2. Bölüm

4.9K 550 1.2K
                                    

Louis, dakikalardır sınıf kapısının önünde dikiliyor, Harry'i gözden kaçırmamak için sınıftan çıkan öğrencileri dikkatle inceliyordu. Ders on dakika önce bitmiş, öğrenci seli bir kaç dakika önce bitmişken Louis aralarında Harry'nin olmadığına emindi.

Öyle konsantre olmuş bir şekilde öğrencileri incelemiş, görmeye çalışmıştı ki çocuk aralarında değildi.

Umutsuzca olduğu yerde sallandı, kapıyı açıpiçeriye bakacak cesareti yoktu ama çocuk da içeride değildi büyük ihtimalle.

Olivia'yla konuştuktan sonra akşama doğru bir dersi olduğunu konuşmalarına kulak misafiri olarak öğrenebilmişti. Dersi olmadığı, sınavları kalmadığı ve üstüne üstlük bu saatlerde Olivia ve Calvin ile bir mekanda oturmayı hayal etmiş olmasına rağmen, çocuğun ders lafını duyduğu anda kafasında kurduğu tüm düşünceleri yıkmıştı. Çocukla bu gün konuşup ikna edebilirse mükemmel olurdu.

Ama şimdi kapının önünde dikilirken çocuğun derse girip girmediğinden emin olamayarak bekliyordu. Kapıyı açıp bakmayı planlamıyordu çünkü strüktür analizi profesörünün de kendisinden çok hoşlandığı söylenemezdi.

Kapının önünde birkaç dakika daha beklemenin ardından sıkıntıyla dönüp gidecekken, fazla yakın durduğunu ancak kapı açılıp alnına çarpınca anlayan Louis birkaç saniye sersemledi.

Kapının arkasındaki oğlanın dudaklarından küçük bir şaşkınlık çığlığı çıktığında Louis yere doğru eğilmiş, alnını ovuşturuyor; aynı zamanda kendi kendine küfredip neden o kadar yakın durduğuyla ilgili söyleniyordu.

"İyi misin?"

Üstten gelen sesle birlikte kapalı olduğunu fark ettiği gözlerini aralayıp dik bir pozisyona geçti. Gözleri yaşarmıştı ve alnının sızısı yakın zamanda da geçecekmiş gibi durmuyordu.

Karşısındaki Harry Styles gülmemek için kendini ne kadar sıktığını oldukça belli eden biriydi. Louis sonunda gözlerini devirdi, ellerini kalça kemiklerine yerleştirdikten sonra iç çekti, "Gül. Gülebilirsin. Bu daha küçük düşürücü."

Harry kafasını iki yana sallayarak gülmesini tutmaya çalıştı fakat dudaklarından kaçan küçük kıkırtılara engel olamadı. "Kusura bakma lütfen," dedi biraz iğneleyici bir tonda. "Kapının hemen arkasında dikilen birinin olabileceğini düşünmemiştim." Ardından tekrar dudaklarını ısırarak gülmemek için kendini tuttu.

Elinde birkaç tane kitap vardı, güneş gözlüğü, güneş çoktan batmış olmasına rağmen hâlâ kafasının üstünde duruyordu ve kafeteryada çantasının koluna asılı olan hırka şu anda üzerindeydi.

"Dikilmiyordum." dedi Louis hızla. "Geçiyordum."

"Aptal değil şanssız o hâlde." dedi çocuk da gülerek. Ardından ortamda oluşan tuhaf gerilimden ötürü Harry boğazını temizledi. Bir anda ciddileşmiş gibi görünüyordu. Kaşları çatıldı, duruşu dikleşti, gülmemek için ısırdığı dudağını bile serbest bıraktı. Louis bu ani değişim karşısında şaşırsa da bir şey demesine fırsat kalmadan, "Ben gideyim." dedi karşısındaki oğlan.

Louis, çocuğun hızlı hâl değişiminden ve bir anda arkasını dönüp yürümesinden ötürü şaşkınlık yüzünden birkaç saniye boyunca olduğu yerde kalakaldı. Ardından adımlarını hızlandırıp çocuğa yetişti.

"Senden bir şey rica edebilir miyim?" dedi çocuğa yetiştiği anda. Çocuğun yeniden aniden durmasıyla birkaç adım önüne geçmişti. Harry Styles çok ani hareketler sergileyen biri gibi görünüyordu.

"Ne ricası?" Biraz önce eğlenip gülen, kıkırdayan, dalgalar geçen kendisi değilmiş gibi gayet ciddi bir tonda, Profesör Scott'un yüzsüzlüğünü aratmayacak derecede sinir bozucu konuşuyordu.

The Project | Larry StylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin