-1-

1.4K 82 261
                                    

"Üç!"

"İki!"

"Bir!"

Havai fişeklerin sesleri arasından "Yeni yıl!" haykırışları duyuluyordu. Alkışlar, kahkahalar ve mutluluk tüm geceyi süslüyordu. Kar ise insanlara güzelliğini yine gösteriyordu. Sokaklardaki kedi ve köpeklerin sesleri dahi ahenkli geliyordu kutlama esnasında.

Nihayet 2019 yılını bitirmiş ve 2020'ye geçmişlerdi. Herkes 2019'un iyisiyle kötüsüyle bitmesinden memnundu. 2020 için heyecanlı olanlar, ondan korkanlar ve yılbaşına dayanamadan uyuyakalmışlardan oluşan bu dev kitlenin yeni yıl için bir sürü dileği, planı ve umudu vardı.

Bir kişi kariyerinde başarılı olmayı planlarken bir başkası tüm yılını ailesi ile geçirme hevesiyle yaşıyordu. İşlerini yeni ellerine alanlardan okullara ilk adımlarını atan miniklere, herkes 2020 hakkında planlara sahipti.

Belki bir yazar yeni bir kitap yazacaktı ve herkese yazdıklarıyla ilham kaynağı olacaktı. Belki bir ressam dünyanın en güzel resmini çizecekti. Belki bir profesör harika bir keşifte bulunacaktı. Belki birisi yaptığı hataları fark edecek ve işler daha da kötüleşmeden bunları telafi edecekti. Belki dünyanın kaderini değiştirecek insanlar bu yıl doğacaktı. Belki insanlık bu yıl gerçekten neyin önemli olacağını anlayacaktı.

Koskoca üç yüz altmış beş günden bahsediyorlardı! O kadar sürede neler olmazdı ki?

Peki ya ülkeler? Onlarında pek fazla şey yapacağı kesin. Yılbaşı için ailesi olan herkes toplanmıştı. Film izleyenler de vardı, yemek yiyenler de. Yalnız ülkeler ise genellikle uyuyordu veya kendi kendilerine çılgınlıklar yapıyorlardı. Bir araya gelmiş arkadaşlar ise yalnız ülkelere kıyasla daha çılgınca şeyler yapıyorlardı.

Dünya'nın dört bir yanından yeni yıl hakkında kutlamalar gelmeye başlamıştı. Özellikle Rusya'dan. Çok fazla yerel saati olduğu için ne zaman bir bölgede yeni yıla girilse Rusya onlar için ayrıca seviniyordu ve kutlama mesajları atıyordu.

Yeni yıl için bir araya gelmiş ailelerden birisi de Fransa topraklarındaydı. İngiltere, Fransa, Sealand, Kanada, Amerika, Yeni Zelanda, Avustralya ve orada neden bulunduğunu kendisinin de bilmediği Güney Kore; hepsi yeni yılı birlikte kutlamaktaydı.

Yeni Zelanda ve Avustralya, Güney Kore'nin önderliğinde dans ediyordu. Fransa ve İngiltere onları izlerken kahkaha atmaktaydı.

Amerika ise yıl başı için süsledikleri çam ağacının altında yüzüstü yatıyordu ve tuhaf sesler çıkartıyordu. Kanada, Amerika'nın yanına çömeldi ve "Sana üçüncü kez söylüyorum Meri, o 'büyü sözleri' hiçbir işe yaramıyor." dedi. Amerika elini havada salladı ve "Sana ne ya?" diye sordu. Kanada endişeli bir şekilde "Özür dilerim Amerika ama seni yıl başı zamanı Çin'e büyü yapmaya çalışırken görmek normal bir şey değil." dedi.

Amerika elini yere vurdu ve ağaca doğru yuvarlandı. Ağaca çarptı ve ağacın üstündeki bir dekor Amerika'nın suratına düştü. Amerika acıyla küfür etti ve İngiltere duydu mu diye endişeyle baktı. Güney Kore'ye o tuhaf müziği yüksek sesle açtığı için içinden teşekkür etti ve sessizce küfür etmeye devam etti. Kanada kıkırdarken "İşte benim bildiğim Meri." dedi.

Gözlerini deviren ve güneş gözlüğünü anlından gözlerine indiren Amerika "Bu kesinlikle ağacın suçuydu Nada." dedi ve olduğu yerde uzanmaya devam etti. Kanada başıyla onayladı ve "Evet, onun suçuydu. Ne hakla burada durur o? Seni gördüğünde yana çekilmesi gerekmiyor muydu? Terbiyesiz ağaç!" diye dalga geçti. O sırada arkalarında duran Sealand "E iyi de o bir ağaç değil mi? O hareket edemez, değil mi?" diye sordu.

Kanada, Sealand'ın masum yüzüne baktı ve "Şaka yapıyordum Sealand." diye açıkladı. Amerika da orta parmağını kaldırdı ve "Bu kadar da aptal olma veletçik." dedi. Kanada "Amerika!" diye kızdı ve ardından Sealand'a sarılıp "Sen onun dediğini ciddiye alma canım kardeşim, o değişik canlı bunalımda." dedi. Sealand gülümsedi ve "Sorun değil Kanada abla, üzülmedim," diye başladı. "çünkü bana dediği onca şeyin içinden açıkçası en kibar olanı buydu."

Ayağa kalkmaya çalışan Amerika "Beni Nada'ya ispiyonlamayı bırakır mısın?" diye rica etti sinirle. Kanada da hızla ayağa kalktı ve Amerika'ya tepeden bakarken "Sen ne hakla bu minik akçaağaç özüne hakaret edersin? Ve benim ne hakla bundan haberim olmaz?" diye sorguladı. Ardından da "Bir saniye ya! Benim bundan hangi hakla haberim olmaz?!" diye sordu kendisine.

Sealand'ın yanına eğildi ve "Özür dilerim Sealand! Seni düşünmem gerekirdi!" dedi. Sealand "Sorun değil abla." demesine rağmen Kanada seri bir şekilde özür dilemeye başlamıştı. Amerika o sırada ayağa kalkmış ve ağaçtan düşen süsü eline almıştı. Ağaca yöneldi ve bir süre bakındı, düştüğü yeri gördü ve süsü takmak için uzandı.

Ama boyu yetmedi. Amerika daha da uzamayı denedi ama bir türlü oraya ulaşamadı. Onun bu çaresizce çırpınışlarını izlemekte olan Kanada, Sealand'ın başını okşadı ve "Eğer Amerika sana yanlış bir şey yaparsa bana veya da İngiltere'ye söyle tamam mı canım?" diye tembihledi. Sealand başıyla onayladıktan sonra Kanada "Hadi o zaman Güney Kore'nin yanına git, dans etmek keyfini yerine getirebilir." dedi ve Sealand hızla Güney Kore'nin yanına gitti.

Kanada, Amerika'nın elinden süsü aldı ve hiç zorlanmadan takmayı başardı. Amerika somurttu ve başını başka bir tarafa çevirip kollarını göğsünde birleştirdi. "Yine ne oldu Meri?" diye sordu Kanada. "Yine neye alındın?"

Amerika alıngan bir tavırla "Uzun boyunla yine hava attın." dedi. Kanada yaklaşık beş saniye boyunca gülümsedi, sonrasında "Sana yardım etmeye çalışıyordum." diye açıkladı. "Eğer seni üzdüysem özür dilerim Meri."

Odanın bir tarafında duran koltuğa oturdu Amerika, Kanada da yanına oturdu. Amerika kollarını çözdü ve dizlerinin üstüne koydu. Gerçekten çok mutsuz duruyordu. Kanada, Amerika'nın omzuna dokundu ve "Seni bu kadar üzdüğümü fark etmemiştim Meri. Çok özür dilerim." dedi ama Amerika başını olumsuz salladı. Gözlüğünü çıkarttı ve yakasına astı. Ellerine bakarken "Ben... Japonya burada değil diye mutsuzum." dedi.

Kanada, Amerika ve Japonya'nın ayrıldığını hatırladı aniden. Hızla Amerika'ya sarıldı ve "Kıyamam sana, lütfen moralini bozma." dedi. Amerika arkasına yaslandı ve "Nasıl moralimi bozmayayım Nada? Bu gece gerçekten çok farklı bir gece olabilirdi. Ben Japonya'ya... Evlenme teklifi etmeyi düşünüyordum, bu gece için plan yapmaya iki ay önceden başlamıştım. Ona güzel bir yüzük dahi almıştım..."  diye açıkladı.

Gözleri aniden nefretle doldu. Yumruklarını sertçe sıktı ve kemik sesi ürkütücü bir şekilde duyuldu. Kinle "Hepsi Çin denen iğrenç köpeğin suçu." diye fısıldadı. Kanada panikle "Hey hey hey! Sakin ol Amerika!" dedi. Amerika hala öfkeyle kaskatı kesilmiş dururken Kanada "Özür dilerim ama Çin'in cidden hiçbir suçu yok." diye bildirdi.

Amerika gözlerini devirmiş, öfkeyle solurken Kanada bilginlikle "Olanları öğrendim. Güney Kore'nin topraklarında Kuzey Kore'nin olduğunu biliyormuşsun ve bir gün onu yakalatmışsın. Sonraysa Kuzey Kore'yi alması için Çin'e o videoyu çekmek istediğini söylemişsin ve o da kabul etmiş. Teknik olarak hiçbir şey onun yüzünden olmadı, sadece oğlunu almaya çalışıyormuş." diye anlattı.

"Dürüst olmam gerekirse Çin bunu hükümete bildirip hayatı sana katlanılmaz hale getirmek yerine o anın korkusuna kapılıp yanına geldiği için kendini şanslı saymalı, hatta Çin'e teşekkür dahi etmelisin."

Amerika "Yuh be!" diye bağırdı. Ardından yine kollarını göğsünde birleştirdi ve "Olmadı ayaklarına kapansaydım? Sende çok destek çıktın bana var ya!" diye söylendi. Kanada kendi yüzüne hafifçe vurdu ve hayattan bıkmış bakışları eşliğinde "Sana destek vermeye çalışsam başını daha da belaya sokacaksın Meri. İnsanların ve Birleşmiş Milletler'in söz konusu çocuk ülkeler olunca ne kadar katılaştığını gayet iyi biliyorsun." dedi.

-Devam Edecek-

[countryhumans] - Savaşın Cehennem AteşiWhere stories live. Discover now