Bölüm 36: "Kurulan Hayaller ve Parçalanan Umutlar"

8.9K 532 110
                                    


Gerginlikle titreyen ellerimi yumruk yaparak Selim'in yanında getirdiği küçük pastaya bakarken yüzümde bir tebessüm vardı. Heyecanlıydım. Seneler sonra Kaan'ın doğum gününü yüz yüze bir şekilde kutlayacaktım ve işin içine küslüğümüz eklenince ne yapacağımı bilemiyordum.

Selim meyveli pastanın üzerine diktiği beş ve sekiz rakamlı mumları yakarken ilk getirdiğinde buna bile dikkat edememiştim. Buğra onun bu Sivas aşkına söylendiğinde Selim sırıtarak hepimiz Sivaslıyız, demiş ve kendince bu duruma bir açıklık getirmişti, onun dışında pastada on dokuz mum daha vardı. Asıl pasta sonradan gideceğimiz mekândaydı, bu ufak pastayı göz boyamak için almıştık.

“Yak mumları yeni yenge, yak.” Selim Zümrüt'e talimat verirken uzandı ve onun eline vurdu. “Erittin kız beşi, beceriksiz. Sivas beş olmadan nedir ki?”

“Selim.” Yağız tok bir sesle Selim'e çıkışırken Zümrüt'ü arkasına çekti. Bu savunma içgüdüsü Zümrüt'ü ilk gördüğü andan itibaren vardı Yağız'da. “Mum o. Eriyecek tabii mal.”

Zümrüt kızararak olduğu yere sinerken Yağız'ın aksatmadan her gün onu görmeye gelişinin sahiden işe yaradığını gördüm, bize karşı hâlâ kendi mesafesini korusa da Yağız'a karşı böyle değildi. Bizim söylediğimiz bir şeyi istese bile onun onayı olmadan yapmıyordu, kendini ona borçlu mu hissediyordu bilmiyordum.

“Sen sus çocuğumun sorumsuz babası,” diye homurdandı Selim, ağzını yamultarak. “Grubun sapı olmak beni endişelendiriyor.”

Kıkırdayarak gözlerimi devirirken aralarından ayrıldım ve odama girerek son kez kendime göz gezdirdim. Elimde Spider Man oyuncağıyla çocuk gibi görünüyordum. Kaan için çok uğraşmıştık ve bu kadar uğraşı inadı yüzünden görmezden gelmesini istemiyordum. Üzerime giyindiğim apaçık gri renge sahip elbiseyi bana annem Bolu'dan gelirken hediye olarak getirmişti. Dizlerimin hizasında biten bir astarı olsa da tülleri dizimin altına dek uzanıyordu ve boynumla kollarımı saran tül detayı çok hoş görünüyordu. Ayaklarıma yine aynı renklerde sade bir topuklu ayakkabı giyinmiştim ve saçlarım her zamanki gibi, dümdüz bir şekilde omuzlarıma dökülüyordu. Buğra'nın beni gördüğü ilk anda verdiği tepki aklıma geldikçe gülmek istiyordum.

“Boşuna bakma,” diye mırıldandı arkamdan, bu sesi tanıyarak derince soluklandım ve aynadan onun arkamdaki yansımasını izledim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

“Boşuna bakma,” diye mırıldandı arkamdan, bu sesi tanıyarak derince soluklandım ve aynadan onun arkamdaki yansımasını izledim. “Kusur bulamazsın, ben de çok baktım.”

Alt dudağımı dişlerimin arasına çekerek topuklarımın üzerinde ona döndüğümde mavi gözlerim hiç görmemiş gibi onu yeniden süzdü. Üzerinde saçları ve gözleriyle harika uyum tutturan hâki rengi bir gömlek vardı ve kollarını iki kez katlamış, sol bileğine göze gelen siyah bir saat takmıştı, hemen saatin arkasında bilekliği vardı ve çok dikkat çekmese de ortasında yazan Y harfi gözümden kaçmamıştı. Altına koyu renkli bir kot pantolon giyinmişti, aslında özel olarak giyindiği şeyler değildi ancak onu sweat ve kazaklarıyla görmeye alışkın olduğumdan daha olgun gelmişti. Saçları dağınık olsa da özenle dağıtılmış gibiydi. Kısacası kusursuz görünüyordu.

BİR DUYMUŞ BİN DÜŞMÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin