-94-

535 45 188
                                    

Ulaştıklarında yardım alanında bir ülke kalabalığı vardı. Herkes ihtiyaç duyduğu tedavi için sıra beklerken insanlar daha fazla doktorun gelmesini bekliyordu. İsviçre ve Arabistan, doktorlara eşlik ederek bir süre daha dayanmalarını sağlıyordu ama kaynaklar da azalıyordu.

Güney Kore, Finlandiya ve İsveç de nihayet bulunmuştu.

Kuzey Kore'yi normal halinde gören Güney Kore, tüm mutsuzluğunu ve ağrıyan bacaklarını unutup kardeşine koşmuştu. Ona sıkıca sarılmıştı ve onu ne kadar özlediğini söylemişti. Kuzey Kore aynı şekilde Güney Kore'ye sarılmıştı. Ona bir şey olmuş olmasından çok korkuyordu. O sırada Estonya da Finlandiya'ya sarılıyordu. Kısa boyundan ötürü biraz fazla sevimli duruyordu, onun dışında sarılmaları oldukça dramatikti. Baltık üçüzleri enkazdan çıktıklarında İskandinavları görmedikleri için çok paniklemişti. Neyseki İskandinavlar da çıkmıştı.

Kardeşlerine rahatlamış bir gönülle sarılan Norveç "Sizi şapşalar neredeydiniz siz?" diye sordu. İsveç kıkırdarken Finlandiya "Nerede olabilirdik sence?" diye sordu dalga geçmek için. Danimarka ve İzlanda, kardeşlerinin ne durumda olduğunu kontrol etmekteydi. Finlandiya ve İsveç'in kollarına hafif ezilmeler vardı. Dokunun kalıcı hasar almasını engellemek üzere doktorlar onların da tedavilerini kabul etmişti. Güney Kore'nin bacaklarında ise morarmalar ve derin kesikler vardı. Eğer yıkım anında Finlandiya ve İsveç yanında olmasaydı büyük olasıkla sağ çıkamazdı.

Güney Kore'nin de tedavisi kabul edildi. Onun için yapılması gereken pekte fazla şey yoktu. Bir kırığın veya çatlağın olup olmadığından emin olduktan sonra hemen işleme başlayabilirlerdi. Sorun şu ki bundan emin olmalarını sağlayacak ortamda değillerdi. Bu yüzden her ihtimale karşı Güney Kore'nin kımıldamamasını istemişlerdi. Kuzey Kore, defalarca Finlandiya ve İsveç'e kardeşini korudukları için teşekkür ederken Finlandiya ile İsveç'in Kuzey Kore hakkındaki kötü düşünceleri ortadan kalkıyordu.

Kıbrıs kardeşler iyi durumdaydı. Baltık üçüzlerinin ve Norveç'in hafif yaraları dışında bir sorunları yoktu. İzlanda ve Danimarka da gayet iyi haldeydi.

Orada durumu kötü olan başka bir kişi de Ukrayna'ydı. Eğer hala hayattaysa bunu Belarus'a borçluydu. Yıkım anında başına ve sırtına gelen betondan ötürü bilinci kapanmıştı. Yıkım boyunca Belarus onun yanında olmuştu ve yıkım bittiği anda çıplak elleriyle dışarıya doğru bir yol kazmaya çalışmıştı.

Şimdi hayati tehlike şüphesi bulunan Ukrayna, hastaneye sevk izninin çıkmasını bekliyordu. Dışarıdan göründüğü kadarıyla bir sorun yoktu, omurgası da sağlamdı ve bedeninde bir felçlik göstergesi yoktu.

Yani doktorlar, oldukça meşgul bir haldeydi ve ellerindeki kısıtlı imkanlarla ülkelerin durumlarını anlamaya çalışıyorlardı. Kanada'nın da dediği gibi ülkeler insanlardan daha dayanıklıydı ama  burada savaş halinde olan ülkeler söz konusuydu. Çin'in bu kadar kolay hasar alması da, Ukrayna'nın Britanya İmparatorluğu ve Fransa gibi basit bir baygınlıkla atlamama sebebi de yine savaş durumunda bir ülke olmasıydı.

Türkiye, hayati bir durumu olmadığını söylediği için tedavisinin daha geç başlamasını istemişti. Her ne kadar doktorlar ona öncelik tanımak istese de Türkiye ısrarcı olmuştu ve o da bir ağrı kesici iğne ile acısız yarım saatinin tadını çıkartmaya başlamıştı. Yaraları sarılmıştı. Hem sıfır negatif, başka negatiflere yardım edebilecek bir kan olduğu için zorunda kalmadıkça kullanmak istemiyordu. Durumu sahiden hayati değildi çünkü. O an içinde bir aksiyon yaşamadığı sürece bedeni gayet normal bir şekilde çalışabilecek haldeydi. Her duruma karşı da Yunanistan onu izliyordu.

Oradaki bazı ülkelerin dışarıdan hiçbir şey görünmeyen bölgelerinde de ağrılar vardı ve herkes kırık veya olmasından şüpheleniyordu. Bu yüzden yüzde yüz doğru tedavi uygulanamıyordu ve gerekirse diye her türlü ürünü kısıtlı kullanıyorlardı.

[countryhumans] - Savaşın Cehennem AteşiWhere stories live. Discover now