Üçüncü Tik

3.4K 58 0
                                    

Yaz artık kapıya dayanmıştı. Sabah Happy'i gezdirdikten sonra hızla duşumu alıp evden çıktım. Her sabah ve akşam Happy'le çıktığım yürüyüşler bedenime yaramış, bende gözle görülür fark yaratmıştı. Kendimi daha enerjik, daha mutlu hissediyordum. Sokaktan yokuş aşağı inerken mahallenin kasabına "günaydın", dedim. Adam yerde sessizce yatan köpeğine bakarak "günaydın", diye karşılık verdi. Sokağın köşesinden geçen motorun sesini duydum ve saatime baktım. Hızla karşı caddeye geçmeye çalışırken arkadan gelen araba sertçe kornaya bastı. İçimden adama ha siktir , diye sövecekken, şoför camını açarak. "Abi özür dilerim!" dedi ve iyi günler dileyerek yoluna devam etti. Şoförün bu nazik hareketiyle sokağın ortasında şaşırmış halde arabanın arkasından bakakaldım. Son zamanlarda çok şey beni şaşırtıyordu ancak durup düşünmeye yetecek hiç vaktim yoktu. Metroda Makato'yla buluştum. Dershanedeki öğretmen/öğrenci ilişkimizin yanı sıra Makato'yla iki sıkı dost olmuştuk. Hayat bazen beni şaşırtsa da aslında çok şey değişmemişti. Yine aynı yollar,aynı yüzler,aynı hayat...Ancak bir merhaba ya da bir günaydınla başlayan sabahların hayatın monotonluğunu daha çekilir kıldığı da doğruydu. İş çıkışı, iş yerinin oradaki alışveriş merkezinde buluşmak üzere Makato'yla anlaşıp, metrodan indim.

25. kat...25. kat...Şirketten içeriye girdim. Rıza'yla selamlaştım ancak ellerimi saçıma götüremiyordum bir elimde çantam, bir elimde ki kahve termosumla iki elim bağlanmış artık misilleme yapamıyordum. Ofisteki diğer çalışanlarla selamlaşıp odama geçtim ve günlük işleri yapmaya koyuldum. Kapı çaldı ve Merve yine ellerinde dosyalarla içeriye girmeye çalışırken:

"Günaydın, Merve Hanım,"

"Günaydın, Murat Bey, günlük..."

"Biliyorum, günlük raporlar..." ,masanın önünde yer açıp kalkıp ona yardımcı oldum. Merve gülümseyerek odadan çıktı.

İş çıkışı alışveriş merkezinde Makato'yu beklerken, mağazalar arasında biraz gezindim. Fiyonklu son model araba yine aynı yerinde duruyordu, yanına doğru gittim. Arabanın sağına soluna baktım ancak daha meraklı, dikkatlice inceledim sonra birden aklıma bir şey geldi ve hemen cüzdanımı açıp kontrol ettim. Ben son dakika aklıma gelen işimi halledene kadar Makato da gelmişti. Haftada birkaç kez onunla hem Japoncam için pratik yapıyor hem de hayat hakkında güzel sohbetler ediyorduk. Cüzdanımdan önceden bahsettiğim listeyi Makato 'ya uzattım ve Makato listeyi pür dikkat okudu sonra bana gülümseyerek bana bir Uzak Doğu felsefesini anlatmaya başladı. Sohbet sonunda Makato'nun bahsettiği çarklardan hiçbir şey anlamasam da ilk canlının yaratılışından bu yana hayatta tek geçerli bir kural vardı ki o da: Harekete geçmekti. Ben de eve çok geç kaldığımı fark ederek hemen harekete geçtim. Happy kesin salonun ortasında oturmuş, evin dış kapısına gözlerini dikip beni dört gözle bekliyor olmalıydı. Onu daha fazla bekletmemek için hızlı adımlarla yürürken merdivenlerden koşarak çıktım ve kapıyı açmamla Happy'nin üstüme atlaması bir oldu. Beni görünce sevinçten çıldırıp kendi etrafında dönmeye başladı. Çevremde hoplayıp zıplarken "tamam kızım, tamam" diyerek biraz okşayıp onu biraz sakinleştirdikten sonra hemen yatak odasına geçip üstümü değiştirip onu yürüyüşe çıkardım. Genellikle aşağı mahalledeki büyük parka giderdik ancak saat çok geç olmuştu ve ben çok yorgundum. Happy'le mahalledeki eski yıkık binalar arasında kalmış küçük parka doğru yürüdük. Etraf çok tenhaydı, sokaklardan el ayak çekilmişti. Happy, tasmasını çözmemle birlikte parkın içinde bir sağa bir sola koşuşturup çimlerin üzerinde atlayıp zıplıyordu. Mutluluktan parkın içinde daireler çiziyordu durmadan. Bir anda parkın karanlık köşesinden bir çığlık yükseldi. Ben ne olduğunu anlamadan Happy kulaklarını kaldırdı ve hızla o yöne havlayarak koşmaya başladı. Happy hayır,diye arkasından bağırdım ancak çoktan uzaklaşmıştı. Ben de telaşla arkasından koştum ancak hiçbir yerde yoktu. İyice korkmaya başladım, paniklemişken ara sokaktan bir havlama sesi duyuldu ve hızla o yöne koştum. Yıkık iki binanın arasında bir adam, bir yanda kadının elindeki çantayı çekiştirirken bir yandan da Happy'e 'hoşt hoşt' diyordu. Soluk soluğa kalmıştım ancak karşılaştığım manzara nefes almama fırsat verecek gibi değildi, uzaktan adama "Bırak kadını!" diye bağırdım. Kapkaççı iyice köşeye sıkışmıştı. Kadın bir yandan çantasını kaptırmamak için çekiştirirken Happy ise dişleri ağzından fırlayacak gibi adama hırlıyor, sürekli havlıyordu. O an kendi köpeğimden ben bile korktum. Adamın kaçmaktan başka çaresi yoktu; o da benim gibi düşünmüş olmalı ki çantayı fırlatarak, hızla koşarak binaların arasından kaçtı. Kadın korkudan tir tir titriyordu. Hemen kadının yanına koşarak "İyi misiniz?" diye sordum. Kadının daha fazla ayakta duracak mecali kalmamıştı ve birden yere çöktü. Kadın hüngür hüngür ağlarken ben bir yandan kadını sakinleştirmeye çalışıp bir yandan da Happy'i tekrar gözden kaybetmemek için dikkatle etrafa bakıyordum. Kadının koluna girerek yıkık binaların arasından sokağın başına çıktık. "Aradığınızda sizi gelip alacak biri var mı?" diye sordum ancak kadının, beti benzi atmış, dudakları morarmış, korkudan sesi çıkmaz olmuştu. Evet dercesine kafasını salladı ve "çantam..." diye tam binaların arasını gösterirken happy ağzında tuttuğu çantayla yanımıza geldi. Kadın çantasında telefonu ararken ben hayretler içerisinde happy'e bakıyordum. Kadın kocasını arayıp hemen gelmesini söyledi. Adam gelene kadar kadının yanından hiç yanından ayrılmadım, sürekli sakin olmasını söyledim, artık geçtiği konusunda ona telkinlerde bulunup elimden geldiğince kadını sakinleştirmeye çalıştım.. Beş dakika sonra bir taksi sokağın başına girdi, taksiciye el kol hareketi yaptım. Kadının kocası hızla taksiden inerek "Ne oldu iyi misin?" diye karısına sarıldı. Kadın, beni işaret ederek "Bu beyefendi hayatımı kurtardı" dedi. Hep filmlerde duyduğum repliğin bir gün benim için söyleneceği hiç aklıma gelmezdi. Bu söz karşısında mahcup olup yok canım, demeye çalışsam da adam, birden beni kucaklayıp "Kardeşim" diye sıkıca sarıldı. Bu iri, uzun saçlı, deri ceketli, heavy metal tarzlı adam beni kucaklarken resmen ayaklarımı yerden kesmiş; içten sarılmasıyla kemiklerimi kırmadan yere bıraktığı için kendimi şanslı hissettim. Adam sürekli bana teşekkür edip durdu ve sonra telefon numaramı istedi. Karısını taksiye bindirirken benim de onlarla gelmem için ısrarla davet etse de ben, bu daveti nazikçe reddettim. Adam ve karısı taksiyle uzaklaşırken, ben ve Happy arkalarından biraz baktık ve sonra Happy'e dönerek "Sen ne yaptın kızım?" dedim. Happy sanki suçunu bilircesine bir patisiyle suratını kapadı. "Bir daha sana aksiyon filmi izletmeyeceğim", havladı. "Sen neden benim terliklerimi getirmiyorsun?... " söylene söylene birlikte evimizin yolunu tuttuk.

Profesyonel Hayaller Where stories live. Discover now