34.BölümSağlam omzumda Marcel'ın elini hissettim. Marcel Rick'i tanımıyordu.
"Hah! Bırak, boşver sülük diğer sülüğü öldürsün işte." Dedi gevşekçe.Gözlerimde alev harladığında tenimdeki eli yandı. İnleyerek elini çekti.
Marcel'ı bırakıp bir adım attım.
"Rick.." dedim yutkunup. Gözleri beni görmüyordu.
"Rick mi?" Dedi Marcel.
Neden diğer timsahlar gibi gidip insanlarla ilgilenmiyordu ki? Buradaki aksiyon dinmişti.
"Bu Rick o Rick mi? Hani o Rick!"
Yumruklarımı sıkıp omzumun arkasından ona baktığımda sustu ama gitmedi.
"Git." Dedim dişlerimin arasında. "Seninle uğraşamam bir de."
Bacaklarını omuz hizasında açıp silahını temkinle sol eline aldı.
Marcel solaktı.
"Beni kovamazsın, sağ kolunum." Dedi.Burnumdan ıslık gibi bir nefes geldi geçti. Vampir ısırıkları hala cayır cayırken Rick'e ilerledim.
"Rick, bırak." Dedim otoriter bi sesle. "Onu şimdilik öldüremeyiz. Önce konuşması lazım. Lancelot'un yerini söylemesi lazım. Lancelot'un amacını ve planını söylemesi lazım."
Sten'in titremeleri kesikleşirken, tam dibine çöktüm. Ellerimi Sten'in boğazını sarmış koluna koydum.
Nefes almayı bırakıp daha da içine girdiğimde Marcel'ın silah şarjörünü değiştirişini işittim.
"Rick." Dedim. Bir elim sarı saçlarına gitti. "Rick! Angela'yı kaçırdığı yeri söylemesi lazım!"
Kafasındaki elim havada kalırken diğer elim hızıyla savruldu. Çöktüğüm yerde geriye sendeleyip popomun üstüne düşerek oturdum.
Marcel tek kurşun sıktı. Hemen ayağa fırladım.
Silahını doğrultmuş, bizden en uzak köşede kusan Rick'i hedef almıştı.Silahı tutan koluna vurduğumda demir gibi sağlam durup tutuşunu bozmadı.
"Onu içmiyordum." Dedi Rick. İki büklüm olduğu sütun dibinden ayrılıp ağzını silmesini izledim.
Hiç bir şey yaşanmamış gibi, ona doğrultulmuş silah yokmuş gibi rahat tavrıyla bana doğru yürümeye başladı.Tepkime hakim olamadan iki adım geri gittim.
Rick'i duraklayan Marcel'ın ona iki adım yaklaşması değil benim ondan uzaklaşma çabam olmuştu.
Ayağı havada kaldı, duraksadı. Kenarda yatan Sten'i gösterdi.
"Onu öldürmüyordum, bir vampiri öldürmeden etkisiz hale getirmenin tek yolu bedenindeki kanı boşaltmaktır." Dedi.Marcel inanmaz bir homurtu çıkardı. Yine de silahını indirmişti.
"Sen de onu kurutana kadar bir güzel içtin." Dedi Marcel."İçmedi, kustu." Dedim vaziyetini öne süren objektif bakış açısıyla.
Rick'in gözleri Marcel'a hiç dönmedi. Yalnızca bana bakıyordu.
Çenesiyle Marcel'i işaret etti.
"Bu kim?""Sağ kol." Dedim. Ben de Marcel'e hiç bakmadan.
Yavaşça dudağımı ısırdım. İkimiz de nasıl davranacağımızı kestiremiyorduk. Konsey'e muhbirlik yaptığını ayan beyan ifşa eden sağ kolumun da inatla bizi yalnız bırakmaması hiç yardımcı olmuyordu.
Timsahların vampirlerle ahbaplığı yasaktı. Timsahların Alavan'ı ise bir vampire gönül bağı vardı.
Rick endişemi anlıyordu. Rick beni tanıyordu.
Yerinden bir milim kıpırdamadan mekanik bir sesle sordu.
"Kolun nasıl?"

YOU ARE READING
Auxılıum Serisi III; Cellat
AdventureEcel esir düştükten sonra, girdiği çıkmazlarla dolu yolun sonunda kendini Cellat olarak bulacak. Öyle bir oyun ki bu, halkalar birbiri ardında değil yalnızca. Tüm zincirler anahtarı unutulmuş kilitlerle, sarmalanmış bir diğerine ve bir diğerine. H...