41. BÖLÜM "ACININ RENGİNİN TONU"

2.7K 159 103
                                    

Gökyüzünde kayan yıldızlara karıştı kelebekler.
Tutuştu kahverengi kuru yapraklar.
Titredi bedenler bu soğuk soğuk esen ayazda.
Bir kasırga vurdu denizleri, en güçlü ağaç bile söküldü o an yerinden.
Yapraklar soldu,
Güneş söndü.
Gece, gündüze meydan okudu ve sonsuz karanlığı ellerine aldı.
Dikkat et, artık sonsuz karanlık.
Belki var olacak aydınlık...

Çağan Şengül - Bir Meleğin Özü ♾🌙

Bölüm Sınırı: 53 Oy.

41. Bölüm "Acının Renginin Tonu"

"Biz hikâye portresindeki o rengiz. Yalnızca yan yana olursak, renkleneceğiz."

Yağmur damlaları sertçe cama vurmaya devam ediyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yağmur damlaları sertçe cama vurmaya devam ediyordu. Asla dinmeyen şimşek ve gök gürültüleri hıçkırıklarına karışıyordu.

Bu gece bir ceset vardı ellerinizde.

Bu gece çok karanlıktı. Belki asla aydınlığa ulaşamayacaktı.

Sebepsiz endişeler vardı belki kalplerde. Belki ucu bucağı yoktu bu hüznün. Belki dinmeyecekti göz yaşları, bir sel olup sahibini boğana kadar?

İçeriden Jungkook çıkarken korkuyla ayağa kalktın. Daha ne kadar korkacaktın? Sınırını aşmıştın ve sınırsızlığın üzerinde bir cambaz gibi yürüyordun. Düşersen, yine korkacaktın.

Hızla doktorların yanına giderken Jungkook'un buz tutmuş ellerine dokundun ve burnunu çektin, "Ne oldu? Ne oldu ona?!"diye bağırdığında doktorlar hiçbir şey söylemeden onu yanından götürdüklerinde ellerini bir kez daha saçlarına geçirdin ve çaresizce etrafına bakındın.

Kapıda az önce Jungkook'un isteğiyle dışarı çıkan hemşireler tekrar içeri girmişti. Onlar içeri girerken sen krizin eşiğine sürükleniyordun her bir saniyede. Sanki zamanın akan kum saatleri seni, sizi çıldırtmak için planlanmış, ve olabildiğinin en acı verici şekli ile akıyordu. Bir su kadar hızlı, bir bıçak kadar keskin ve acı verici...

Olduğun yere çökerken yere oturman umrunda değildi. Islanan kıyafetlerinin içinde tir tir titriyordun fakat bunu hissedemiyordun bile. Acının kontrolü altına girmiş gibiydin. Hissiz, ve gözyaşı dolu.

O an gözlerini kapatıp haykırdın, "O benim minik kuşumdu!"dediğinde koridoru dönen güvenlikler seni yerden kaldırıp arkanda duran koltuğa oturduğunda başını arkandaki duvara yasladın.

"Allah'ım! Allah'ım bize yardım et! Yalvarırım, bu kadar acı çok fazla... Çok..."diye fısıldadığında ıslanan kirpiklerin birbirine yapıştığı için gözlerini aralamakta güçlük çekmiştin. Gözlerini aralayıp, aralanan kapıya baktın. İçeriden büyük bir sedye üzerinde üzeri beyaz bir örtü ile kapanan Mi Cha'nın cansız, küçük bedeni çıkmıştı.

𝐉𝐔𝐍𝐆𝐊𝐎𝐎𝐊 İ𝐋𝐄 𝐇𝐀𝐘𝐀𝐋 𝐄𝐓 𝟑 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin