ölüyorum anlasana'

182 31 59
                                    

...

Güneşin gökyüzündeki yerine tırmandığı, sabahın ilk saatleriydi, ışıkları kapattığı halde Kim Seokjin uyuyamıyordu. Çok sevdiği koyu renk kalın perdeleri bile ona, uyumak için uygun ortamı sağlamıyordu.

Zihni meşguldü, aklına takılan çok şey vardı -olmamalıydı, neden vardı ki- koltuğunda bir sağa bir sola döndü. Döndü. Ve tekrar döndü. Olmadı. Yüzüstü yatmayı denedi, tekrar sırtüstüne döndü. Başaşağı sarktı, ayaklarını havaya dikti. Olmadı. Normalde başını yastığa -lafın gelişi, yoksa yastığa gerek de yoktu- koyar koymaz uyurdu şimdi n'olmuştu?

Aslında biliyordu, içindeki bu huzursuzluğun nedeni kendi sınırlarını ezip geçen, basit hayatına davetsiz dahil olan misafirdi. Seokjin, insanların, hayatına müdahale edebilecek mesafeye yaklaşmasına izin vermezdi, zaten yanında bulunmalarını da istemezdi. Etrafını tellerle ördüğü sınırlarının geçilmesiyse ah, bu onun kırmızı çizgisiydi işte. Üstelik davetsiz -ünlem-

Çocuk sorun değildi, kalkınca kapı dışarı ederdi. Ve biterdi -gerçekten, üzerinde düşünmeye bile gerek yoktu- Sorun, uzun zaman sonra hayatına bu denli -yatağında yatıyordu, daha ne olsundu- dahil olan bir kişinin varlığıydı, var olabilmesiydi. Güvenli bölge geçilmişti, peki hayatı tehlikede miydi? Asıl sorun burada başlıyordu, o mavi saçlı çocuğun, deneyimleriyle şüphe duymadan yıllarca sürdürdüğü kararlarını, sorgulama hissinin tohumlarını serpmiş olmasıydı -güvenli bölge geçildiği halde, gayet güzel yaşıyordu, farkındaydı- Belkileri sokmuştu zihnine, susmuyorlardı, rahat ettirmiyorlardı. Seokjin, bu dünya var olduğu zorlu süreç boyunca çıkardığı tüm o kalıplardan emin, kararlarıyla rahattı, rahat olmayı severdi, Seokjin rahatsız olmak istemezdi. Şu an rahatsızdı, bu çok can sıkıcıydı.

Ama, neyse neydi, nasılsa, zamanı gelince serptiği tüm tohumları ezerdi.

Ayağa kalktı. Keşke yağmur yağsa, tam da şu an, diye düşündü.
Yağmur yağsaydı, zihninde zırvalayan tüm kalabalığı susturur, ruhunu lekeleyen duyguları temizlerdi. Olmayacaktı, biliyordu, ihtiyacı olduğu zaman yanında kimse yoktu, istediği hiçbir şey tepside sunulmamıştı, çoğu zaman vazgeçmiş, vazgeçmediklerini ise yalnız başına çabalayarak elde etmişti ve buna, artık alışmıştı -insan mecbur kalınca her şeye alışıyordu-

Zihnindeki kalabalığı yine kendisi -kendi işini pekala kendi görebilirdi- susturdu. Odayla bir olan küçük mutfağa ilerledi, üst camlı bölmeden kendine bir kupa seçti -mor asimetrik çizgileri olan kupayı seçmişti- yarısına kadar su doldurdu ve üç büyük yudumda içti. Kupayı tezgahta bıraktı ve odaya ilerledi. Madem yağmur yağmayacaktı, madem temizlenemiyordu, o halde biraz daha kirlenmekte bir mahsur olamazdı -nihayet kendiyle kalabildiğinde baş gösteren yokluk hissiyle hatırlamasıydı asıl nedeni ama kurcalamaya gerek yoktu- Orta sehpaya attığı siyah kapüşonuna uzandı, cebinden sigara paketini çıkarttı ve bir dal alıp dudaklarının arasına yerleştirdi.

Eli, pantolonunun cebine otomatikman gittiğinde boş dönmüştü. Çakmağı neredeydi? Tekrar kapüşonuna uzanıp ceblerini yokladı.. çakmağı yoktu, sehpanın üzerine bakındı -hamburger kutuları yere düşmüştü- orada da yoktu. Oflayıp sigara dalını, paketine, eski yerine koydu -bir de onu aramakla uğraşmazdı, yokluk hissi beklesindi-

Canı sıkılmıştı, fazlasıyla sıkılmıştı, içinde garip -çünkü duygular onun için hep garipti- bir huzursuzluk vardı. Yatmak istemedi, -zaten istese de sonuca varamazdı- ve çocuğu kontrol etmek adına -ayaktaydı, özel bir anlam yüklemeye gerek yoktu- odasına adımladı.

Odaya girdiğinde yüzüne çarpan ışıkla perdenin açık olduğunu fark etti ve yatağın üzerinden uzanıp perdeyi hızla çekti, şimdi oda daha karanlık, kalın perdeye vuran gün ışığıyla loş bor ortam oluşturmuştu -böylesi çok daha iyiydi- yatağında, mavi saçları yastığına dağılmış gence baktı, bacaklarını kendine çekmiş pikeye sarılmıştı, alnındaki bez ise tarihe karışmıştı. Bir bacağını altına alarak yataktaki ufak boşluğa oturdu, bedeni çocuğa dönüktü. Üzerine eğilerek gözlerine dökülmüş mavi saçlarını arkaya taradı. Elini alnına dokundurdu, ateşi düşmüş gibiydi, gülümsedi.

strayed	;;taejin Where stories live. Discover now