Bölüm 32: "Kalbi Gülümseten Hayaller"

7.6K 564 21
                                    


Gözlerimin ağrıdığını hissederek elimdeki kağıdı masama bırakırken içimde hâlâ bir burukluk vardı. Kaan yalanımı öğreneli üç gün olmuştu ve bu süreçte bir kez dahi suratını görmemiştim. Onu birkaç kez aramış, tek tük mesajlar atmıştım ancak bana geri dönüş yapmayacağını anladığımda sadece kendi hâline bırakmaya karar vermiştim.

Ceyda da bana her gün bir özür mesajı atmadan geçmiyordu. Bu süreçte onların da Kaan'la bozuk olduklarını tahmin edebiliyordum ancak tıpkı Kaan gibi, Ceyda'ya da söylemiştim bu yalanı ve benimle konuşmasa bile ona haksızlık edemezdi, Ceyda'nın tek suçu yalanımı Kaan'dan önce öğrenmiş olmasıydı ve bunu ona söyleyen zaten bendim.

Buğra ve Selin bu üç günde hep yanımda olmuşlardı. Buğra zaten hemen karşımda oturduğundan buluşmamız zor olmuyordu ve Selin de Büşra gelene dek benimle kalmıştı, Büşra'ya neler olduğunu bilmiyordum, kendime öylesine dalmıştım ki ilaçlama olayından beri hiç konuşmamıştık. Bugün eve dönecekti. Zümrüt'ü nasıl karşılardı bilmiyordum ancak kötü bir tepki vermeyeceğinden de emindim.

Selin elindeki telefonu bırakmadan yanıma yüzüstü bir şekilde uzanırken, "Çok çalışmadın mı?" diye homurdandı huysuzca. Selim'le kesinlikle çok farklılardı çünkü Selim sınav zamanı kafasını kaldırmadan çalışıyordu, Selin'in hiç öyle bir amacı yoktu. "Yeter! Biraz benimle ilgilenir misin?"

Onun sitemine gülerek gözlerimi devirirken, "Sadece finaller kaldı," diye mırıldandım. "Sonra hazırlığı resmen bitirmiş olacağız. Hem," yan gözlerle telefonuna baktım. "Seninle başka biri ilgileniyor gibi zaten."

"O konuda." Selin yerinde dikleşerek bana baktı. "Kaya buluşmak istiyor, sen de benimle gelmek ister misin? Hem tanışmış olursunuz."

Sesimi alçaltarak kapıyı kontrol ettim. "Zümrüt."

Selin omuzlarını düşürerek bana bakarken, "Onu Yağız'a falan bıraksak?" diye sordu, dudaklarını büzmüştü. "Kafanın yeterince dalgın olduğunu biliyorum ve evde kağıtlarla bakışarak bunu düzeltemiyorsun."

Kaşlarımı çattım. "Ben ders çalışıyorum."

"Yüsra, o kağıtları ben gelip düzelttim, sen ters tutuyordun."

Pes ederek ellerimi havaya kaldırırken, "Elimde değil," dedim sitemle. "Kaan'la daha önce hiç bu kadar küslük yapmamıştık, muhtemelen en uzunu dört dakika falan sürmüştü ama şimdi aramalarımı bile cevaplamıyor."

Selin omuz silkti. "Dibine kadar haksız olduğunu biliyorsun, Buğra ilk geldiğinde onu epey silkelemiş gibiydi. Sadece kendine gelmeye çalışıyordur."

Sessiz kalarak söylediklerini düşünürken kapımın tıklatıldığını duydum. Zümrüt yavaşça kapıyı aralayarak bana bakarken, "Kapı çalıyor," diye mırıldandı. "Ben bakacaktım ama gelen sana gelmiştir. O yüzden..."

"Zümrüt." Gözlerimi yumarak omuzlarımı düşürdüm, bir de bu sorun vardı. Ne yaparsam yapayım Zümrüt asla kendini bir fazlalık gibi hissetmekten vazgeçmiyordu. "Lütfen yapma artık. Evinde gibi davran, bana gelecek olan herkes seni tanıyor zaten." Ayaklanarak yanına gittim ve omuzlarına dokundum, en azından eskisi gibi irkilmiyordu. "Bak Selin de burada kalıyor, çünkü arkadaşım. Sen de bu yüzden buradasın, tamam mı?"

Dudaklarının kıvrıldığını gördüm. Biraz fazla çekingendi ama kibarlığıyla birleştiğinde bu bile ona yakışıyordu. Kolunu sıvazlayarak yanından geçtim ve kapının hafif tıklatılışından kimin geldiğini anlayarak tebessüm ettiğimde karşımda kehribar gözlerini gördüm. "Hoş geldin."

BİR DUYMUŞ BİN DÜŞMÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin