30.Bölüm

76 18 0
                                    


30.Bölüm

Deliksiz uykumun karanlığını bir şarkı sesi böldüğünde, Rick ile başlayan ve yine Rick ile biten anlamsız bir kaç kelime mırıldandım. Derin bir uykuya dalmadan önce yaşadıklarımızı hatırlamak uyanmama kavelyelik ederken, dilimin Rick ile lal olması hiç garip hissettirmiyordu. Dün gece tüm alfabem baştan yazılmış, sözcük dağarcığımda yalnız kendi adı kalana dek tüm sözlüğümü darmadağan etmişti Mavilim..
Uzun zamandır ilk kez bu kadar huzurlu bir uykuya onun kolları arasında kaymış ve dinlenmiştim. Mantıksız tek şey, şarkı sesinin bir kadının ağzından dökülmesiydi şu anda.
Sonra bir ses daha duydum.

"Uyan!"

Gözlerim açılırken bana emir veren kadını bulmaya çalıştım lakin karşımda, tam karşımda genişçe bir pencerenin ağır kırmızı perdelerinin arkasından manzarayı izleyen bir başka kadını buldum.
Şaşkınlıkla solurken önce ayakta dikilen bedenimi sonra nerede dikildiğimi anlamaya çabaladım. Menses soluğumu duymuşcasına ansızın arkasını dönüp turuncu gözlerini gözlerime çevirmişti.

"Nefesini tut." dedi sesin kaynağı bu kez açıktı. Yakındaydı. Sağ tarafıma baktım. Yanımdaydı.

Menses hiç bir şey görmemiş ama kuşkulanmıştı. Gözleri odayı süratle inceleyip bana, bize doğru ilerledi korkudan öldüğümü sanıyordum ki ikimizin ortasından geçip yüksek, orta çağdan kalma makyaj masasından tarağını alarak penceredeki yerine geri döndü.

"Neler oluyor?"  dedim tüy kadar hafif.

Ejder leydisinin, son büyü bükücünün; Fatum'un gözleri gözlerimi kısa bir an bulsa da açıklamak yapma gereği görmeden, bana arkasını dönüp "Takip et beni." dedi.

Ansız ürperti tenimi yalarken kollarımı çıplak gövdeme sardım. Oda, odadan ziyade bir ev gibiydi. O kadar geniş ve uzundu ki diğer bölmelerine yürümeye cesaret edemiyordum lakin bulunduğum kısmı hızlıca taradım.

Yine eski dönem, şu masallarda okuduğum oldukça yüksek ve oldukça büyük yataklardan konulmuştu baş köşeye. Altın sarısı yorganda kalın güpür ve işlemelerin aralarına ağır taşlar nakşedilmişti. Kırmızı perdeler zemini boydan boya kaplamış hali ile eş renkte, tüm eşyalar şamdanlar, abajurlar, koltuk ve dolaplar klasizm akımını yansıtıyordu.
Kadının giydiği fildişi saten gecelik, kağıt kadar beyaz teniyle uyum sağlıyor uzun eteği yerleri süpürüyordu. 

"Ölüm!" diye bağırdı bir ses alt perdeden. Zıplayıp beni bekleyen Fatum'a baktım.
"Vaktim yok acelet etmeliyiz." dedi.

"Ölüm mü?" dedim titrerken.

Fatum kahverengi saçlarını omzuna yayacak biçimde kafasını yana eğdi.
"Adın mu değil mi çocuğum?"

Gözlerimi yumdum.
"Bu."

Menses uzun ateş kızılı saçlarını özenle tarar, dalgın dalgın manzarasını seyrederken Fatum'un peşinden kapalı kapının ardından yürüdüm.
Bir kuledeydik. İçleri oyulup kandil konulmuş taş duvarların hapsettiği sarmal merdivenlerden iniyor, iniyorduk.

"Peki senin adın ne?" dedim.

Ben arkasından peşi sıra iniyorken o öndeydi. Saçları sırtında dalgalanarak kafasını arkaya çevirdiğinde onun da çıplak olduğunu fark ederek şaşkınlığımı bir level daha arttırdım.
Kaç yıllık hayatımda ilk kez astral seyahet ediyordum ve o da çıplak yattığım ilk geceye denk gelmişti!

Dudağı gerildi, kenarında bir oyuk peyda verdi.
"Adımı biliyorsun."  dedi.

Ben daha gülümsemesine alışamazken, "Katılıyorum, ben de giyinik olmanı tercih ederdim." diye ekleyerek dumura uğrattı beni.

Auxılıum Serisi III; CellatWhere stories live. Discover now