Giriş

548 19 9
                                    

**
6 Yıl Önce
***


"Bir kadeh daha içer misiniz, hanımefendi?" Kalabalığın ortasında, tahta benzer bir koltuğa yayılmış etrafı inceleyen günün leydisi gülümseyerek yanıtladı.

"Hayır, bir kadehten fazlası yasak... Şimdilik."

Yıllardır beklediği gün gelmişti sonunda. Takdim edilmişti. Etrafına utangaç bakışlarla göz gezdirdi. Durmadan meşrubat ve aperitif ikramı yapan hizmetçiler, flörtleşen, hatta dans eden genç aşıklar, ahlaksızca bir münasebet içerisinde olanlar...

Bir de kendilerine ayrılmış köşede öylece bekleyen kız kuruları. Onlara bakmamayı tercih etti küçük hanım. Hatta içinden bir ses onlara haksızlık ettiğini söylemese, saymayacaktı bile.

"Asla onlar gibi olmayacağım..." Diye mırıldandı. O leydi Campbell'di. Glouchester Dükü'nün ilk kızı. Evde kalması mümkün müydü hiç?

"Leydi Evangeline Audrina Elspeth Campbell." Her ne kadar canı sıkkın olsa da, gerçek bir soylu olduğunu düşünerek kendi kendine böbürlendi.

Kestane rengi uzun dalgalı saçlar, bir mücevher timsali; baktıkça yeşilin farklı bir tonuna dönüşen ela gözler, minik hokka burnunun etrafındaki çiller, pürüzsüz, şeftali tonlarındaki alaycı dudaklar...

Bu kusursuz çehre şüphesiz ki bir soyluya ait olabilirdi!

İçinden geçirdikleriyle birlikte hızlı bir hareketle eteğini çekiştirerek ayağı kalktı. Kendisine yönelip konuşmaya çalışan, dans teklifi eden adamlara aldırmadan balkona doğru emin adımlarla ilerledi.

Balkona girdikten sonra, kuytu köşede kaçamak yapan birkaç çift onu görür görmez uzaklaştı. Yalnız kaldığına emin olduktan sonra derin bir nefes aldı.

Dürüst olmak gerekirse, yıllardır beklediği takdim pek de hayallerindeki gibi olmamıştı. Herkesin ilgi odağı olmalı, iltifatlara boğulmalı, dans sıraları yüzünden asla oturmamalıydı... Kendisine dans teklifinde bulunan şahısların tümü servet avcısı, yaşlı, ve metres arayanlardı. Bu çok acımasızca değil miydi?

Gözyaşlarına hakim olamadı. Aslında, o kadar da çekici olmadığını düşündü. Doğruydu. Kimse gözlerinin bahsettiği kadar güzel ve asil durduğunu fark etmemişti şimdiye dek, herkes kahverengi olduğunu sanıyordu. Saç renginin çok sönük kaldığını söylüyor, hatta iri gözleriyle alay ediyorlardı.

Daha doğrusu, kimse kendisine baktıktan sonra bir daha dönüp incelememişti. Dediği gibi, evet; gerçek bir soyluydu, fakat erkekler bir yana dursun, hiç kimse şimdiye kadar bu özelliklerini fark edememişti... Dadısı hariç.

"Sen sedefli bir incisin," demişti kendisine bakarak.

"İnsanların ilk gördüğünde sıradan bir inci sandığı, ancak albenini hisseden kişinin sedefini, aslında saklı bir hazine olduğunu fark edeceği kıymetli bir incisin... Sadece tüm güzelliğin kendini ait olduğu kişiye saklıyor, o kadar."

Gözlerindeki yaşlar akmaya devam ederken güldü.

"Benim güzelliğimi fark edecek biri..." Duyulamayacak kadar sessiz bir şekilde mırıldandı.

"O kişiyi bekleyeceğim, dadıcığım."

Korkuluğa yaslanmış kollarına, gökyüzünden birkaç damlanın düştüğünü fark edince gökyüzüne baktı.

"Hay aksi..." Şimşek çakmış, aniden Başlayan bir fırtına eşlik etmeye başlamıştı geceye.

"Bulutları nasıl fark edemedim!" kendisini balkonun en uç köşesine doğru attı. Bu kıyafetle içeri giremezdi! Sırılsıklam olmuş, saçları bozulmuştu.

Yağmurlu Bir GeceWhere stories live. Discover now