On Bir - Dünyasına Sarınmış Kolların Garamı

3.9K 162 54
                                    

Sezen Aksu, Seni Kimler Aldı.

-11-

Dünyasına Sarınmış Kolların Garamı.

Ektim fersiz gözlerime, yalpalayan mutluluğumu. Sularken dalını kırdın, ses çıkartmadım. Üstüne üstlük kırdığın yerleden çiçek açayım diye tüm gücümü yerle yeksan ettim.

Âh Âsaf'ım, âh gönül sızım.

Hani diyor ya şarkıda; bir sevmek bin defa ölmek demekmiş, diye.

Seni çağırmak istediğimde duymayışların, sağır olmak; yüreğine dokunmayı arzuladığımda hançer saplayışların, lâl olmak demekmiş.

Ve ölüm olman bile, seni bana getirmeyecekmiş.

Hayal dünyamdaki hür sevincimin içine turp sıkan fren sesine ait arabayı harelerimle çekip, hafızama kaydettim. Heyecanıma heyecan katılmış, tenhada hoplayıp zıplayan yüreğime, daha da coşması için neden meydana getirilmişti.

Ruhumun girdaplarında, ondan başka herkese yasakladığım gizli bölme, bir enkazın altında kalmış; kurtuluşu yine o anda bu enkazın küllerinden doğmakla olmuştu.

Put misali sokağın orta yerini kaplarken benim yüzümden duraklamak zorunda kalan arabanın sahibi, hızlı hareketlerle kapısını açtı ve bulunduğum mevkiye koştu. Ölümle burun buruna gelmenin acı hissi damarlarımda cirit atıyor, bilincime zifire çalan bir gölge düşürüyordu.

Korkunun esareti ile iki yanımda halsizce sallanan kollarımı birbirine doladım, durmuş arabanın ilerlerdiğini düşünerek bedenimi koruma altına almaya çabaladım şokun etkisiyle. Şoför yanımda bittiğinde ben hâlâ asla eskimeyecek bir sevdânın, korkuyla bitap düşen ruhunu taşıyordum.

"İyi misiniz?" Kibar ses tonu, yaşadığımız olay benim suçum olduğu halde hiç kin besliyor gibi değildi.

Arabanın beyaz kaputuna takılan bakışlarımı az buz görebildiğim genç adama çevirdim. Başımı hastalıklıymışçasına aşağı yukarı sallarken zihnimin ve kalbimin dibindeki isim, genç adamın çehresine bakmama engel oldu. Omzuna odaklandım. "İyiyim, sanırım." İyi olduğuma sevinip sevinmediğim müphemdi hal ve hareketlerimden.

Hızlı ve geniş adımlarla arabaya ulaşıp açık duran kapısından gövdesini uzattı. Elinde tuttuğu su şişesiyle tekrardan dibimde bitti. Rahatsız olmuşlukla bir adım geri atsam da büyük elleriyle kolumdan tutup beni kaldırıma yöneltti. "Gelin, şöyle oturup bir sakinleşin,"

Kolumu pranga misali saran ellerinden kurtardım büyük bir güç sarf ederek. "Ben gitsem daha iyi olacak," Aile fertlerinin eve benden önce varmaları iyi bir sonuç doğurmazdı. Belki, hava almaya çıktığımı söyleyebilirdim lakin yalan söylemektense eve onlardan önce gitmeyi yeğlerdim.

Doğrudan gözlerime bakan küçük kahveleri, beni olabileceğinden daha çok rahatsız etmişti. "Bari su için, özür mahiyetinde."

Söylediklerinden tek suçlunun ben olmadığımı çıkardım, o da en az benim kadar dikkatsizdi galiba. Belini tüm parmaklarıyla sardığı şişeyi, eline değmemeye özen göstererek aldım. Kapağını çevirirken zorlanmam, şişenin kullanılmamış olduğuna işaretti. Buna sevindim zira tanımadığım bir adamla aynı şişeden su içmek isteyeceğim son şey bile değildi. Başımı hafif geriye yatırarak ağzına kadar dolu plastikten büyük bir yudum aldım. Çöl kesilen ağzımın içi, suyu hissedince huzura erdi. Çok sık su içmememin verdiği rahatsızlıkla dudaklarımdan kopardığım şişeyi kapağı ile buluşturdum. Kahve irislerimi, gözlerine değdirmeyerek düşünceli tavrına şükranlarımı sunmaya niyetlendim. Bu çağda böyle düşünceli insanlarda kıtlık baş göstermişti. Kimse kimsenin umrunda değildi lakin herkes herkesten üstün olmak için içini dışını ezberliyordu. Şeytanın dünyaya yansıması gibiydi çoğu insan. Rol modelleri şeytan olan bu insanlar, kötülüğü yayıyordu düşüncelere ve ruhlara.

GÖĞÜN ACI FERYÂDIWhere stories live. Discover now