8

1.2K 115 39
                                    

"Sadece bir şakaydı sakin ol yakışıklı!" kucağındaki garip kişiliğe sahip bedenin dakikalar önce yaptığı şaka resmen Jungkook'un korkudan kalbinin ağzında atmasına sebep olmuştu. Böyle bir şeye inanacak kadar nasıl aklını yitirebilirdi? Nasıl korkmuştu ama... Hoseok'a kavuşmadan kaybedeceğini düşünmek berbattı. Ve bunu neden düşünüyordu bunu bile anlamıyordu.

"Hoseok çok yoruluyor ama benden sana bir iyilik. Diğerleri onu sevmiyor ama bence çok tatlı birisi. Biraz dinlenir ve kendine gelirse onun gelmesine yardım edebilirim. Ne dersin?" insanda güven uyandırmayan bir karakterdi ama inanmak istiyordu. "Peki teşekkür ederim. Ve sen... Kahvaltı etmek ister misin?"

Cidden arzularla yoğrulmuş bir kişilik olduğu nasıl da belliydi. "Ah ne romantik bir teklif. Elbette isterim." yan bir gülüş sunup kucağından kalkan bedenin arkasından baktı.

Aklında sadece gerçek Hoseok vardı. Onu tanımak istiyordu ve bunu öyle yoğun bir şekilde istiyordu ki içinden dışarıya taşacakmış gibiydi.

Ayaklanıp poşetteki evden getirdiği kahvaltılıkları masaya dizdi. Hoseok ona bakıp gülümsüyordu.

Gerçek Hoseok üzerinde nasıl bir etkisi vardı acaba? Böyle güzel bakar mıydı kendisine.

Hoseok kahvaltı yaparken onu izliyor ve engelleyemediği düşüncelerine biraz daha sürükleniyordu.

Onu tanımak istiyordu. Onun iyileşmesini ve onu öpebilmeyi... Bu düşünceler onun için bile öylesine aniydi ki bakışlarını kaçırdı ve saçlarını sinirle geriye attırıp ofladı.

"Seni ne sinirlendirdi yakışıklı?" Jungkook kafasını eğdi ve parmaklarına indirdi bakışlarını. Parmağındaki yüzük çiziminde oyaladı bakışlarını.

"Boşver yemeğini ye sen hadi." fısıldayıp kafasını kaldırmış ve yalandan bir gülümseme sunmuştu bir şey olmadığına dair onu inandırmak adına.

***

Bu odanın içinde yapılacaklar o denli kısıtlıydı ki hatta yapılacak hiçbir şey yoktu. Hoseok yatakta oturmuş elindeki kitabı okurken Jungkook onu izlemişti. Cidden belki de 2 saat boyunca bunu yapmıştı.

Hoseok en sonunda okuduklarından dolayı olsa gerek mayışmış ve kucağında kitapla oturur vaziyette uyuyakalmıştı.

Jungkook onun yatağa uzanmasını sağladı ve saçlarını okşadı. "Hoseok... Gel ve hiç gitme olmaz mı?" bu çocuğa nasıl yardım edebileceğini bilmiyordu. Çok fazla hastası olmuştu ama lanet olsun Hoseok olunca karşısındaki, eli kolu bağlanıyordu.

Hoseok'un o aurası ve kendine çeken bir albenisi vardı. Jungkook inkar etmeye çalışsa da o albeninin girdabına kapılmıştı bile.

En sonunda oda üzerine geliyor hissiyle odadan koşarcasına bahçeye çıkmıştı. Dışarıya çıkınca ellerini dizlerine yaslayıp soluklanmaya başladı. Lanet olsun, Hoseok iyi olsun derken kendisi delirecekti. Kendisine gelmeliydi. Sadece işini yapmalı ve Hoseok iyi olunca gitmeliydi. Orada bir yemin etti.

Hoseok iyi olduğu zaman gidecekti. Onunla bir daha karşılaşmamak adına gidecekti.

The Ring :: HopeKook ✔Where stories live. Discover now