Bölüm 12: "İki Kırık Kalp"

10.7K 730 70
                                    


Hocanın sınıftan çıkmasıyla birlikte biz de ayaklandığımızda Kaan kolunu omzuma atmış, Buğra'yla sohbet ediyordu. Göz ucuyla ona baktım, doğum gününün üzerinden iki gün geçmişti ve hâlâ adamakıllı konuşmuyorduk. Kalbini kırdığımı biliyordum ama doğrusunu söylemek gerekirse bu kadarını tahmin edememiştim.

Kehribar gözleri katiyen bana dönmezken bahçeye çıkmıştık. Kaan, aramızdaki gerginliği hisseder gibi bana üstten bir bakış attı. “Siz iyi misiniz?”

“Evet,” dedim omuz silkerek. “Neden ki?”

“Ne bileyim,” diye mırıldandı dudaklarını büzerek. “İki gündür bir tavırlar, bir tripler. Sizi eskisi gibi görmüyorum hiç.”

Alayla güldüm. “Eskiden nasılmışız ki?”

“Daha...” Dudaklarını ısırarak bir süre düşündü. “Âşık?”

Duraksayarak mavi gözlerimi hızla ona çevirdiğimde, bana kısa bir bakış atsa da umursamazdı. Ellerini pantolonunun cebinden çıkarmadan omuzlarını silkti. “Ufak tefek atışmalar olur. Takma kafana, hallederiz.”

Eskisi gibi olmadığımızı inkâr etmemişti. Kaşlarım öfkeyle çatılırken bunu bakışlarıma yansıtmaktan da çekinmedim. “Ha, eskisi gibi âşık değilsin yani?”

Aramızda derin bir sessizlik olurken adımları yavaşladı ve büyüttüğü gözlerini üzerime dikti. Bana hayret ve biraz da utançla bakarken gözlerini kaçırarak cebinden çıkardığı eliyle yanağını kaşıdı. “Öyle bir şey söylemedim.”

Kızardığımı hissettim, sahiden bunu yapmış mıydım? Sanki gerçekten sevgiliymişiz gibi ona hesap mı sormuştum?

Kendimi boğmak istiyordum.

Huysuzlanıp önüme döndüğüm de Kaan bana tuhaf bir bakış atarak kolunu omzumdan çekti ve beni hafifçe Buğra'ya doğru ittirdi. “Ya bir yürüyün gidin, halledin şu meselelerinizi.”

Omzum koluna çarparken ayakta kalmayı becerebilmiştim. Asi bir tavırla ikisini de beklemeden önden ilerlemeye başladığımda, “Şuna bak şuna,” diye homurdandığını duydum Kaan'ın. “Kızım fazla naz âşık usandırır. Hele ki Buğra'yı bıktırıp bana ağlamaya hiç gelme, vallahi dinlemem.”

Onu umursamadan yürümeye devam ettiğimde, bir anda karşıma çıkan Selim'le duraksamak zorunda kaldım. “Aha böyle!” diye bağırdı mutlu bir ifadeyle Selin'e bakıp. “Masmavi.”

Evet, konumuz yine gözlerim olmalıydı. Gülerek onu göğsünden ittirdim ve önümden çıkmasını sağladım. “Yine ne olmuş?”

“Bu geri zekâlı birine tutulmuş,” dedi Yağız, ilerleyip yanına oturmamı izlerken. “Senin gibi mavi gözleri varmış, ondan bahsediyor.”

“Ama çok güzeldi be kanka,” diye mırıldandı Selim, hayranlık dolu bir sesle. “Hani sen halt etmişsin yanında.”

Ağlamaklı bir ses çıkardım. “Eyvallah ya.”

Beni takmadan devam etti. “Koyu sarı, upuzun saçlar, masmavi gözler...” Sırıttı. “Hem de senden kısa. Başı tam göğsüme geliyor böyle. İdeal sevgili adayım.” Hülyalı bakışlarının ardından gözleri irileşti. “Hatta ideal sevgilim. Aday maday yok. Hem onun da gönlü var bende. Biliyorum ben.”

Somurttum. “Ben boyumdan memnunum bir kere.”

Muzip bir tavır takınarak yan gözlerle Kaan'la konuşan Buğra'yı gösterdi. “Başın geliyor mu onun göğsüne?”

BİR DUYMUŞ BİN DÜŞMÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin