33. Bölüm

14.1K 1K 280
                                    

Merhaba arkadaşlar...

Bu bölümün bir kısmı izelin ağzından yazıldı. Kitap olacağı zaman bu bölüm yazar ağzından olarak güncellenecek. Ama sizi bekletmemek için hemen yayınlıyorum. Sonrasında kitapta farklı sahneler ve anlatımlar ekleyeceğim. Karakter ağzından yazmadığım için bu bölüm biraz acemice gelebilir. Kusura bakmayın. 😉

Umarım beğenirsiniz.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

Keyifli okumalar...

***

Konakta yapılan kalabalık kahvaltı sonrasında, Ela ve ailesini İstanbul'a yolcu ettik. Konağın kapısında onları uğurladıktan sonra Murat, işleri olduğunu söyleyerek konaktan ayrıldı. Evlilik yıldönümü için hediye almam gerektiğinden, çarşıya gitmek için hazırlanmak üzere yukarıya çıktım. Komodinin üzerindeki telefona saate bakmak için elime aldığımda, teyzemden cevapsız aramanın olduğunu gördüm. En son aramanın iki dakika olduğunu görünce hemen geri aradım. Şirket balosundan sonra telefonlaşıyorduk böyle...

"Alo! Teyzoşşşş.."

"Yeşil Böceğim. Seni aradım ama ulaşamadım."

"Evet teyze. Telefonum odamda kalmış duymadım. Nasılsın?"

"Ben iyiyim kuzum. Seni başka bir şey için aradım. Dayın Mehmet'in oğlunu hatırlarsın. Birlikte oynardınız."

"Tabi hatırlıyorum. Bayram şekerlerimi alıp hepsini yediği için hasta olmuştu Buğra."

"Evet canım. Yalnız sende nasıl bir psikoloji yarattıysa şekerlerini çaldığını hatırlıyorsun. Neyse işte Buğra iş için Antep'e gelmiş. Seninle görüşmek istedi. Sana sormadan telefonunu vermek istemedim. "

"Aaa! Çok sevindim. Tabi görüşmek isterim. Ben birazdan çarşıya gideceğim. Müsait olduğunda görüşelim."

"Tamam kuzum ben arar haber veririm şimdi. İzel..."

"Efendim teyzoş?"

"Kızım biliyorum kızgınsın ama. Annenin dilinden düşmüyorsun. Seninle konuştuğumuzu öğrendiğinden beri hep seni soruyor bana. Kardeşin ablasını tanımak için can atıyor. İstanbul'a bir gelsen de, onlarla da görüşsen olmaz mı?"

"Teyze lütfen! Bu konudaki fikirlerimi biliyorsun. Görüşmek istemiyorum."

"Tamam tamam. Belki zamanla düzelir. Neyse ben kapatıyorum. Seni çok seviyorum güzel gözlüm."

"Bende seni çok seviyorum. Ben çarşıya inince ararım. Görüşürüz."

"Görüşürüz kızım."

Telefonu kapattıktan hemen sonra, Murat odadan içeri girdi.

"Aaa! Sen çıkmamış mıydın? Noldu?"

"Telefonumu unutmuşum geri döndüm."

Telefonunu aynalı komodinin üzerinden aldıktan sonra yüzüme bakmadan hemen odadan çıktı. İlk başta açıkçası biraz bozuldum. Ama sonra acelesi olduğunu düşündüğümden çok fazla takılmadım. Yırtık kotumu, Beyaz tişörtümü, spor ayakkabılarımı giydikten sonra, saçlarımı tepeden topuz yaparak, pudra rengi deri ceketimi alarak odadan ayrıldım.

Arabam Amerika'da kaldığından, garajda bulunan şirket araçlarından birisini aldım. Süha babam, burada zorluk çekmemem için şirket arabalarından birisini konağa getirmişti. Sultan Anneme haber verdikten sonra araca binip çarşıya doğru yola çıktım. Aklımda ki hediye çok klasik olsa da, anlamlı olacağını düşünüp, Murat'a bir saat almaya karar vermiştim. Saatin arkasına isimlerimizi yazdıracaktım. Belki yüzlerce saati vardı Murat'ın, ama bu saati belki daha çok severdi. Bilmiyorum... Hem birbirimizi bu kadar seviyorduk, ama aynı zamanda birbirimize yabancı gibiydik. Çok fazla vakit geçirmediğimizden kaynaklandığının farkındaydım tabi ki. Ama bundan sonra nasıl olacak hiç bilmiyordum. Yani o Türkiye de ben Amerika'da... Evliliğimizi nasıl yürüteceğimizi düşünmeden edemiyordum...

DÖNÜŞÜM (KİTAP OLUYOR) Where stories live. Discover now