiğimizde sevgili olmuştuk, bu uzun zaman önceydi tabii. O başkasını sevmeden önce.

Görüntüler yavaş yavaş silikleşiyordu.
Kendimi Jongin'in kucağında buluşum ve delice öpüşmemiz beynimin bana bir oyunu olmalıydı.

Kesinlikle değildi.

Bana beni özlediğini fısıldıyordu. Bense yaralarını büyük bir zevkle öpüp esmer teninde ellerimi gezdiriyordum. Kıyafetlerimiz birer birer eksiliyordu ve ikimizin de durmayı düşünmediği barizdi. Kalın dudakları tenimde izler bırakmayı seviyordu, bunu hep söylerdi.

Tuhaf olan şu an bulunduğumuz andı.
Yakın arkadaşlar, birbirinde izler bırakır mıydı?

princess doesn't cry » kaistal Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin