5. Hayat'a Adanmak

38 13 44
                                    

Medyadaki müziği dinlemeyi unutmayınız

Çocuktum, bahçede koştum.
Toz oldum, toprak oldum.
Yalpaladım, bir kuyuya düştüm.
Canım yansa da, uçtum.

____________________________

~Günümüz

Ruhun, ömürden sağ kalabildiği sürece gelen tüm darbelerden kendini koruyabileceğine inanılırdı. Ruh bahşedilen her bir bedene, bir mühlet verilirdi. Kimin ne zaman ömrünün biteceği, bilinmezdi. Eski zamanlarda nasıl olursa olsun, insanoğlunun eliyle bir ruhun bedenden çıkamayacağına inanılırdı ve işlence edilen kişinin ölebileceği kavramı henüz kafalara yerleşmemişti.

Ya da kendi canına kast etmenin kişiyi öldürebileceği.

İnsanlar çeşitli yollar denediler. İlk insanlar, hastalanıp öleceğini bile bile *tabuyu yediler ve canlarına kıydılar. Öyle ki, adı henüz yeni yeni bilinen intihar girişiminin aslında ilk çağlardan beri var olan bilinçsel bir olgu olduğu anlaşıldı. Aslında insanoğlunun bilinci intiharla doldurulmuştu.

Genç adam kıpkırmızı olmuş gözleriyle, koltuğa neredeyse yığılmıştı. Elinde yere neredeyse düştü düşecek olan telefon çalmaya başladı. Evin sessizliğinin bozulması, genç adamın kılını kıpırdatmaya yetmedi. Yanaklarına akın eden yaşlar durmak bilmiyordu. Mektuptaki cümleler beynini eşeliyor, vicdanına toprak atıyordu.

Seni burada böyle yalnız bırakmak... giderken en çok düşündüğüm şey buydu Arın.

Bir kıyıda nefessiz bulunan bir balık gibiydi. Sudan haberi yoktu. Onu bırakıp giden diğer balıklar, suda kendini bulmuşlardı. Ait oldukları yere gitmişlerdi. Genç adam kendini buraya ait hissetmiyordu bile. Her seferinde düzelecek zannettiği yanılgılarına bir yenisi daha ekleniyordu. Arın, nefes almakta güçlük çekiyordu ama almak için ne yapacağını da bilmiyordu. Önündeki suya atlamak için ne yapması gerekiyordu? Nefes alabilmek için ne yapması gerekiyordu?

Ne yapmam gerektiğini asla bilemedim. Bu satırları yazarken bile içimde bir şüphe kırıntısı var. İnsan dayanağı olmadan yürüyemiyor Arın.

Yapayalnız kalmıştı. Genç adam ilk defa kardeşlerinin gidişine üzülmeyip, onlara gerçekten içten bir şekilde darıldı. Beni yalnız bıraktılar, dedi. Beni bu ebediyetin, bu pisliğin, akıl almaz acının içinde yalnız bıraktılar.

Mektubun satırları aklına bir bir akın ettiğinde içi yanıp kavruluyordu. Bir yandan yanına gelmesini istiyor, her şeyin bir şaka olduğunu söylemesini istiyordu. Bir yandan ablasını tanıdığı için böyle bir şey yapmayacağını biliyordu. Ailesine haber vermemişti. Daha uzağa git, çok uzağa git abla. Kimse seni bulamasın, kimsenin haberi olmadan git. Biri daha seni kırmadan git. Kaç, ölümden kaç, ruhundan kaç, içindeki acıdan kaç, diyordu.

Seni, hiç tanımadığım ama güvensizlik yaşamadığım birinin eline emanet ediyorum. Bir de Emir'e... Onlar seninleyken asla üzülme.

____________________________

Elif Marmara, yüreğindeki sızının arttığını hissetti. Hastane koridorunda dolanırken arama yapıyor fakat cevap alamıyordu. Kızının telefonları kapalıydı, oğlu telefonuna bile bakmıyordu. Elif Marmara ağırca koridordaki sandalyeye oturdu. Derin bir nefes alıp telefonunu tekrar eline aldı. Bu sefer arayacağı kişi Tuna'nın arkadaşı Emir'di.

"Elif Teyze, merhaba?"

"Merhaba Emirciğim, nasılsın?" Elif Marmara aceleci davranmak istiyor fakat telaşlandırmak da istemiyordu.

Meyus | AlelekserHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin