7. Tuş ve Yay

54 12 103
                                    

Medyadaki müziği dinlemeyi unutmayınız(Tuna ve Bera'nın parçası)

Ruhumun sesini ilk duyduğum gün,
Acımı en derinden hissettiğimi bilmiyordum.

____________________________

~Günümüz

Tüm yaşanmışlıkların gölgesinde sürdürülmeye çalışan acılar vardı. Çırpınıyordu acılar ve her yere dağılıyordu. Saklanmaya çalışıyordu bir defasında ama yapamıyordu. Acı, kendini gösteriyordu.

Sessiz bir çığlıkla başladı her şey sanki. Önce kızgın bir alev gibi yandı, tutuştu. Sonra söndü, sönmek zorunda kaldı. Yalpalayarak tuttuğu tüm yolların hesabı kendisinden soruldu.

Ağladı, çok ağladı acı. Yarasını kanattı, her defasında fakat kendini yormaktan başka bir şeye çare gelmediğini anlamak üzereydi. Uğraşlarının hiçbiri işe yaramıyordu. Uğraşları çöpe gidiyordu.

Genç adam tuşlara tekrar tekrar, acıyla bastı. Hassasiyetli tuşların sert darbeyle inlettiği ev, normalde yalnızca genç adamın hıçkırıklarına ev sahipliği yapıyordu. Genç adam tekrar bastı tuşlara, tekrar bastı. İnce uzun ve sanki tam da bu müzik aleti için yaratılmış kutsal elleri, acıyla raksetti. Tuşların üstünde bir sağa bir sola doğru aşina olmuş hareketlerle süzülürken piyano sürekli ıslanıyordu, genç adamın yaşlarıyla.

Sessiz evin yankısı, bir sesi daha sahiplendi. Tuna bu sesi duyduğu an daha çok ağlayarak tuşlara hırsla basmaya başladı. Deliriyor olabilirdi, açıkça kafasını duvara vurma isteği buradan geliyordu. Tellerin sesini duydu. Aslında yayların. Gençliğinde tartıştıkları zamanlar aklına geldi.

"Keman teli-"

"Keman yaylı bir çalgı abi. Bir öğretemedim sana şunu."

Tuna, koltuğunda bir ileri bir geri giderken sesler birbirine karışmaya devam ediyordu. Tuna basmayı durdurduğu an tüm sesler duruyor, çalmaya başladığı an ise beyni farklı seslerle doluyordu.

Genç adam biraz durakladı. Yanaklarındaki yaşları sildiğinde, aklına iki yıldan beri bir kez bile çalmadığı parça geldi. Bera ile çaldıkları parça. Ablasının en sevdiği parça.

Tuna'nın bacakları titredi. Tüm uzuvlarının transa geçtiğini hissederken, bir ses duyuldu. Bera'nın çocuk bedeninde girişi yanaklarından süzülen yaşa engel olamazken gerçekten delirdiğini düşündü. Kapının yanında beliren silüeti gördüğünde başını piyanoya dayayıp tuşlara bastı. Gözlerini sımsıkı, hiç açmayacakmış gibi kapadı. Ayak sesleri ona doğru yaklaşırken bedenini hareket ettiremiyordu bile. Arın Tuna Marmara, etrafından bir karabasanı kovar gibi tiksintiyle ellerini savurdu. Korkuyordu, hiç korkmadığı kadar korkuyordu hem de.

Seslerin içinde kaybolurken kardeşinin Keman yayıyla dans edişini tüm salon boyunca izledi. Gözleri kapalı bir şekilde etrafında dönerek notalarının arasında dolaştığını, evin içindeki ahenkle birleşip ruhunu kemanına teslim ettiği o anları izledi.

Nefesi kesilinceye kadar izledi kardeşini. Canının yandığını en derinden hissediyordu. Parçada yalnız değildi. Oratoryo'daki günleri aklına geldi. Orkestra'nın çaldığı tüm parça salonunun içinde, piyanosunun etrafında dolaşıyordu. En çok da Bera.

Meyus | AlelekserHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin